IRKÇI TERÖR TEHDİDİ ALTINDAKİ TÜRKLER - Yakup TUFAN - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









IRKÇI TERÖR TEHDİDİ ALTINDAKİ TÜRKLER - Yakup TUFAN
Tarih: 10.12.2011 > Kaç kez okundu? 4054

Paylaş


Elli yıl geride bırakılması ve bu ülke “ikinci vatan” olarak görülmesine rağmen, Türkler Almanya’da gerçek bir kabul görmedi maalesef. Aksine, ırkçı zihniyet, Türkler’e karşı kin ve nefretini daha da artırdı. Dünden bugüne devlet ve siyasetin yanlış tutum ve davranışı da ırkçılara büyük cesaret verdi. Türk ve İslam düşmanlığını ana gaye haline getirildi. Yıldırma ve yok etme saldırılarını her vesileyle sürdürüldü. İşin daha vahimi ise; sistematik saldırılar, devlet yetkilileri tarafından gerektiği gibi ciddiye alınmadı. Hatta olaylar saptırılmaya ve üzerleri kapatılmaya çalışıldı. Irkçı saldırılar ferdi ve mevzi olaylar olarak telakki edildi. Aynen katledilen 8 Türk ve bir Yunanlı’nın “dönerci cineyetleri” olarak kamuoyuna lanse edildiği gibi.



Fatura Türkler ve diğer müslümanlara kesildi



Biraz tarihe gidelim; milyonlarca insanın öldüğü İkinci Dünya Savaşı’nı kaybeden Naziler, savaş sonrası yer yarılıp yerin altına girmediler. Bir kısım Naziler, bunca insanın katlinden, sönen ocaklardan pişmanlık duymuş (?) olsa bile, bir çoğu bu ideolojiye bağlılıklarını devam ettirdiler. Bu yönde her fırsatı değerlendirdiler ve çeşitli parti, kurum ve kuruluşlara sızmayı başardılar. Almanya’da vuku bulan, her sosyal, siyasi ve iktisadi olumsuz durumumu istismar ettiler. Bunların sorumlusu olarak yabancıları gösterdiler ve özellikle de fatura Türkler ve diğer müslümanlara kesildi.



Türkler’in oturdukları evler, işyerleri, cami ve cemiyetler kundaklandı



Türkler’in Almanya’da kalıcılığı anlaşılmasıyla birlikte, ırkçı hareketler ve olaylar kendini daha belirgin bir şekilde göstermeye başladı. Bir yandan dışlanan ve ikinci vatandaş muamelesi gören Türkler, öbür yandan fiilen saldırıya uğradılar. Türkler’in oturdukları evler, işyerleri, cami ve cemiyetler kundaklandı, yakıldı, zarar gördü. Onlarca masum Türk hayatını kayberdeken yüzlercesi yaralandı, bir çok aile yıkıldı, yakıldı ve yok oldu. İşin daha üzücü yanı ise, bir çok suçlu hala bulunamadı yada hak ettikleri cezaya çaptırılamadı.



Bu sefer minare kılıfa sığmadı



Geçtiğimiz günlerde ırkçı Uwe Böhnhard ve Uwe Mundlos’un (Zwickau Hücresi) polisin sıkıştırması esnasında intihar etmesi (?) ve Beate Z.’nin evlerinde (ateşe verilen ev) yapılan arama esnasında ortaya çok ürkütücü bir manzara çıktı. Olayların mahiyeti ve boyutu değişti. “Dönerci cinayetleri” diye sunulan ve kamuoyunun yanıtıldığı cinayetler, esasta ırkçılar (NSU-Nationalsozialistische Untergrung) tarafından yapıldığı ortaya çıktı. 2000-2006 yılları arasında Almanya’nın farklı şehirlerinde işlenen cinayetlerin Irkçı terör çeteleri tarafından yapıldığı açıklık kazandı. İşin başka bir boyutu ise, intihar eden (?) 2 ırkçıların oturduğu karavanda, yalnızca “gizli servis” çalışanlarına (ajan) verilen cinsten pasaportlar bulundu. Bu sefer minare kılıfa sığmadı.



Almanya’da Türkler çok zorlu bir dönemeçten geçmekteler



Bugün Almanya’da yaşan Türkler, diğer bir ifadeyle Almanya Türkler’i çok zorlu bir dönemeçten geçmekteler. Açığa çıkan son hadiselerle, Türkler’e karşı yapılan ayrımcılık, dışlama, yıldırma ve yok etme girişimleri yeni bir boyut kazandı. Kurşunlanan insanlarların, kundaklanan evlerin ferdi ve mevzi olmadığı bir iş olmadığı, aksine “büyük bir planın ve derin bir ilişkin eseri” olduğu ortaya çıktı. Şimdi olaylarının arka planı ve derin ilişkiler çorap söküğü gibi gün yüzüne çıkmaya devam ediyor. Acaba arkasından daha ne çıkacak?





Yalnız başına bir özür beyanı yetmez



Türkler’e karşı yapılan bu vahşi ve tüyler ürperten olayların karşısında Alman devlet ve hükümet yetkileri bir yandan endişelerini beyan etmeğe diğer yandan özür dilemeğe devam etmekteler. Elbette bu tutum ve davranış bir devlet adamı ve hükümet yetkilisinin yapması gereken şeylerdir ve güzeldir. Ama asla yeterli değildir. Kirli oyunların tamamı ortaya çıkarılmadıkca, derin ilişkilerin tümü deşifre edilmedikce ve bütün suçlular cezalandırılmadıkca, yalnız başına bir özür beyanı yetmez.

Almanya’da yaşayan Türkler’e karşı yapılan her türlü ayrımcı muamele ortadan kalkmadıkça; İslam dini resmi din olarak kabul edilmedikce, çifte vatandaşlığın önü açılmadıkca, kültürel kimlik gerçek bir kabul görmedikce, özür dileme yalnız başına yetmez! Bu üklenin temelinde hakkı olan, Almanya’nın refah ve güçlenmesinde büyük bir emeği geçen Almanya Türkleri vicdanında asla kabul görmez!



Yalnız değilsiniz ve hiç bir zaman yalnız olmayacaksınız



İşin Türkiye boyutuna gelince; bu defa doksanlı yıllar gibi olmadı ve Türk devlet yetkilileri, Almanya’da Türkler’e karşı yapılan ırkçı saldırılar karşısında açık tavır aldı. Bu vesileyle Almanya’ya gelen Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Alman yetkililerle görüşmeler yaptı. Irkçılar tarfından öldürülen ve mağdur edilen Türk ailelerini ziyaret etti. Türk Sivil Toplum Kuruluşları ile de 4 Aralık 2011 tarihinde Köln’de bir toplantı yaptı. Beşyüz kişi civarında temsilcinin katıldı ve benimde bizatihi müşade ettiğim toplantıda Ahmet Davutoğlu net konuştu: “Yalnız değilsiniz ve hiç bir zaman yalnız olmayacaksınız! Biz Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak daima yanınızdayız! Haksızlığa, adaletsizliğe ve zulme teslim olmayız!” Almanya’daki Türk Büyükelçilik, Başkonsolusluklar ve diğer temsilciliklere de mesaj veren Davutoğlu: “Bir vatandaşımızın burnundan bir damla kan gelse, onu ilk gören benim memurum olcaktır”, diyerek yetkililerin dikkatini çekti. Uyum, asimilasyon, çifte vatandaşlık, mavi kart ve birlikte yaşama gibi konulara da değinen Davutoğlu birlik ve beraberliğin, değişen ve güçlenen Türkiye’nin öneminin altını çizdi.



Keşke bu sözler yıllar önce söylenmiş olsaydı



Gerek Türk Dışişleri Bakanı, gerek Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ve gerekse diğer yetkililer tarafından ortaya konan tutum ve davranışlar, elbetteki Almanya’da yaşayan ve bu ülkeyi ikinci vatan olarak gören üç milyon Türk tarafından memnuniyetle karşılandı. Keşke bu sözler, tavır ve davranışlar, yıllar önce, on, yirmi veya kırk, elli yıl önce söylenmiş olsaydı. Herhalde Türkler, gerek Almanya’da ve gerekse Avrupa genelinde yetim çocuklar gibi zulme uğramaz, itilip kakılmazdı.



Solingen, Mölln gibi kundaklama olaylarının arka planı yeniden araştırılmalı



Esasen Almanya’da vuku bulan ve “utanç verici” olayları tüm boyutlarıyla ele almak lazım. Bir hukuk devleti anlayışında Alman yetkililer, ciddi manada bu işin üzerine gitmelidirler. Irkçılar, Nazileler, İslam düşmanları, Türk Düşmanları ve diğer karanlık güçlerin kendi aralarında paslaşarak, ne oyunlar oynadıkları, ne kirli planlar içinde oldukları ortaya çıkarılmalıdır. Solingen, Mölln gibi kundaklama olaylarının arka planı yeniden araştırılmalı ve karanlık güçlerin rolu ortaya çıkarılmalıdır. Özellikle Ludwikshafen kentinde (3 Şubat 2008) 9 Türkün hayatını kaybettiği kundaklama olayı yeniden araştırmalıdır. Belki o zaman sekiz Türk ve bir Yunanlı’nın ırkçılar tarafından öldürülmesi buz dağının yalnız görünen kısmı olduğu ortaya çıkacaktır.







Türkler, gerçek anlamda bir terör tehditi ve terör korkusu içindedirler



Bugün Almanya’da yaşayan Türkler, gerçek anlamda bir terör tehditi ve terör korkusu içindedirler. Zira Nazi terör örgütü yuvalarını aramalar sırasında ele geçirilen belge ve adres listelerinden anlaşılıyor ki, daha yüzlerce masum insan var sırada. Hatta yetkililer binlerce isim ve adresten bahsediyorlar. Cami ve cemaat yetkileri, kanaat önderleri ve bir çok ileri gelen insanın isminden bahsediliyor. Müslüman cemaat ve cemiyetlerin ileri gelenleri, Türkler’in önden gidenleri, bu listede yer aldığı söyleniyor. Bu ne korkunç bir iştir.



Türkler’in yetim ve himayesiz görünmeleri ırkçıların iştahını kabartmıştır



Surasını da ap açık söylemek lazımdır: Bugüne kadar Türkler’in yetim ve himayesiz görünmeleri ırkçıların iştahını kabartmıştır. Çoğu zaman Türkler’e karşı resmi veya gayrı resmi yapılan ayrımcı ve dışlayıcı tutum, ırkçıları, Naziler’i cesaretlendirmiştir.



İslam düşmanlığı, İslamofobi ırkçı anlayışın toplumda taban tutmasına zemin hazırlamıştır



Tek yanlı uyum anlayışı ve Türkler’in kimlikleri kabullenmeme, ırkçı saldırıları güçlendirmiştir. Kısacası Almanya’da Türkler’e reva görülen çifte standart Nazi saldırıları ve cinayetlerinin önünü açmıştır. İslam düşmanlığı, İslamofobi ırkçı anlayışın, Naziler’in toplum içerisinde yayılma ve taban tutmasına zemin hazırlamıştır. Elbette rüzgar eken fıtına biçer.



Çifte standart anlayışı ortadan kaldırılmalıdır



Almanya gerçekten ırkçı terörün önünü almak, kökünü kazımak istiyorsa, o zaman: Önce bütün ırkçı unsurlar tespit edilmeli ve her kademedeki resmi makam ve mevkiden temizlemelidir. Kontrol edilemeyen “ajanlık uygulaması” (V- Leute) acilen son bulmalıdır. İslam düşmanlığı, Türk düşmanlığı, ayrımcılık ve çifte standart anlayışı tamamen ortadan kaldırılmalıdır. Hele hele; yıldırma, bıktırma, tedirgin etme, tek tarflı uyum ve gizli asimilasyon anlayışına gidebilecek tüm yollar bağlamalı ve bu tür düşünce hal ve hareketleri engellemelidir.



Çifte vatandaşlık hakkının alınması ezlemdir



Türkiye’nin yapması gerekenlere gelince: Sizin yanızdayız demek yüzel fakat asla yeterli değildir! Ayrımcılık ve ırkçı teröre karşı hukuki ve fiili tedbirler alınmalıdır! Bu konuda Almanya ile sıkı bir işbirliği yapılmalıdır!. Irkçı unsurları cesaretlendiren her türlü hukuki ve fiili ayrımcılık ortadan kaldırılmalıdır! Bununla birlikte “mavi kart” uygulaması ve onun sınırlarının geniletilmesi yetmez, çifte vatandaşlık hakkının alınması ezlemdir! Almanya’da yaşayan Türkler’in maruz kaldığı hukuki ve fiili ayrımcılık hem Türkiye’de ve hem Almanya’da son bulmalıdır! O zaman; Almanya’daki yaşayan Türk vatandaşı Türkler’i ve Alman vatandaşı Türkler’i gerçek manada korumanız ve kollamanız mümkün olacaktır!



Netice itibariyle gerek Almanya ve gerekse Türkiye tarfından bu adımlar atılmaz, Türkler’in durumu iyişeştirilmez ve adalet yerini bulmaz ise, ırkçı terörün tehditi ve Nazi saldırıları sonu nereye gider ancak Allah bilir...





Dinslaken, 10. Aralık 2011

Yakup Tufan





Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 22
Dün Tekil 1238
Bugün Tekil 1671
Toplam Tekil 4065878
IP 18.221.146.223






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























9 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


Saraylarda s remem da larda s rd m , Bin cihana de i mem u ks z T rkl m .
(H seyin Nihal ATSIZ)


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.406 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap

"Bu site en iyi mozilla firefox'ta 1280x960 çözünürlükte görüntülenir."

Turan Portal v1.3 | Tasarım TURAN-SAM , Kodlama Serkan Aygün

Turan Nedir?, Bilimsel Dergiler, En popüler Bilimsel Dergi, Endeksli Bilimsel Dergiler, Saygın Bilimsel Dergi, Türk Dünyasının en popüler ve en saygın Bilimsel Hakemli Dergisi, SSCI, SCI, citation index, Turan, Türk Devletleri, Türk Birligi, Türk Dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Türki Cumhuriyetler, Özerk Türkler, Öztürkler, Milliyetçi, Türkçü, Turancı, Turan Askerleri, ALLAH'ın askerleri, Turan Birliği, Panturan, Pantürk, Panturkist, Türk, Dünyası, Stratejik, CSR, SAM, Center for Strategical Researches, Araştırma, Merkezi, Türkiye, Ankara, İstanbul, Azer, Azeri, Azerbaycan, Bakü, Kazakistan, Alma-Ata, Astana, Kırgız, Bişkek, Kırgızistan, Özbekistan, Özbek, Taşkent, Türkmen, Türkmenistan, Turkmenistan, Aşxabad, Aşkabat, Ozbekistan, Kazakhstan, Uzbekistan, North, Cyprus, Kıbrıs, MHP, AKP, CHP, TURKEY, Turancılık, KKTC, Vatan, Ülke, Millet, Bayrak, Milliyet, Cumhuriyet, Respublika, Alparslan Türkeş, Atatürk, Elçibey, Bahçeli, Aytmatov, Bahtiyar Vahabzade, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, İsmail Gaspıralı, Gaspırinski, Nihal Atsız, Alptekin, Kürşad, Tarih, Kardeş, Xalq, Halk, Milletçi, Milliyetçi, Yürek, Ürek, Türklük, Beynelxalq, Arbitrli, Elmi, Jurnal, Nüfuzlu