Tarihte ve Türk’ler de İstihbarat - Mustafa Köse - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









Tarihte ve Türk’ler de İstihbarat - Mustafa Köse
Tarih: 09.03.2009 > Kaç kez okundu? 15575

Paylaş


Ülkemizde ve dünyada bilgi toplamak, İstihbarat yapmakla görevli kurumlar, bu işlevlerini gizlilik içerisinde yaptıklarından daima ilgi odağı olmuşlardır. Bazı istihbarat üniteleri bulundukları rejim içerisindeki dokunulmazlıkları ve sınırsız hesap sorabilmeleri özelliklerinden dolayı, insanların korkulu rüyası haline gelmiştir. “Gizlinin bilinmesi işi” dünyanın en eski mesleklerinden birisidir. Çok daha gelişmiş ve karmaşık yöntem ve donanımlarla, Dünya’mızda İstihbarat örgütlerinin kıyasıya savaşımı hem Devletler arasında hem de içe dönük, siyaseten yaşanmaya devam etmektedir. Bilgi kirliliği, psikolojik savaş yöntemleri, etki ajanları ve gelişmiş iletişim teknolojisiyle her bilgiye ulaşma ve toplumları yönlendirme araç ve hedefleridir. Tabi, Dünyamızda bu işlerin lideri konumunda olan güçler vardır ..

İSTİHBARAT’IN TARİHİ :

Tarihin beklide ilk zamanlarından itibaren kendisini gösteren istihbarat olaylarına baktığımızda, Çinlilerin bu konuda uzmanlaştıklarını görüyoruz. Çin gezginleri, Türklerle aralarında başlayan ve uzun yıllar devam eden savaşlar sırasında kullandıkları casuslar vasıtasıyla başarılı olmuşlardır. Söz konusu Çin gezginlerinin casusluk faaliyetleri özellikle Hunlulara büyük zarar vermiştir.

Casusluk faaliyetlerinden yararlananlardan biride Papa olmuştur. Papa, Atilla’nın büyüden korktuğunu casusları sayesinde öğrenmiştir.

Batı’daki en eski casus örgütlerinden biride 1568 yılında I.Elizabeth’in kurduğu, “İntelligence” sevisi olmuştur. Aslında casusluk, yani düşmanla ilgili bilgi toplama olayını tarihin her sahnesinde görmek mümkündür. Bunlardan biride Hasan SABBAH’ın kurduğu Batıni Hareketinin fedaileri olan, “Haşhaşiler” de aynı zamanda birer casustu. Fedailer, Anadolu Selçuklularının saraylarına kadar cariye olarak sızmayı başarmışlardır(1).

Casusluk faaliyetinde kadınların rolü de çok önemliydi. Çağımız gizli servisleri kadın unsurunu bilgi toplamada çok iyi değerlendirmişlerdir. 1. Dünya savaşı sırasında, Beyoğlu’ndaki kadın casusların faaliyetleri de önemli bir yer tutmaktadır. Günümüzde CIA, M16, MOSSAD, kadın casuslara ağırlık vermektedir.

Çağımızda teknolojik ve elektronik istihbarat inanılmaz noktalara gelmiştir. Türkiye’de bu konuda önemli gelişmeler olmuştur. Başta Terör örgütleri olmak üzere suçluların yakalanması ve önlenmesinde önemli çalışmalar yapılmıştır. Bilinen gerçek, Elektronik haberleşmeden yararlanan herkesin izlenebileceğidir. Son birkaç yıla kadar bu konu suç örgütleri tarafından iyi bilinmiyordu. Ancak bu gün yakalanmaktan korkan birçok örgüt, önce telefonla, son birkaç yıldır cep telefonuyla görüşmeyi kesti. Şifreli dahi olsa, bilgisayarlardan yararlanmayı kestiler. Teknolojiden yararlanmayı bırakarak, canlı kurye kullanmaya, yani ilk uygulamalarına geri döndüler. Bu konuda örnekler (1)

İSTİHBARAT’IN TANIMI :

“İstihbarat, günün şartlarına uygun olarak geliştirilen çok yönlü bir konudur. Muhtelif kitap ve Lügatler da, İstihbarat : Akıl, zeka, anlayış, malumat, haber, bilgi, vukuf, işitilen haberler, bilgi toplama, haber alma olarak tarif edilmektedir.”

Ancak teknik olarak kullandığımız İstihbarat kelimesinin, kapsamı biraz daha değişiktir. “ İstihbarat, haberlerin ( ham bilgilerin ) işlenmesi, (tasnif, kıymetlendirme, yorum) sonucu üretilen bir ürün veya bilgidir.”

“Milli İstihbarat, kastedildiği zaman, Devletin Milli Güvenlik Politikası’nı yürütmek için yurtiçinde ve yurtdışında sekiz ana konunun, yani Askeri, Siyasi, Ekonomik, Sosyal, Coğrafi, Biyografik, Ulaştırma ve Muhabere, İlmi ve Teknik İstihbarat ile Kontr Terör ve Kontr Espiyonaj çalışmalarını bütününü ve Merkezi İstihbarat üretimi anlaşılmalıdır” (2)

“Devletin İstihbaratı, devletin bütünlüğü rejimin emniyetini sağlamak için, milli politika ile tespit edilen, milli hedefleri elde etmek üzere devlet organlarının yaptığı istihbarat’ın tümüdür.” (1)

TÜRK–İSLAM DEVLETLERİ’NDE RESMİ POSTA VE İSTİHBARAT TEŞKİLATI :

Berid, Barid, “ Latince’de”, Posta hayvanı manasına gelen, Veredus’tan gelme bir kelimedir.

Sasaniler, Roma, Bizans, Emeviler, Abbasiler posta teşkilatına önem verdiler. Posta teşkilatı o gün için at, deve kullanan postacılarla yapılır ve sultanlar en güvenilir adamlarını bu işle görevlendirirlerdi. Tarihsel bulgularda anlaşıldığı üzere, posta teşkilatlarının çok önemli bir görevleri daha vardı...Casusluk İstihbaratı. Esasında mesela Doğu Roma’da, posta teşkilatının en önemli işi, vazifesi Casusluktu(2).

Emevi Devleti, Berid teşkilatına çok önem vermiştir. Esasında, resmi posta ve istihbarat teşkilatı, Ortaçağın büyük Türk ve Moğol devletlerinde mevcut olduğu gibi, daha sonrada devam etmiştir. İslamiyet’ten önce Türk devletlerinde Ulak, Ulağ adı altında mevcut olan bu teşkilat, Moğol devletlerinde de Yam ( yahut Ula’a ) ismiyle mevcuttu. Selçuklular devrinde başlayarak, Türk Devletlerinde kullanılan Ulak kelimesi, Berid kelimesinin yerini diğer Türk-İslam devletlerinde de almıştır.

Bu posta teşkilatlarında, sa’i, kasid ve peyk gibi koşucu habercilere ve casus şebekelerinde de tesadüf edilmektedir. Bu ulak yahut yam ( bazı devletlerde çapar ) ismi altında teşkilatın, tıpkı berid teşkilatı gibi, zaman zaman bazı hükümdarlar tarafından düzenli ve mükemmel bir posta sistemi şeklinde tanzim edildiği ve bazı zamanlarda ise, yollar üzerindeki köy ve kasabalar üzerindeki yükletilmiş bir angarya ve müsadele şeklinde devam ederek bir çok suistimallere ve şikayetlere yol açtığını görüyoruz.... (2)

TÜRKLERE ÇAĞ AŞTIRAN İSTİHBARAT EKSİKLİĞİ :

Bilginin, güç ve istenileni elde etmenin anahtarlarından vazgeçilmez bir şey olduğunu keşfeden insanoğlu, tarihi boyunca onu elde edebilmenin, gizliyi öğrenmenin yollarını aramıştır, aramaktadır. Bu nedenle gizlinin bilinmesi işi dünyanın en eski mesleklerinden birisini oluşturmuştur, bu da istihbarat ve haber alma faaliyetidir. Casusluk denen gizliyi öğrenme çalışmaları, önceleri başı boş ve bireyseldir. Muhbirliktir. Ancak Kapitalizmin gelişmesi ve Ulus Devletlerinin ortaya çıkması, bireyci istihbarat anlayışını devlete çevirmiştir. Böyle örgütlenmelerin modern anlamda birer gizli servis şeklini almalarının öyküsü çok eskilere dayanmaktadır.

Çağdaş anlamda, İngiliz Kraliyet Gizli Sevisinin kurulması 1530’lu yıllara rastlar. Bu kurumsal bilinen ilktir. İtalyanlar bundan da önce daimi elçilikler oluşturarak istihbarat toplamışlardır. Fransızlar 18Y.Y., daha sonra Almanlar ve diğer Batı ülkeleri istihbarat teşkilatlarını oluşturmuştur.

Ancak casuslar ve casusluk çalışmalarıyla ülkeleri baltalamak konusunda çok eski deneyimleri olanlar vardır. M.Ö. 500 yılında Çinli hoca Sun Tzu savaş sanatıyla ilgili bilinen ilk kitabı yazmıştır. “Harp Sanatı“ kitabında Tzu, istihbaratın önemini vurgular.

CIA’nın başkanlarından Allen DULLES, Ortaçağda Batı Avrupalıların, istihbarat konusunda ileri olmadıklarını, Bizans’ı desteklemek yerine onu zayıflatarak, Türklerin karşısında yenilgilerine yol açtıklarını söylemiştir. Yani Batı istihbaratındaki eksiklik Türklerin bir çağa damga vurmasını sağlamıştır(1).

OSMALI CASUSLARIN AÇIK PAZARIYDI :

Osmanlı, Avrupa’da gelişen gizli servis ağının ve bunun savaşlar ile ticaretteki etkisinin farkında dahi olmadan yaşamış, bunun doğal bir sonucu olarak ülkesini casusların açık pazarı haline dönüştürmüştür. Osmanlılar 19.Y.Y: ortalarına kadar gizli bir haber alma örgütüne sahip olmamışlar ve klasik muhbirliklerle yetinmişlerdir. Ancak Osmanlılar ve diğer Türk Boy ve Devlet yazılı kaynaklarında, yöneticilerini sürekli olarak casusluk faaliyetlerine karşı uyardıkları görülmektedir. Tehlikeyi görmüşler ancak önlemini almamışlardır.

Nizamülmülk Siyasetnamesinde, “her tarafa tacir, seyyah, sufi, ilaç satanlar kıyafetinde daima casuslar gitmeli ve ne işitirlerse haber getirmelidirler.” Demektedir Osmanlı yükseliş çağında, yabancı ülkelerle ilgili bilgileri genellikle Hıristiyan ve Yahudi cemaatler arasından çıkan kimselerden sağlamıştır(1).

İLK TÜRK GİZLİ SERVİSİ :

Osmanlıda ilk gizli polis teşkilatı da, İngiliz elçisi Stanford CANNİNG’in telkinleri üzerine kurulmuştur. Mustafa Reşit Paşa, tarafından kuruluşu kabul edilen teşkilat için, Batılı ülkelerin teşkilatları incelemeye alınmıştır.

Bu konuda Sultan 2.Abdulhamit’in özel doktoru Mavroyani Paşa tarafından yazıldığı iddia edilen 51 sayfalık bir kitapçık bulunmaktadır.(Fransız Ulusal Kütüphanesi). Mavroyani’nin de Osmanlı sarayındaki çift taraflı ajanlık yapan diğer doktorlardan biri olduğu açıktır.Osmanlı sarayı,tarihi boyunca ajan doktorların cirit attığı ve şüpheli ölümlere yol açtıkları bir casus kazanı olmuştur.

Teşkilatın başına bir Rum getirilir.Bu Rum Rus Çariçesinin elmaslarını da çalmayı başaran Civinis Efendi’dir. Civinis, kah imam, kah zengin bir batılı, ama hep sahtekar olarak Anadolu’yu dolaşmış durmuştur. Mustafa Reşit Paşayı etkilemeyi başarınca Osmanlı Gizli Polis Teşkilatının başına getirilmiş ve buradan da emekli olmuştur.

SONA DOĞRU OSMANLI DEVLETİ :

Osmanlı Devleti, 19.Y.Y. sonlarında ekonomisi, bilimi, teknolojisi, sosyal yaşamı, eğitimi ve sistemin her şeyi olan Askeri gücü çökmüştür. Her gün yeni bir milliyetçilik dalgasıyla sarsılmakta, bir cephede Bulgarlar, Yunanlılar, Arnavutlar, Karadağlılar, Sırplar diğer cephelerde Araplarla mücadele etmektedir.

Osmanlı Maliyesi iflas etmiş, 20 Aralık 1881 Muharrem Kararnamesi ile Duyun-u Umumiye idaresi kurulmuştur. Osmanlı borçlarını ödemek için hemen bütün gelirlerini yabancılardan oluşan bu kuruma teslim etmiştir.

İttihat ve Terakkici subaylardan Resneli Kolağası yani önyüzbaşı Niyazi yanına aldığı adamlarla birlikte Rumeli’de dağa çıkar. Abdulhamit’e Hürriyet ilan edilinceye kadar silah bırakmayacaklarını bildirir. İsyan bayrağı açılmıştır. Bütün Rumeli’de bildiriler dağıtılır. Manastır sokaklarında afişler ve saraya telgraflar yağdırılır. Hürriyet isteriz. Osmanlı’nın dağılmasının önüne geçmeyi, azınlıklara hak ve özgürlükler daha fazla verilirse olacağını düşünmekteydiler. Bu sırada Padişah güçleri ve İttihat ve Terakki arasındaki çatışmalar artmıştır. Şemsi Paşa öldürülür. Müşir Tatar Osman Paşa dağa kaldırılır. Rumeli, Paris’e kadar uzanan Türk hareketinin merkezi olmuştur.

Tam bu sırada, Makedonya ve Rumeli’de dağlarda hiç durmaksızın ayrılıkçı çetelerle savaşan Enver paşa, arkadaşlarıyla birlikte dağlardaki isyancı İttihat ve Terakkici gruplara katılır. Enver Paşa özellikle Gerilla savaşında uzmanlaşmıştır. Bölgedeki hemen bütün ulusların dilini konuşabilen bu genç adam, tarihin akışına Osmanlının kaderini tersine çevirmeye çalışacaktır. Ama nafile, Osmanlının etrafını saran ateş çemberini dağıtamayacaktır.

İttihat ve Terakkiyle Enver Paşa, 1909’dan 1918’e kadar olan yönetim serüveninde modern anlamda ilk Türk gizli servisini de kurmuşlardır. Türk tarihinde çağdaş anlamda istihbarat çalışmalarına en fazla önem veren yönetim, İttihat ve Terakki olmuştur. Amaç dağılan Osmanlı toprağına ve devletine sahip çıkabilmektir.

İşte bu örgüt, Milli Mücadele ve Sevr dayatmalarına karşı İstanbul başta oluşan, Mütareke ve İstiklal savaşı dönemindeki İstihbarat ve Ulusal Savunma Teşkilatlanmalarına taban teşkil eden, “TEŞKİLAT-I MAHSUSA”’dır. Ve bu örgüt Ulusal milli bir kimlik taşır. Ülkenin dinamik, zinde güçlerini birleştirerek oluşmuştur. Teşkilat-ı Mahsusa’nın doğuş günleri, ağır bunalımlı dönemlerde ortaya çıkan düşmana karşı direniş örgütü özelliği taşır.

TEŞKİLAT-I MAHSUSA :

Bugün’ün diliyle “Özel Örgüt” anlamına gelen Teşkilat-ı Mahsusa’nın İttihat ve Terakki tarihinde özel bir yeri vardır. İttihatçıların komitacı, eylemci, fedai ve hayalci yönünü bu kuruluş simgeler. Bu bakımdan İttihat ve Terakki ile bütünleşmiş, onun alınyazısını belirleyici eylemlerde rol oynamış, onu örten “esrar”’ın kalıcı bir öğesi olmuştur ve birazda Balkanlı bir renk taşır.

Teşkilat-ı Mahsusa’nın kuruluşunu Meşrutiyet öncesine götüren açıklamalar vardır. Meşrutiyet döneminde ilk belirtilerinin 1911-1912 yıllarında, Trablusgarp savaşında görüldüğü saptanmıştır. İtalyan’lara karşı gerilla hareketine girişen küçük bir Osmanlı subay gurubu Enver Bey’in önderliğinde büyük başarılar göstermişlerdir. Daha sonra, Balkan savaşlarının ilk döneminde cephelere Teşkilat-ı Mahsusa adlı kıtalar sürülmüştür. Kıtalar,sayıları 5 bin’e varan mahkumlardan ve sabıkalılardan oluşmuştur. Bunlar arasında işe yaramayanlar “amele taburları” olarak yol ve yapı işlerinde çalışmışlardır. İşe yarayanlardan “Mücahitler Fırkası” (Tümeni) kurulmuştur. Ayrıca çok ilginç bir eylem olmak üzere 4. Ordu emrinde bir Mevlevi taburu kurulmuştur. Yine bir Bektaşi gurubu da Gelibolu’dan Kafkas’lara gönderilmiştir(5).

Kuruluş (1913) ve Kurucular : Teşkilat-ı Mahsusa’nın resmi bir örgüt olarak 1913 yılında, bir İrade-i Seniye ile kurulduğu ileri sürülmüş ise de bu iddia kanıtlanamamıştır. Harbiye nezaretine bağlı bir resmi daire olduğu açıktır. Nitekim Sadrazam Talat Paşa ‘da Teşkilat-ı Mahsusa’nın bir devlet dairesi olduğunu belirtir.

Kuruculara gelince, Enver Paşa Teşkilat’ın başına ilk olarak çok sevdiği ve beğendiği Süleyman Askeri Bey’i Irak cephesinden çağırarak getirtmiştir. Reis’in isteği üzerine yardımcılığına Atıf (Kamçıl) Bey atanmıştır. İki üye daha eklenmiştir. Emniyet-i Umumiye Müdür Muavini Aziz Bey ve Dr. Nazım Bey. Böylece bu dört isim Teşkilat-ı Mahsusa’nın nüvesini oluşturmuştur. 5. üye olarak ta Dr. Bahattin Şakir Bey eklenmiştir

Başkan olarak Süleyman Askeri Bey’i Halil Bey ( Paşa ) ve Cevdet Bey izlemiştir. Cevdet Bey ( Paşa ) Teşkilat-ı Mahsusa’nın son başkanı olmuştur.

Teşkilatın üst düzeydeki yönetim kadrosuna bazı ünlü isimler daha eklenmiştir : Yakup Cemil, Rüsuhi Bey, Süvari Kaymakamı Hüsamettin ( Ertürk ), Eşref ve Hacı Sami Kuşçubaşı kardeşler ( konferansçı ), Ömer Naci, Mümtaz Yüzbaşı Rıza, Nuri Paşa (Mataracı), Eyüb Sabri ( Akgöl ), Bingazi Mebusu Yusuf Şetvan, Sapancalı Hakkı, İzmitli Mümtaz Bey’ler gibi.

Teşkilat çok geniş olduğu için bu guruba pek çok ünlü fedainin isimleri katılabilir.

Örgütlenme : Teşkilat-ı Mahsusa’nın İstanbul’da bulunan merkez örgütü, yönetici komisyona bağlı olarak dört masaya ( şube ) ayrılmıştır ve her masanın başında bir subay bulunmaktadır. 1- Rumeli Masası 2- Kafkasya Masası 3-Afrika, Trablusgarp Masası 4- Vilayet-i Şarkiyye ( Merkez Erzurum ) Masası.

Teşkilat-ı Mahsusa’nın Bütçesi : Gerekli para birkaç kez Müdafaa-i Milliye Cemiyetinden alınmıştır. Ondan sonra, Harbiye Nezareti Bütçesinin “Tahsisat-ı Mesture’sinden” ( Örtülü Ödeneğinden ) alınacaktır.

Amaç ve İdeoloji : Ordunun görevini kolaylaştırmak, bilgi toplamak ( İstihbarat ), düşmanı içinden çökertmek, kısaca gerilla hareketlerine girişmek Teşkilatın asıl işleviydi. Asıl kapsama gelince iki ideolojik sütun’a dayanır. Amaç ikilidir : 1- Bütün İslamları bir bayrak altına toplayıcı Panislamizm. 2- Türk Irkını siyasi birlik ( yada birleşme ) içinde bulundurucu Pantürkizm ( Turancılık )(5).

İTTİHAT VE TERAKKİ’NİN PARAMİLİTER YAN KURULUŞLARI :

İttihat ve Terakki yalnız kişileri değil, çeşitli örgüt ve zümreleri, toplama ve kaynaştırma amacı gütmüştür. Her tek parti rejiminde olduğu gibi, kendi patronajı altında çeşitli dernekler kurmuş, kendiliklerinden kurulanları desteklemiştir. İttihat ve Terakkinin 1915 yılında açıkça milliyetçi ( Türkçü ) ve militarist eğilimleri bu tür uygulamalara elverişliydi.

Bu kuruluşlardan bazıları kültürel niteliktedirler. Türk Ocağı (1911), Köylü Bilgi Cemiyeti (1914), Osmanlı Maarif Cemiyeti (1915), Milli Talim ve Terbiye Cemiyeti (1915), Halka Doğru Cemiyeti (1917,İzmir )

Esnaf, ,sanatkarlar ve meslek dernekleri de önemli bir yer tutar : Hamallar Cemiyeti, Osmanlı San’atkaran Cemiyeti (1913), Kalaycı Esnafı Cemiyeti (1915), Osmanlı Matbaa Cemiyeti ( 917), Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti (1913), Kadınları Çalıştırma Cemiyet-i İslamiyesi (1916) gibi(5).

Bu arada ekonomik alanda ( Kara ) Kemal Bey’in şirketleri ön planda ele alınmalıdır.

Yine bazı kuruluşlar, Cemiyetle ilişkileri bakımından ilginç tabular göstermişlerdir : Hilal-i Ahmer (1910), Donanma Cemiyeti (1909), Bakü Müslüman Cemiyeti (1915) gibi.

Ayrıca Paramiliter, yarı askeri, savaşa hazırlayıcı Türk Gücü Cemiyeti, Osmanlı Güç Dernekleri, Osmanlı Genç Dernekleri.

Önemli bir cemiyet ve teşkilatlanma da Müdafaa-i Milliye Cemiyeti’dir. Bu cemiyet kısa bir süre içerisinde geniş bir ölçüde örgütlenmiştir. Aslında bir hayır ve sosyal yardım kurumu olan bu cemiyet, milliyetçi bir kuruluş özelliği kazanmıştır. Yurt dışında da tanınmıştır. 1914 yılında Şura-yı Devletçe “Kamuya yararlı” bir dernek olarak kabul edilmiştir. Balkan savaşları döneminde çok yoğun çalışmalar yapmıştır. Bu çalışmalar arasında, Ordu’ya ve Teşkilat-ı Mahsusa’nın gönüllü taburlarına yardım başta gelmiştir.(5)

OSMANLI İMPARATORLUĞU’nun Reisü’l Küttabı Reis Efendi Muslu’ya

1.Cilt, 1. Kitap, VIII. Mektup

“ İstanbul’daki büyük huzuru burada bulmayı ümit etmemeliyiz. Şehir arabalar, atlar ve vagonlarla o kadar doludur ki, bunların gürültüsü tasavvur edilemez derecededir. Sağlıklı ve ön ayakları olmayan adamların dört tekerlekli bir motor içinde çekiliyor olmasını kesinlikle tuhaf bulacaksınız”. ”Fransızların hususiyetleri hakkında sana daha fazla söylemeyeceğim, sen bunları çok iyi biliyorsun. Bütün davranışlarında zarif bir ruh ve ateş gibi bir canlılık vardır. İnsan hayatının kısa süresini sanki onlardan başka kimse bilmez; yaşayacak bir günleri kalmış gibi, her şeye aşırı bir acelecilikle yapıyorlar. Yaya yürürken koşarlar, ata binerken uçarlar ve konuşurken kelimelerinin yarısını yutarlar. Yeni icatları tutkuyla severler.” MARANA, Giovanni P. – Bir Türk Casusunun Mektupları. (3)

LAWRENS’E KARŞI KARŞI EŞREF SENCER KUŞÇUBAŞI :

Thomas Edwar Lawrence ( 1888-1935 ) 1. Dünya harbinde Arap İsyanını hazırlayan ve gerçekleştiren Dünya çapında İngiliz casusuydu. Ona karşı bizim Teşkilat-ı Mahsusa’mız varlığını ortaya koyarak, o uçsuz bucaksız çöllerde en büyük karşı koymasını gerçekleştirdi. Ve amansız bir vuruşma hiçbir hayale sığmayan tatbikatıyla savaşın sonunda temel etken oldu. KUTAY, Cemal – Lawrens’e Karşı Kuşçubaşı (4)

Teşkilat-ı Mahsusa ile dağılmakta olan Osmanlı Devletini kurtarmak için yükselen İstihbarat ve Örgütlenmeleri, Mütareke ve İstiklal Savaşımızda askerlerinin ve insanlarının önemli bir kısmını Dünya Savaşında kaybedip, bitkin ve çaresiz görünen Türk ulusu, özgür yaşamak ve İstiklali için milletin bağrından çıkan Derin Devleti, direniş ve örgütlenmeleri ile mucizeler yaratmış, tamamen milli istihbarat ve haber alma ağını gönüllü yapılanmalardan da güç alarak oluşturmuştur. Sevr dayatılarak Anadolu’dan silinme planlarını yapan tüm düşmanlara inat Kuva-yi Milliye destanı ile tüm mazlum Uluslara da yol göstererek çağdaş ve yeni Türkiye Cumhuriyetini kurmuştur.

NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE !.

YARARLINILAN KAYNAKLAR :

1- DEMİREL, Emin – Teşkilat-ı Mahsusa’dan Günümüze GİZLİ SERVİSLER.2004

2- KÖPRÜLÜ, Prof.Dr.Fuat – Türk İslam Devletlerinde Resmi Posta ve İstihbarat Teşkilatı - Belgelerle Türk Tarihi Dergisi - 2003

3- MARANA, P.Giovanni – Bir Türk Casusunun Mektupları. T.C. Kültür Bakanlığı – Dünya Edebiyatı.

4- KUTAY, Cemal – Lawrens’e Karşı Kuşlu Başı – İklim Yayınları.

5- 5 -TUNAYA, Tarık Zafer – Türkiye’de Siyasal Partiler.





Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 51
Dün Tekil 1505
Bugün Tekil 1872
Toplam Tekil 4076653
IP 3.147.65.65






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























16 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


T rk milletindenim diyen insanlar her eyden nce ve mutlaka T rk e konu mal d r.
(Mustafa Kemal ATAT RK)


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.311 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap

"Bu site en iyi mozilla firefox'ta 1280x960 çözünürlükte görüntülenir."

Turan Portal v1.3 | Tasarım TURAN-SAM , Kodlama Serkan Aygün

Turan Nedir?, Bilimsel Dergiler, En popüler Bilimsel Dergi, Endeksli Bilimsel Dergiler, Saygın Bilimsel Dergi, Türk Dünyasının en popüler ve en saygın Bilimsel Hakemli Dergisi, SSCI, SCI, citation index, Turan, Türk Devletleri, Türk Birligi, Türk Dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Türki Cumhuriyetler, Özerk Türkler, Öztürkler, Milliyetçi, Türkçü, Turancı, Turan Askerleri, ALLAH'ın askerleri, Turan Birliği, Panturan, Pantürk, Panturkist, Türk, Dünyası, Stratejik, CSR, SAM, Center for Strategical Researches, Araştırma, Merkezi, Türkiye, Ankara, İstanbul, Azer, Azeri, Azerbaycan, Bakü, Kazakistan, Alma-Ata, Astana, Kırgız, Bişkek, Kırgızistan, Özbekistan, Özbek, Taşkent, Türkmen, Türkmenistan, Turkmenistan, Aşxabad, Aşkabat, Ozbekistan, Kazakhstan, Uzbekistan, North, Cyprus, Kıbrıs, MHP, AKP, CHP, TURKEY, Turancılık, KKTC, Vatan, Ülke, Millet, Bayrak, Milliyet, Cumhuriyet, Respublika, Alparslan Türkeş, Atatürk, Elçibey, Bahçeli, Aytmatov, Bahtiyar Vahabzade, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, İsmail Gaspıralı, Gaspırinski, Nihal Atsız, Alptekin, Kürşad, Tarih, Kardeş, Xalq, Halk, Milletçi, Milliyetçi, Yürek, Ürek, Türklük, Beynelxalq, Arbitrli, Elmi, Jurnal, Nüfuzlu