Biz yazarlar, sanatçılar, gazeteciler Başbakının veya partisinin ya da hükümetin ne karşısında olmalıyız, ne de yanında. Biz doğru, güzel, iyi, hak olanın yanında olmalıyız, aksi olana direnmeliyiz. Van depreminde Cumhurbaşkanı, Başbakan, hükümet, Türk Ordusu ve ana muhalafet partisiyle, ondan sonra gelen ikinci muhalefet partisi insanca davranmıştır, devlet adamı olmanın sorumluluğunu ortaya koymuştur. Aynı depremin çok daha hafifi başka bir batı veya doğu ülkesinde olsaydı, televizyonlardan kendi depremimizdekini izlediğimiz kadar bir dayanışmayı, yardımı, şevki, insani desteği ve şefkati göremezdik. Çin, Rusya, Amerika, İngiltere, Fransa, İsrail bize yardım teklifinde bulundular. Demek ki Türk düşmanlığını böylesine bir doğa felaketi için rafa kaldırabilecek kadar insanlıkları varmış .Ben Türk vatandaşı olarak bu yabancı ülke yetkililerine ve halklarına teşekkür ediyorum. Devletimle, Hükümetimle, Başbakanımla, Ordumla, Milletimle, Ana Muhalefet Partimle gurur duyuyorum ve ikinci büyük muhalafet partimi ayakta alkışlıyorum. Kızılayıma ‘’ İyi ki varsınız, Kızılhaç’tan daha dürüst ve hızlı ve hayırlı olduğunuza inanıyorum ’’ diyorum. Bunlar benim kişisel duygularımdır ancak kişilere, siyasi partilere yönelik değildir, bu güzel ve hayırlı gayretlere, koşturmalara yöneliktir. Ne var ki; yangın, deprem, sel, kasırga, her ne olursa olsun, hatta kıyemet kopmuş ta olsa, Türk düşmanlığını, Türk Devletine olan hıncını, Türk Askerine ve Polisine olan nefretini, Türkiye Cumhuriyetine olan garezini bir dirhem bile azaltmadan sürdüren ırkçı Kürt partisini, Onların şehir yapılanmaların üyesi olduğu belli olan hainleri ve gönlünde bir toz tanesi kadar sevgi, şefkat, merhamet kalmamış teröristleri de izliyoruz. Hayvanların, bitkilerin dahi biz insanlar kadar olmasa da bizim dikkatimizi çekecek kadar sevgiye, şefkate, merhamete sahip olduklarını gözlemliyoruz. Depremzedelere yardıma giden askeri araçlardaki Jandarmamıza saldırdılar, taradılar.. 15 tır dolusu çadır ve yardım malzemesini yağma ettiler, muhtemelen bu gasp edilen çadır ve yardım malzemeleri teröristlere verilmek üzere onların şehir kollarının üyelerinin evlerine gitti. ’’ Polisten çadır istedim, polis kafama sıktı ’’ diyen provakatörleri gördük. ’’ Hükümet tam bir beceriksizlik ve yeteneksizlik örneği göstermiştir ’’ diyen ırkçı Kürt partisi başkanını izledik. Sakince ve yüzünde zerre miktar heyecan belirtisi olmaksızın ‘’ İki oğlum ve karım köyde göçük altındadır, oraya Devlet hiç bir yardım götürmemiştir ’’ diyen otobüs şoförünü de gördük. İki oğlu ve karısı göçük altında olan öyle kahvehane veya hamam muhabbeti gibi muhabbet etmeden, yaşlı gözleriyle, hiç konuşmadan, dualar ederek, afet bölgesine bir an önce ulaşmaya çalışır. Yani provasyon denilen öz Türkçesi fitne, fesat, kin, nefret olan düşmanlık duygularını düşmanca saldırıları körüklemek maksadıyla dışa vurma şarlatanlığı denir buna. Vanlı, Hakkarili, Şırnaklı, Bitlisli, Mardinli, Diyarbakırlı, Siirtli, Batmanlı, Muşlu Kürt vatandaşım ! Uyan artık ! Sizin haklarınızı savunduğunu iddia eden teröristlerin, Onların emir ve direktifleriyle siyaset yerine bölücülük yapan ırkçı Kürt partilerinin ve Onların şehirdeki teşkilatlarının ne istediklerini ve sizleri ne uğruna kullandıklarını anlayın artık ! Onlar böyle fitne, fesat peşinde koşacaklarına göçük altından birkaç canı daha kurtarsalar ne olurdu ? Yine devlet, yine ordu, yine polis koştu halkımızın canlarını kurtarmaya ve teröristler yardıma giden askeri konvoya ateş açtı, şehirdeki hainler yardım tırlarını yağmaladı, gasp etti ve çaldıklarını muhtemelen teröristlere ulaştıracaklardır. Dört beş tane güçlü kuvvetli delikanlının hep birlikte 50 yaş civarındaki bir adamı, kişisel menfaatleri yüzünden nasıl yumrukladıklarını, tekmelediklerini de izledik televizyonlardan. Irkçılığı bir kenara bırakmayan, ağalık ve aşiret sisteminin nimetlerini feda edemeyip toprak reformuna karşı gelen emperyalist, sömürgeci, köy ve şehir ağaları, patronları ve onların silahlandırdıkları tetkçi katiller, cinayet şebekeleri yüzünden yıllardır acı çekiyorsunuz. Belediyeler ve halk hizmetleri kurum ve kuruluşları onların elindeydi, niçin çürük binalara ruhsat verdiler, niçin binaların kolonların kesilmesine müsaade ettiler ? Niçin senelerdir bölücülük yapacaklarına alt yapınızı geliştirmediler ? Irkçı Kürt Partilerinin binalarına Türk bayrağı asan gençlerin ‘’ Halkın düşmanlık duygularını körüklemek,çatışmaya tahrik etmek ’’ gibi bir suçlamayla niçin ceza aldıklarını da anlamadım. Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm resmi, özel kurum ve kuruluşları bu bayrak altında yaşamıyorlar mı ve resmi olan binalar bu bayrağı zaten asmak zorunda değiller mi ? Türk bayrağı ne zamandan beri halkı kışkırtıyor, Türk bayrağı nasıl oluyor da düşmanlık duygularını körüklüyor ? Allah bizi, hepimizi, her türlü pislikten, beladan, düşmanlıktan korusun elbette ama biz de sadece dua ederek bunlardan korunamayız. Önce biz kendimize yardım edelim ki, Allah’ta ‘’ Evet ! Bu kulumda gayret var ’’ deyip bize yardım etsin. Irkçı Kürt Partisi hükümete ‘’ yabancı ülkelerin yardımlarını niçin kabul etmedin ‘’ diye mecliste kafa tutuyor! Öncelikle hükümetten kimse hiç bir yabancı temsilciye ‘’ Sizin yardımlarınızı istemiyoruz ! ’’ demedi. ‘’ Şu anda gerek yok ’’ demiş olabilir ve hakikaten de şu anda Türk Devleti kendi yarasını kendi sarabilir. Elbette hainler ve bölücüler yoluna mayın döşemez ise. Benim merak ettiğim yabancı ülkelerin yardım heyetlerinin bölgeye gelmesi gerçekten yardım için mi yoksa propaganda için mi arzu edilmişti ? Ayrıca bölgede görev yapan polisin, askerin üzerine fazla gitmeyin. Onlar sizin can, mal güvenliğiniz için orada insan üstü bir gayretle görev yapıyorlar ve bir çok şeyi sineye çekiyorlar, içlerine atıyorlar, size sabır ve sükut gösteriyorlar ama sonra evlerinde patlıyorlar, çoluk çocuklarına ve kendilerine zarar veriyorlar. Evlerinde cinnet geçiriyorlar, ailelerini katlediyorlar, intihar ediyorlar. Günahtır, yazıktır. Onlar sizin askeriniz, sizin polisiniz. İsrail Polisi veya İngiliz Askeri değil Onlar. Ama bir çok hainin, Türk askerine ve polisine gösteremedikleri güveni, sevgiyi,şefkati, merhameti İngiliz askerine, İsrail polisine göstereceklerini de tahmin edebiliyorum. Kısacası bu Devlet, bu Hükümet, bu Millet; hiç bir zaman Kürt, Türk, Alevi, Sünni, Müslim, Gayrimislim ayrımı yapmadı ve yapmayacaktır. Yapanların da kim oldukları malumdur.