Yeni Zaferler - Mustafa Köse - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









Yeni Zaferler - Mustafa Köse
Tarih: 24.11.2008 > Kaç kez okundu? 3875

Paylaş


Mondros Mütarekesi’nden sonra Binbaşı Hüseyin Avni Bey’in İstanbul’dan Karadeniz’e geçmesi ve Giresun Askerlik Şube Başkanlığına atanması: Hüseyin Avni Bey, 1. Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle birlikte 1 Ocak 1919 tarihinde İstanbul’da Harita Heyetindeki eski görevine geri döndü. Ancak, Ülkenin içinde bulunduğu bu karanlık ve sıkıntılı günlerde İstanbul’da kalmaktansa Anadolu’ya geçmenin daha uygun olacağını düşünerek memleketine yakın bir yere tayinini istedi. Bu talebi Mayıs 1919 tarihinde Atina (Rize/Pazar)Askerlık Şubesi Başkanlığına, 20 Eylül 1919 tarihinde ise Rize Askerlik Şubesi Başkanlığı’na tayin edilerek yerine getirildi(1). .. Esasında o esnada hem Genelkurmay’da hem de tutuklu milletvekili, subay ve İttihatçıların bulunduğu Bekirağa Bölüğü(İ.Ü. Merkez binada, bugünkü İ.Ü.SBF.) namlı cezaevinde Vatan’ın kurtuluşu için oluşturulmaya çalışılan ve başında Mustafa Kemal’in düşünüldüğü Örgütlenmenin, Anadolu’da başlayan Kuva-yı Milliye direnişini örgütlemek için özellikle genç subayların Anadolu’ya geçtikleri yada görevlendirildikleri düşünülürse, Hüseyin Avni Bey’in Mayıs 1919 itibariyle Askerlik Şube Başkanlıkları’na atanmasının, önemli ve amaçlı bir görevlendirme olduğu anlaşılır. Açıktır ki ihtiyaç olduğu üzere Binbaşı Hüseyin Avni Bey, 1 Ocak 1920 tarihinde Giresun Askerlik Şubesi Başkanlığı’na atandı ..

Bir süre Giresun Kaymakamlığı görevini de vekaleten yürüten Hüseyin Avni Bey, ülkenin kurtarılması ve bölgedeki Pontus fitnesinin yok edilmesi için yörenin ileri gelenleriyle işbirliği yaparak yoğun bir çalışmaya girdi. Giresun’da düzenli bir askeri birliğin eksikliği o günlerde herkes tarafından kabul edilmekteydi. Bu ihtiyacı gidermek için Hüseyin Avni Bey, gecesini gündüzüne katarak Giresun Nizamiye Alayı’nı kurdu ve Ocak 1921 tarihinde bu alayın kumandanlığına tayin oldu. Bu görevleri sırasında Giresun ve çevresindeki halkı İstiklal mücadelesi yönünde şuurlandırmak, teşkilatlandırmak için yoğun çalışmalara girişti. Giresun’da yayınlanan Yeni Giresun, Işık ve Gedikkaya gazetelerinde değişik isimler kullanarak yazılar yazdı, Giresun’un ileri gelenleriyle sürekli toplantılar yaptı. Mitingin düzenlenmesinde, beyanname ve protesto telgraflarının yazılmasında bizzat görev aldı, destekledi. Alayının başında Doğu Karadeniz Bölgesindeki Pontusçu Rum Çetelerinin zulmüne ve vahşetine karşı kahramanca mücadele etti. Bölgeye yönelik Yunan ve İngiliz planların bozdu(1).

Giresun Yöresindeki Müdafaa-i Hukuk Teşkilatlanmaları:

Samsun’dan Trabzon’a kadar, Anadolu’nun kuzeyindeki silsilesini kapsayan sahadaki Pontus eşkıyası Milli Mücadele döneminin en büyük gailelerinden biri idi. Çeşitli adlar altına genellikle elebaşılarının isimlerini alan çeteler halinde örgütlenen ve dolaşan bu eşkıyanın çeşitli kaynaklara göre mevcudu 27.000.- kişi civarında bulunuyordu.

Ermeniler, Ermenistan ve hududumuza yakın bölgelerdeki Türk’leri toplu halde katletmeye başladılar. 1920 senesi sonbaharında Ermeni mezalimi tahammülsüz hale gelmişti(Nutuk . cilt 2. 486).

Ermeni mezalimini durdurmak için hükümet bazı tedbir ve girişimlerde bulundu. Ayni zamanda başlayan; Ermeni, Kürt ve Pontus isyanlarının birbiri ile koordineli olması düşündürücüdür. Bu üç ihanetçi topluluk birbirleriyle irtibatlı idiler. Mondros mütarekesinden sonra başlayan işgallere karşı redd-i ilhak cemiyetleri kuruldu, bunlar müdafaa-i hukuk cemiyetleri oluşturup, halkı bilinçlendirerek , silahlandırıp, teşkilatlandırdı. Fakat bu kuruluşlar düzenli düşman orduları karşısında yeterli değildi. Mustafa Kemal Paşa Erzurum kongresi’nde bu konuya temas ederek, düzenli orduların kurulması gerektiğini belirtmiştir.

İstanbul’dan 9. Ordu Komutanlığı’nı devralmaya giden Karabekir Paşa, Giresun’a uğramış, Trabzon Muhafaza-i Hukuk- i Milliye Cemiyeti’nin Giresun Şubesi’nin hızlı ve etkili bir şekilde çalıştığını görmüştü. Ermeni hazırlığı karşısında tedbir alan Kazım Karabekir Paşa, mevcut kuvvetleri arttırmaya çalıştı. Bu arada Giresun Müdafaa-i Hukuk Başkanlığı’na yazılarak Ermenilere karşı savaşa katılmak üzere gönüllü müfrezeler gönderilmesi istenmişti. .. Bu sırada Giresun Askerlik Şubesi Başkanı Tirebolu Hüseyin Avni Alparslan da Milli Hükümet’le temasa geçmiş, Giresun’un verilecek her hizmet için hazır olduğunu bildirmiştir. Bunun üzerine kurulacak 1.000 kişilik bir taburun Kars’ta Kazım Karabekir Paşa’nın emrine gönderilmesi istenmiş ve bu istek derhal yerine getirilmiştir. Giresun Gönüllü Taburu adını alan bu birlik,Osman Ağa’nın da gayretleriyle gönüllülerden hazırlamış, üzerlerine “ Giresun Milli Askeri ” yazılı ipek kolluklar diktirmişti(2).

Pontus Devleti kurmak idealiyle emperyalist devletlerce eğitilen, teşkilâtlandırılıp silâhlandırılan bu çetelerle baş etmek, onların zulüm ve cinayetlerinin önüne geçmek kolay iş değildi. Zaten yetersiz sayıda olan düzenli askeri birliklerin mücadelesi fayda vermiyordu. Sayıları giderek artan, silâh ve cephane yönünden alabildiğine güçlenen bu canilere karşı koymak ancak ayni taktik ve silâhlar ile mümkün olabilirdi. Bu gerçekten hareketle yörenin ileri gelenleri, merkezi Trabzon’da olmak üzere Trabzon Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti’ni kurdular. Cemiyet, Rum ve Ermenilerin faaliyetlerine karşı durmak ve gerekli tedbirleri almak üzere hummalı bir çalışmaya girdi. Kısa zamanda çevre şehir ve kasabalarda şubeler açarak teşkilâtını tamamladı.

Cemiyetin Giresun Şubesi ise, Dizdarzade Eşref Bey’in bakanlığında Öğretmen Niyazi Tayyib, Dr. Ali Naci Duyduk, Mühendis İbrahim Hamdi, hukuk öğrencisi Ethem Nazif tarafından kuruldu. Cemiyetin Giresun’daki sözcülüğünü Nuri Ahmet Bey’in Işık Gazetesi ile Dr. Ali Naci’nin çıkarttığı Karadeniz gazeteleri yapmakta idi. Daha sonra Trabzonlu Avukat Cemil Ragıp Bey’in çıkarttığı, yazı işleri müdürlüğü ve başyazarlığını Bekir Sükuti’nin yaptığı Yeni Giresun Gazetesi Mili Mücadelenin sözcülüğü görevini şerefle ve başarıyla yürüttü(3). Devamen bu gazetelerin kapanması üzerine Topal Osman Ağa, Şubat 1920 ’den sonra Giresun’da Gedikkaya isimli bir gazete çıkararak, Atatürk ve Milli Mücadele hareketini anlatan ateşli yayınlar yaptı. Başyazarlığını da Osman Ağa’nın yaptığı Gedikkaya’da halkı milli mücadeleye çağıran sert ve heyecanlı yazılar yazılıyor ve gazete bölgede dağıtılıyordu. Gedikkaya’daki birçok ateşli makaleyi imzasız olarak Giresun Askerlik Şubesi Reisi ve Mevki Kumandanı Hüseyin Avni Alparslan Bey yazıyordu.

KARADENİZ’DE KUVA-YI MİLLİYE KUVVETLERİ:

Doğu ve Orta Karadeniz bölgesindeki Pontus tehlikesinin doğurduğu Kuva-yı Milliye faaliyetleri özellikle İngiliz işgalinden sonra hız kazanmış, bölgede kısa zamanda güçlü bir Kuvay-ı Milliye teşkilatı kurulmuştu.Komutanlığına (Deli) Halit Bey’in getirildiği teşkilat ve kuruluşu muvazzaf subaylarla mahalli liderlerin işbirliğiyle ortaya çıkmıştı. Bu kuvvetlerin mühimmat ve cephane ihtiyaçları için , XV. Kolordu-nun kaynakları seferber edildiği gibi İstanbul’daki Karadenizlilerin yardımlarıyla gönderilen silahlarda önemli yer tutmuştu. Bu silahlar İnebolu limanına gelir, oradan kayıklarla Doğu Karadeniz’e taşınırdı.

Karadeniz bölgesinde Osmanlı ve Rus silahlarıyla silahlandırılmış olan bölge halkının Teşkilatlanma düzeni genel olarak şu şekilde idi: Yüzbaşı Rahmi komutasında Hopa- Pazar bölgesinde I . grup ve Çayeli-Rize Of bölgesinde II. Grup Binbaşı Bekir’in komuta ettiği ve onun adıyla anılan her iki grubun toplam mevcudu, 5.000 kişiydi. Gerektiğinde her iki gruptan milli kuvvetlere komuta edecek olan halkın ileri, gelenleri şunlardı. Rize’den Mataracı Mehmet Hakkı, Lazoğlu Mustafa, Tuzcuoğlu Halit Ağa, Pazar’dan Talatarzade Fevzi, Of’dan Sarıalioğulları’ndan Ömer, Çakıroğullar’ından Hüsnü, Rüstem ve İsmail Ağalar.

Sürmene-Trabzon-Polathane-Hamsiköy mıntıkasında Haydar efe komutasında 2500 kişilik II. Grup, Grupta halkın ileri gelenleri : Trabzon’dan Ömer Efendi, Kahya Mehmet, Salih Efendi, Polathaneden Münir Bey.

Gümüşhane-Torul-Şiran-Kelkit mıntıkasında Teğmen İbrahim komutasında 1000 kişiden oluşan 14. grup. Bu grupta halkın ileri gelenleri : Osman Ağa, Katip Ahmet Efendi, Hacı Emin Efendi, Kara İbrahimzade, Dumaşzade Hüsnü Ağa, Tokatlı Ziya Bey, II. Ve IV. Gruplar ise Binbaşı Vehbi Komutasındaydı.

Giresun mıntıkasında 3000 kişilik Alparslan grubu bulunmaktaydı. Doğu Karadeniz bölgesindeki Kuvay-ı Milliye faaliyetleri içinde çok önemli bir yeri bulunan şahsiyet de, Pontusçu Rumlara karşı amansız mücadelesi ile tanınmış olan Osman Ağa (Topal Osman) idi(2).

ALPARSLAN GRUBU:

Hüseyin Avni Bey’in öncülük yaptığı gönüllü alayların kuruluşundan önce oluşturulan ve kumandanlığını Hüseyin Avni Bey’in yaptığı Giresun Nizamiye Alayına “Alparslan Grubu” adı verilmişti. Savunma Bakanlığının 20.2.1920 tarihli genelgesinde Yunanlıların Trabzon’a gönderilmek üzere 30 bin kişilik bir kuvvet hazırladıkları bildiriliyor ve gerekli tedbirlerin alınması isteniyordu. Mahmut Goloğlu bu tehlike karşısında “Giresun bölgesinde Tirebolulu Alparslan Bey’in 3.000 kişilik Alparslan Grubu hazır durumda idi” diyor.Genel Kurmay Başkanlığı’nın Türk İstiklal Harbi adlı eserinde ise bu duruma; Karadeniz kıyılarına düşman tarafından yapılacak bir çıkartma harekatına karşı milli kuvvetler sayılırken “Ayrıca 3.000 silahlı olan Alparslan Grubu da Giresun bölgesinde idi.” İfadesiyle yer veriliyor(Türk İstiklal Harbi III. Cilt Doğu Cephesi (1919-1921), Genel Kurmay Basımevi Ankara 1995, s.61).

Hüseyin Avni Bey, Osman Ağa’nın bölgedeki teşkilatlanması ve otoritesinden yararlanarak, din adamlarına halkı milli mücadeleye katılmaya çağırttırarak, 1. Dünya Savaşından tecrübeli, bilhassa Rus Harbinde, Harşit savunmasında savaşan askerler, 37. Tümen’de, Teşkilat-ı Mahsusa Alayında gönüllü savaşanlar Alayların tecrübeli askerlerini, yeni yetme toplanan, hatta analarının gönderdiği 18-19 yaşındaki gençler de Alayların zinde gücünü oluşturmuştur. Bu gönüllü askerler, Osman Ağa’nın talimatıyla, Teşkilatı tarafından ücra köylere kuş dili yollanan mesajlarla çağrılmıştır. Osman Ağa Alayına kurban gel, yeni yetme gençleri de alda gel, vatan için hain Yunanla savaşmaya kurban gel mesajları ile eski askerler çağrıları dağdan dağa ulaştırmışlardır. Bu gençler, Binbaşı Hüseyin Avni Bey’in yoğun gayretleriyle, elden geldiğince eğitime tabi tutularak, savaşa hazırlandırılmışlardır. Alayların gönüllü yapılanması ve devam etmesi, Kuva-yı Milliye kuvvetleri özelliğini devam ettirdiklerini ayni zamanda “gayri nizami harp” yapılanmasını ve “Özel” yanlarını vurgulamakta..

Osman Ağa, Giresun ve çevresindeki gençleri teşkilatlandırarak Milli Mücadele’ye katılmalarını sağladı. Giresun Askerlik Şubesi Başkanı Avni Alparslan Bey ve Jandarma Komutanı Hamdi Bey’le anlaşarak başta Giresun olmak üzere Tirebolu, Trabzon, Rize ve Ordu’dan birçok gencin, Ağa’nın kuvvetlerine katılması gerçekleştirildi. Giresun’un, Karadeniz’de Ankara Hükümeti’nin önemli bir üssü konumunda bulunması, özellikle silah ve cephanenin çıkarıldığı bir merkez özelliği taşıması itilaf devletlerinin dikkatini çekiyordu. … (4)

Karadeniz Bölgesinde özellikle Giresun’daki milli teşkilatlanma ve milli savunma faaliyetleri o kadar hız kazanmıştı ki, bu çalışmalar dış basına –Atina Gazetelerine- haber teşkil etmişti. Atina Habercisi adlı bir gazetenin İstanbul’dan aldığı bir bilgiden : Giresun Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanının bir beyanname yayınlayarak 21-35 yaş arasındaki gençleri vatanı savunmak şeref ve dinleri çiğneyen düşmanı kovmak için silah altına çağırdığı, kendilerinin silahlandırılacağı bu çağrıya konu teşkil etmekte idi. Bütün bu faaliyetlerin sürdürülmesinde hiç kuşkuya yer yok ki, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin pek büyük katkıları olmuştur. Karadeniz, Türk unsurunun maddi-manevi topyekün mücadelesi, milli mücadeleye pek büyük faydalar sağlamıştır ( 4).

Murat Sertoğlu da “ Atatürk’ün Fedaisi Topal Osman “ serlevhası ile Tercüman Gazetesinde neşredilen tefrikasında Hüseyin Avni Bey’i okuyucularına şöyle tanıtıyor : “ Bu sırada Giresun’un içinde Rum azgınlığına karşı bir teşkilat kurmak isteyen genç bir subay vardı. Askerlik Şubesi Başkanı Hüseyin Avni Bey… Bu ateşli subay daha çok Alparslan adı ile anılırdı. O yenilmek bilmeyen Türk Ordusu’nun savaş tecrübesi görmüş, kahraman ve yiğit bir ferdi idi. Türk’ün her şeye rağmen hiçbir zaman yılmayacağını, kurtuluş saatinin hiç de uzak olmadığını etrafındakilere durmadan söylüyor ve telkin ediyordu(Sertoğlu, Murat, Atatürk’ün Fedaisi Topal Osman, Tercüman Gazetesi, 22 Mart 1964).

Giresun Askerlik Şube Başkanı Binbaşı Hüseyin Avni Bey, Osman Ağa, Jandarma Komutanı Hamdi Bey, Müdafaa-i Hukuk Teşkilatı yöneticileri, Teşkilat-ı Mahsusa üyeleri, millici Basın mensupları, 1.Dünya Savaşında Harşıt’ta Rusları durduran tecrübeli askerler ve Halkımızın desteğiyle, yeni gönüllülerle 1920 yazında 3000 silahlı “ALPARSLAN GRUBU”’nu oluşturmuş bulunuyordu.

Bu belge ve bilgilerden açıkça anlaşıldığı üzere, 3000 silahlı güç, Giresun’da o günler itibariyle disiplin ve eğitime alınan bütün Kuva-yı Milliye güçleridir. Ve bu kuvvetler, devamlı ayaklanmacılara aktif operasyonlar yapan, hareketli ve savaşçı kuvvetlerdir .. Faaliyetleri bütün Karadeniz, iç Karadeniz ve Sakarya, büyük Taaruz savaşlarına kadar bütün ülkeyi kapsamıştır. H.Avni Bey ve Osman Ağa bu kuvvetlerin muvazzaf ve milis komutanlarıdır. Giresun Nizamiye Alayı bütün bu milis, gönüllü askerleri birleştirmiş ve devamında yeni, genç gönüllülerin katılımıyla iki gönüllü alay, 42. ve 47. gönüllü alaylar ortaya çıkmıştır.

Alparslan Grubu ve gönüllü alayların oluşmasında, aktif, yönlendirici ve komuta, erbaş ve er kadrosun- da yer alanlardan tespit edebildiklerimiz; 42. Alay 1. Tabur 2. Kumandanı Milis Yüzbaşı Vehbi Yılmaz , 42. Alay Tabur Kumandanı Yd. Asteğmen İhsan (Müderrisoğolu), 47. Alay 1. Tabur Komutanı Ziya Bey, tabur komutanı Binbaşı katil Mustafa Bey, (Muhafız taburu birinci bölük komutanı) Mustafa Kaptan, Bulamoğlu Şaban, Bulamoğlu İsmail, Tomoğlu İsmail, Deli Bilal, Çakraklı Kara Ahmet Ağa, Sarıbay- raktaroğlu Ahmet efendi, Türüdüoğlu Ahmet Efendi, Hüseyin Tirali, Mustafa Sütlaş(Sütlaçzade), Hasan Vehbi Güvenç, 47. Alay Takım Subayı Ahmet Topkara(Tosyalı), Mehmet Cındık, Velioğlu Yusuf, Hacı İbrahimoğlu Ömer, Muharrem Çavuş (Kıroğlu-Gıcıroğlu), Zıpçıkoğlu Ahmet, Tevfik Gül, Mustafa Tığlıoğlu, Eyüp Aydın, 47. Alay Bölük Komutanı Pastırmacıoğlu İsmail Efendi, Şerif Çavuş, Çakraklı Hasan Çavuş, Kırlak Hüseyin, Köseoğlu Hamit, Tığlıoğlı Ömer, Aşıkoğlu Galip, Yılancıoğlu Hasan, Yoloğlu Hüseyin, Alişıhoğlu Mehmet, Mehmet Cebeci, Ali Osman Karadeniz, Yılancıoğlu Hasan, Gıcıroğlu Salih Ağa, Göksüzoğlu koca Mustafa, Bilal Kaptan, Pehlivan İsmail Ağa, Tirebolulu Kadızade Halil Kaptan, gömleksiz Temel Kaptan, Rahmi Kaptan, Arslanoğlu Ahmet Efendi... Tabi bu listeye pek çok isim daha eklenebilir ... Bu isimlerin büyük çoğunluğu şehit olmuştur.

Giresunda bazı yörede rastlananların tersine din adamları milli mücadeleye büyük destek vermişlerdir. Gönüllülerin toplanmasına yardım etmişlerdir. Bu din adamlarından önde gelen, alaylarla birlikte savaşlarda da en önde olan Bulancaklı Hacı Hafız KURTOĞLU, Giresun’da müftü Ali Fikri, İmam-zaade imam Hasan, Görele Müftüsü Şevket (Çolak), İstanbul Hükümetinin, Damat Ferit’in, Dürrizadeye yazdırdığı Kuva-yı Milliyeci’ler haindirler fetvalarına karşı, Mustafa Kemal Başkanlığındaki Ankara Hükümetine ve Milli Kuvvetlere katılmaya ve destek vermeye çağıran bildiriyi imzalayıp, destekleyen Tirebolulu Ahmet Necmettin Efendi’yi ilk planda sayabiliriz(5).

O GÜNLERDE YAŞAM:

Ancak Doğu Karadeniz Bölgesinde harp ve muhacaret yüzünden derin bir açlık ve sefaletin devamlı olarak şiddetle hüküm sürdüğü açıkça görülüyordu. Haziran 1919’a gelindiğinde savaş ve muhacirlik yüzünden Giresun bölgesinde açlık ve sefalet, salgın hastalıklar ve iskân so¬runu bütün şiddetiyle hüküm sürüyordu. Hilâl-i Ahmer Cemiye¬tinin Trabzon, Erzincan ve Erzurum yöresine göndermeyi karar¬laştırdığı üç yardım heyetinden ikisi 26 Haziran 1919’da Seyr-i Sefâin ldaresi’nin Ümit adlı vapuruyla hareket etmişti. Yolculuğu sırasında Ordu, Giresun ve Tirebolu’ya uğrayan Hilâl-i Ahmer Hey’eti’nin raporuna göre; “Sokaklarda muharrik iskeletler , bize deri ve kemikten ibaret kollarını uzatıyor ve her tarafı derin iniltilerle inletiyorlardı. Giresun Belediye Reisi son zamanlarda açlıktan sokaklarda ölenlerin cesetlerini nakledip gömmeye gelenlerin kafi gelmediğini ve her gün belediyece kaldırılan cesetlerin gerçek sayısını ancak mezarcıların bilebilecekleri “ yazılıyordu(6-7). Bölgedeki halkın bu durumu dikkate alındığında ne zor şartlarda milli direnişin örgütlendiği ve insanlarımızın pisikolojisi anlaşılabilir. Bu karşı duruş, yaşamanın zor ölümün kolay, her türlü kol gezdiği bir coğrafya da, Karadeniz sahillerinde işgal tehditiyle dolaşan, ayaklanmacı pontus çetelerini sahile indirmeye çalışan, onlara silah, cephane, her türlü yardım taşıyan ve zaman zaman şehirlerimizi, askerlerimzi bombalayan, topa tutan İngiliz ve Yunan savaş gemilerine, işgal tehditlerine karşı Türk Ulusu’nun varlığını ve bağımsızlığını koruma savaşıdır ki gelişmeler de bu fiili durumun sonucudur ..

MİTİNG DEĞİL PADİŞAHA VE SADRAZAMA ÜLTİMATON:

Giresunlular 17 Mayıs’ta Belediye Reisi Osman Ağa (Topal Osman)’nın başkanlığında büyük bir miting düzenleyerek İzmir’in işgalini protesto etmişlerdi. Çamlı Çarşıda Cami-i Şerif’te toplanan binlerce Giresunlu Amerika, İngiltere, Fransa, İtalya’ya gönderilmek üzere protesto telgrafları hazırlamışlardı. Sadrazam’a gönderdikleri telgrafta : “Hükümetinizi idamımızı tebliğe memur görmek istemiyoruz. Sizi Türk sadrazamı bilerek hitap ediyoruz. İzmir’de mavimi sallanacak al mı kalacak ? Hükümetiniz buna boyun mu eğecek, İzmirli kardeşlerimizi Yunan palikaryalarına teslim mi edecek ? Darağaçları bizimde ufkumuzda belirmekte, idam anımız yaklaşmaktadır. İzmir’in Yunan’a ilhakını öğrendiğimiz gün Giresun muhiti akissiz kalmayacaktır ve hiçbir kuvvet bizi azmimizden çeviremeyecektir. Cebr neticeyi tecilden başka hiçbir şeye yaramayacaktır. Harekatımız asayişsizlik telakki edilmesin “ diyen Giresunlular Padişah’a çektikleri telgraflarında,

“ Ey Ulu Hakan, tacından İzmir elmas’ını Türk kanlarıyla boyayarak koparıyorlar, sıra yarın bizlere gelecek, senelerce serhadlerde dolaşan biz Türkler ipte değil, süngüde can vermek için hazırız. Semamızdan al bayrak alındığı gün zümrüd dağlarımıza kanlarımızla bir al bayrak serilecek. Dökeceğimiz kanlara iştirak edecek, bayrağımıza taç giydirecek, Ali Osman’ın kanını taşır, Orhan’ın, Ertuğrul’un bir oğlunu gönderiniz şevkatmeap.." ifadesini kullanmışlardı(6). Bu mitingin tertip edilmesinde ve Sadrazam’a telgraf gönderilmesinde ve metninin hazırlanmasında Binbaşı Hüseyin Avni Alparslan Bey’in başlıca rolü oynamış olması pek muhtemeldir. Çünkü telgrafın muhtevası ancak onun gibi milli şuura sahip bir insan hazırlayabilirdi. Tirebolular’a gelince, onlarında bu işgale kayıtsız kalmaları beklenmezdi. Gerçekten Tirebolu’lu Hamiyetli Türkler’de Atatürk’ün Samsun’a çıktığı gün (19 Mayıs) bir miting tertipleyerek İzmir’in işgalini protesto etmişler “Tirebolu Miting Heyeti Reisi Halil” imzasıyla gönderdikleri telgraflarda; " haklarını son nefeslerine kadar koruyacaklarını ve bu hususta her türlü fedakarlığa hazır olduklarını bildirmişlerdi "(7).

Giresun yöresinin benimsediği görüş açıkça, ne pahasına olursa olsun bağımsızlık ve özgür yaşam, bunun içinde yapılacak olan, " YA İSTİKLAL YA ÖLÜM ", açık ve netti ..

Millet, savaşlarda zaten pek çok yiğit evladını kaybetmişti, karınları açtı, yokluk, hastalık yaygındı, toplanan gönüllülerin silah eksiği vardı, giyim eksiği vardı ancak inançları tamdı belki de en önemlisi başlarında ölüme çekinmeden gidecekleri komutanları vardı...

Yıllardan 1071 di.. Ak gömlekler giymişlerdi .. Sayıca azdılar 50bin’e 200bin .. Ama savaş planları, taktikleri, istihbaratları kuvvetliydi. İnançları tamdı, gözü pek birer yiğittiler hepsi.. Oklarının ucu sivri .. Geri çekiliyor, kaçıyor sanmışlardı .. Yanıldıklarını anladıklarında çok geçti .. Oklar yağıyordu.. Zırhları delen .. Çelik yaylar sert gerilir, çelik oklar dik düşerdi hedefe .. Bu coğrafyada Türkler çok eski tarihlerden vardı.. Bizans Ordusu’nun paraları para etmedi o saatte .. Saf değiştirdi, saflarında sandıkları birliklerindeki TÜRKLER .. Malazgirt’te ALPARSLAN .. ak gömlekli ellibin savaşçı ... ANADOLU, TÜRKLER’E kapısını açtı ..

Memleketimin illrinden birinde bir meydan, tam doluda değildi, üç, dört bin kişi vardı kalabalık, bir kamyonun üstünde idi bir grup insanımız.. Heyecanlı bir ses tonuyla konuşuyordu, konuşmacı,

" Milletlerin tarihindeki efsaneler önemlidir, moral güç verir, önemsenmesi gerekir. Biz Türkler, tam yok oldular derken, ERGENEKON DENEN DAĞLARLA ÇEVRİLİ GİZLİ BİR YURTTA ÇOĞALDIK, DEMİR DAĞLARI DELDİK, ORADAN ÇIKTIK .. Efsane öyle diyor .. Yeniden büyük devletler kurduk.. Büyük hedefler hedefledik, KIZIL ELMA’ ya koştuk. ... Üç kıtada pek çok ülkeyi zaptettik.. .. Ancak bu ulus, ele geçirdiği memleketlerde mazlumdan, zayıfdan yana olmuştur, bu sebepten nice kalelerin kapıları kolayca ona açılmıştır, zalimlere karşı zalim, masumlara karşı adaletlidir

Bugün ne durumdayız.. Suskun bir toplum.. Yıllar var ki, terörde binlerce şehit, en kıymetli aydınlarımız gene ayni terörle şehit .. Bu ne iştir.. HATASIZ, YANLIŞSIZ İŞ YOK.. YOLSUZLUK YAPANLAR, DEVLETİ SOYANLAR BAŞ TACI .. DOĞRULUK, ENAYİLİK .. BU NASIL İŞTİR .. Tabiî ki Milletimiz derin ve ona güç veren dinini, inançlarını yaşayacak ve bu inanç hepimize güç verecektir. Ancak dinimiz istismar edilemeyecek kadar kutsal ve yüksektir .. Ne yazık ki kutsal dinimizi siyasi, ticari kullananlar baştacı .. Türk Ulusu sadakayla, yardımla yaşamak değil Yurttaş olarak yaşamaya layıktır. Bize eşitçi düzen lazımdır, bu millet, karnı tok, sırtı pek, ailesini geçindirebilir, çocuğunu okutabilir olmalıdır, Türk’e yaraşır budur. Bize bol vaat ve hediye dağıtıp meclise girince vatandaşı da dediklerini de unutan "Ağalar" lazım değildir.. Böyle bir düzen, yeter artık, olmaz olsun .. Hak verilmez alınır, herkes hakkının yendiğini söylüyor, fazlası doğru .. Ama ne yapıyor? Ezgin bir şekilde seyrediyor.. Saflara gelin, saflara.. Bize suskun, baş eğen değil, dik duran, Türk gibi vatandaşlar lazım.. Bize örgütlü toplum lazım .. Her türlü iç ve dış tehdite, yanlışa, yolsuzluğa, ihanete karşı anında meydanları zaptedecek bir Millet lazım .. Gerçek Milliyetçiler söz sahibi değil, milliyetçi geçinenler, milliyetçilikten geçinenler .. Gerçek Atatürkçüleri arada bul, bir avuçlar belki de, onlarda nerdeler? .. .. Atatürkçü geçinenler, Atatürkçülükten geçinenler .. görüntülerde .. Büyük Milletimize ölü gömleği giydirmek, bütün kurumlarına, tarihine olan inancını kaybettirmek istiyorlar.. Bu Millet bu hallere gelmeye layık olamaz..

Cumhuriyetimizi yıkmak istiyorlar .. Açıkça Türkiye’yi bölmek, parçalamak istiyorlar.. Bunun 81 ilde yaşayan insanlarımıza ne yararı olur, zarardan başka.. Askerimiz fakirdendir .. Mehmetçiğe kurşun atana mıdır? insan hakları.. Böyle bir hak nerde var? .. Türk Ulusu’nda eski tarihlerden beri ORDU, MİLLET demektir. Herkes görevini, işini iyi yapmalı.. Ancak maksatlı yıpratma ve çamur atmalarla ne elde edilebilir?

Türkiye Cumhuriyeti bizimdir, Cumhuriyet’ten de kuruluş ilkelerinden de asla vazgeçemeyiz.. Vatanımızın birliğini ayakta tutan ana kuvvet, "Ne mutlu Türk’üm diyene" inancıyla TÜRK kimliğidir. Bunun dışında ki tanımlar çözüm değildir, bu Milleti böler daha doğrusu bir arada tutamaz.. Açık gerçek budur.

Vatanımız, yurdumuz, Cumhuriyetimiz tehlikededir .. Ancak Umutsuz olamayız.. Halbuki bu hasta görüntünün tersine, bizler Dünyada, bütün bu coğrafyada Lider ülke olmaya adayız, korktukları budur.. Geç olmadan el ele verelim.

Türkiye Cumhuriyeti “Ulus Devlet” olarak kalmak zorundadır. Dünya’ya kapanmadan, uluslararası ilişkilerde menfaatimiz ve eşitlik ilkesi esas alınarak, TAM BAĞIMSIZ ve Egemen olmak zorundadır. Atatürkçülük, Milliyetçilik, halkçılık, toplumculuk, vatanseverlik kimsenin tekelinde değildir. Kimse ben eskiden vatana şöyle hizmet ettim ya da şu kişiler eskiden şöyleydi falan deyip birbirimizi yıpratmayalım. Önemli olan şudur, bugün, şimdi nerdesin? Saflardamısın !

O sırada kalabalıktan birisi, "bayraklar yukarı .." diye seslendi. Bir anda yukarı kaldırılan ay yıldızlı bayrakların dalgalanışları ile al beyazlı renk alanı tümüyle kapladı.

Heyecanlı konuşmacı lafı uzatmadı, BİZE LAZIM OLAN NEDİR?

Bize yeni bir Alparslan, yeni bir Mustafa Kemal, yeni bir Lider,

Bize yeni kahramanlar, yeni öncüler, yeni yiğitler,

BİZE YENİ BİR HAYAT, YENİ BİR RUH ..

BİZE YENİ ZAFERLER,

YENİ ZAFERLER ..

YARARLANILAN KAYNAKLAR:

1 Hacıfettahoğlu, İ. 1999 - Sakarya Şehidi Binbaşı Hüseyin Avni Bey – Atlas Yay..

2 Coşar, Ömer S. 1971 -Atatürk’ün muhafızı Topal Osman, Garanti Matbaası- İstanbul

3 Goloğlu, Mahmut - Milli Mücadele Tarihi - Erzurum Kongresi –Mart 1968 ANKARA. Nüve Matbaası

4 TATLI, Hüseyin, 1996 - Osman Ağa ve Giresun Alayının Milli Mücadeledeki Yeri (1919-1923) Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkilap Tarihi Enstitüsü – ANKARA .

5 YÜKSEL, Ayhan, 2005 - Tireboludan Simalar, Arı Sanat Yayınları - İstanbul

6 ÖZEL, Dr. Sabahattin 1991 - Milli Mücadelede Trabzon, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları XVI. Dizi – TÜRK TARİH KURUMU BASIMEVİ – ANKARA 1991 .

7 Sümer, Faruk.1999 - Tirebolu Tarihi, Tirebolu Kültür ve Yardımlaşma Derneği , İstanbul.

8 Türk İstiklal Harbi III. Cilt Doğu Cephesi (1919-1921), Genel Kurmay Basımevi Ankara 1995