Seyfullah Türksoy







Tetikçi diye suçlanan bir insanla birlikte fotoğrafımın olmasından hareketle bana çamur atmaya kalkışan aşağılık iftiracılara sesleniyorum..



Her şeyden önce Ziyauddin Mahaev’in olayda parmağı olduğuna dair bir belge ve bulgu yoktur.. Tam tersi olay anında başka bir yerde olduğuna dair kamera kayıtları ve şahitleri vardır.. Bununla ilgili haberi ATV’de izledik. Ziyauddin Mahaev’in Hürriyet ve Türkiye Gazetesi’ne yaptığı açıklamalar ise olayın seyrini tamamen değiştirecek gibi görünüyor. Tahmin ettiğim kadarıyla, yargısız infazda bulunan Habertürk, Vatan ve Sabah Gazeteleri başta olmak üzere bazı medya kuruluşları ve internet siteleri çok ciddi tazminat cezaları ödeyecekler. Şu anda büyük bir hukuk mücadelesi veriliyor ve olay uluslar arası mahkemelere de taşınabilir!..



Olayın bu yönü polisi ve mahkemeleri ilgilendiriyor…



Gelelim beni ilgilendiren kısmına..



Sabah Gazetesi’nde yayınlanan ve bazı internet sitelerinin de üzerine balıklama atladığı fotoğraf, benim yayınlamış olduğum İpekyolu Dergisi’nde yaklaşık 3 yıl önce yayınlanmıştır. Yani ortada gizli saklı bir durum yoktur. O tarihte Çeçenistan’ı ziyaret etmiş ve Devlet Başkanı Ramzan Kadirov’la röportaj yapmıştım. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu Ziyauddin Mahaev, röportaj sırasında tercümanlık yapmıştır.



Kadirov’un Türkiye ziyaretinde de, heyette yer alan Mahaev röportajlar sırasında tercümanlık yapmıştır. Her iki röportaj sırasında da yanımızda onlarca insan vardır ve bu röportajlar zaten televizyonlarda yayınlanmıştır. Ortada gizemli, esrarengiz bir durum yoktur…



Bu fotoğraflardan hareketle, beni itibarsızlaştırmaya, tertemiz ismime leke sürmeye çalışan ajan provokatörlere; aşağılık işbirlikçilere, satılmış kalemlere, kan ve gözyaşından beslenen yardım tacirlerine bir kez daha sesleniyorum: Sizler bu tarz aşağılık yöntemlerle beni engelleyemezsiniz. Ömrüm yettiği sürece Türk Dünyası’nı anlatmaya; Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Asya’yla Türkiye arasında gönül ve dostluk köprüleri kurmaya devam edeceğim.



Ben 25 yıllık bir gazeteciyim. Basın şeref kartı sahibiyim. Ömrüm hep Türk Dünyası’nı anlatmakla geçti. Geçen süre zarfında 50’den fazla ülkede yüzlerce tv programı yaptım.



Bazı ülkelere 30-40 defa gittim. Mesela Türkmenistan’a, Azerbaycan’a, Kırgızistan’a, Kazakistan’a ve benzeri pekçok ülkeye onlarca defa ziyaretim oldu.



Bu süre içerisinde Türkiye’nin yaklaşık 10 ayrı kanalında en az 1500 program yaptım.



Anadolu Kaplanları sözü bizim yaptığımız programlarla ekonomi tarihine geçmiştir. Keza Amerika’da Zirveye Koşan Türkler, Avrupa’da Zirveye Koşan Türkler, Orta Asya’daki Müthiş Türkler hep bizim gündeme getirdiğimiz kavramlardır…



Yani ben sadece Çeçenistan’la ilgili program hazılamadım. Sadece Çeçenistan Devlet Başkanı Ramzan Kadirov’la röportaj yapmadım. Pekçok saygın devlet adamıyla defalarca röportajlarım oldu. Mesela Türkmenistan’da rahmetli Türkmenbaşı’yla röportaj yapan az sayıdaki gazeteciden biri bendim. Ahmet Çalık’ın özel davetleriyle Türkmenistan’daki tüm açılışlarında bulundum. Türkmenistan’ı ziyaret eden resmi heyetlerin çoğunda yer aldım. Türkmenbaşı, Ahmet Çalık ve benim olduğum çok sayıda fotoğraf karesi bulabilirsiniz.. Aynı şekilde Azerbaycan’da rahmetli Ebulfez Elçibey, rahmetli Haydar Aliyev ve şimdiki cumhurbaşkanı İlham Aliyev’le de röportajlarım oldu. Onlarla birlikte de çok sayıda fotoğrafım var.



Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Gittiğimiz ülkelerdeki en saygın işadamlarıyla dostluklarımız olmuştur. Mesela Türkmenistan’daki sponsor işadamlarımızın başında Ahmet Çalık gelmektedir. Aynı şekilde Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Rusya, Ukrayna, Romanya, Almanya, Amerika gibi ülkelerde de en önemli işadamları bizi her zaman desteklemiş ve sponsor olmuşlardır. Ekonomi programcılığının öncüsü olmamız hasebiyle iş dünyasıyla çok eski yıllara dayalı dostluk ve güven ilişkilerimiz mevcuttur.



Çeçenistan’a üç yıl önce gidişimiz de yine orada yatırım yapan işadamlarımızın davetiyle olmuştur. Onların sponsorluk destekleriyle o programları yaptık.



Çeçenistan Devleti’yle bu anlamda bir işbirliğimiz hiçbir zaman sözkonusu olmamıştır.



Ramzan Kadirov’la televizyonlarda yayınladığımız röportajların dışında hiçbir sohbetimiz, fikir alışverişimiz olmamıştır.



Çeçenistan’daki davetleri de açılışları da bölgede iş yapan Türk firmalarının sponsorluk katkılarıyla gerçekleştirdik.



Ben gazeteci ve program yapımcısı olmakla birlikte aynı zamanda Mir Ajans’ın kurucusu ve yöneticisiyim. Mir Ajans şimdiye kadar Türkiye’de yurtdışında çok sayıda firmanın tanıtım faaliyetlerini ve açılış organizasyonlarını gerçekleştirmiştir. Almanya’da, Türkmenistan’da, Azerbaycan’da, Kırgızistan’da ve daha pekçok yerde bu çalışmaları gerçekleştirdik. Bu ajansın faaliyet alanlarından biri, yurt içinde ve dışında çeşitli açılışları, temel atma törenlerini organize etmektir. Çeçenistan’daki bazı camilerin açılışları ve Türkiye’den bazı misafirlerin daveti de bu kapsamda gerçekleşmiştir.



En son 23 Ağustos 2011 tarihinde Türkiye’den Çeçenistan’a bir heyet gitmiştir.



Bu heyet 20 kişilik mehter takımı, 10 kişilik Semazen grubu, 20 kişilik müezzin ve hafızlar grubu ile bazı işadamları ve az sayıda gazeteciden oluşan küçük çaplı bir organizasyondır. Masrafların tamamı bölgede iş yapan Bora İnşaat ve Penta İnşaat tarafından karşılanmıştır. Bora İnşaat Gudermes Camii’ni, Penta İnşaat da Gudermes Dini Eğitim Merkezi’ni inşa edip hizmete açmıştır. Gelen misafirlerin pekçoğu da Bora İnşaat ve Penta İnşaat Başkanlarının dostları, arkadaşlarıdır. Yani birilerinin iddia ettiği gibi, kesinlikle Çeçen Devletinin bir organizasyonu, tanıtım atağı falan değildir. Ve bu açılışlara Türkiye’den hiçbir devlet arkanı, milletvekili vs. davet edilmemiştir. Çünkü Çeçenistan’daki otellerin kapasitesi buna müsait değildir. Türkiye’deki Çeçen Diasporasını temsilen Grozni’ye gelen 15-20 kişilik grup da dostlarının akrabalarının evlerinde kalmışlardır. Yani bir devlet organizasyonu falan söz konusu değildir. Çeçenistan’ın buna ihtiyacı da yoktur. Hiçbir zaman da böyle bir düşüncesi, isteği olmamıştır. Açık konuşmak gerekirse; Türkiye’de bazı marijinal çevrelerin saçma sapan yorumları, komplo terorileri de mevcut Çeçen yönetiminin ve halkının umurunda bile değildir!.. Çeçenistan Hükümeti, bu konuyla ilgilenecek ve bütçe ayıracak olsa, herhalde birkaç haftalık bir çalışmayla Türkiye’deki Çeçenistan algısı tamamen değişirdi. Bu son derece kolay bir iştir. Diyorum ya; Türkiye’de kimin ne düşündüğü, ne yorum yaptığı Çeçenistan’da kimsenin umurunda değildir.



Öküzün altında buzağı arayan bazı çevreler, 5 Ekim’de Grozni’de yapılan bir açılış törenini bile farklı şekillerde yorumlamış ve skandal hatalara imza atmışlardır. Her şeyden önce şunu belirteyim; 0 Ekim 2011’de yapılan olay bazılarının iddia ettiği gibi Ramzan Kadirov’un doğum günü partisi değil, Avrasya’nın en ihtişamlı projelerinden biri olan Grozny City Projesi’nin açılış merasimidir. Bu görkemli proje Çeçenistan’da ülkemizin en büyük iftihar kaynağı olan Bora İnşaat tarafından inşa edilmiştir. Açılış tarihi Devlet Başkanı’na bir jest olması bakımından onun doğum gününe denk getirilmiştir. Çünkü o coğrafyada böyle bir gelenek vardır. Benzer uygulamaları bölgedeki diğer ülkelerde de görebilirsiniz. Açılış ünlü organizatör Ahmet San tarafından organize edilmiş olup Türkiye’den hiç kimse davet edilmemiştir. Açılışa çevre ülkelerden çok sayıda misafir iştirak etmiştir ve binlerce Çeçen’in coşkulu katılımıyla gerçekleşm iştir.



Hal böyleyken bazı “iri” gazetelerde, açılışa Türkiye’den bir uçak dolusu belediye başkanı ve milletvekilinin katıldığı şeklinde haberler bile çıkmıştır. Yalan ve asparagasın bu kadarına pes doğrusu. İki ay önce yapılan açılışlarla bugünkü açılışları bile birbirine karıştıran, bölgeyle ilgili gerçekten çok bilgisiz ve cahil olan muhabirlerin yazdığı saçma haberleri gördükçe mesleğim adına utanç duyuyorum.



Üç yıl önce kendi çektiğim ve dergimde yayınladığım bir fotoğraftan hareketle bizi karalamaya lekelemeye çalışan kirli adamlar, önce aynaya baksınlar, alınlarındaki lekeyi temizlesinler. Bu tür provokatif haberleri kimlerin yönlendirdiğini az çok biliyoruz. Tekerlerine çomak soktuğumuz, kan ve gözyaşından beslenen bazı “yardım” tacirlerinin



hangi illegal gruplarla nasıl ortak ve sinsi planlar çevirdiklerini görüyoruz.



Kan ve şiddeti “davalarının” ve “cihatlarının” vazgeçilmez unsuru olarak gören; ölen insanlar üzerinden rant elde etmeğe çalışan bu “sahte mücahitler”in eninde sonunda kanun önünde hesap vereceğine, kirli ve kanlı işbirliklerinin deşifre edileceğine inancım tamdır. “Yardım” bahanesiyle “teröre yataklık” yapan bu zihniyetin çok iyi araştırılmasını ve bağlantılarının deşifre edilmesini bekliyoruz. Bu kirli kuruluşlar büyüteç altına alındığı zaman, inanıyorum ki hem İstanbul’daki faili meçhul cinayetler aydınlanacak hem de Güneydoğu-Kafkasya ve Kafkasya-İstanbul hattında gerçekleşen “terör amaçlı insan ticareti” de ortaya çıkacaktır.