BAŞKA DİYECEĞİM YOKTUR- Vedat KUŞAKLI - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









BAŞKA DİYECEĞİM YOKTUR- Vedat KUŞAKLI
Tarih: 31.08.2011 > Kaç kez okundu? 2784

Paylaş


Ben senelerdir her bayram kendimce bir şeyler yazarım. Bir çoğu yayınlandı, okurlarımla paylaşmış oldum, bir çoğunu yırttım çöpe attım, bir çoğunu da zarfa koyup ve zarfın üzerine de ‘’ Sevgili Allah’ıma ‘’ yazıp deniz postanesine yani denize attım. Bayramlarla bir alıp veremediğim yok tabi ki, bayram düşmanı da değilim. Üstelik çocuk iken, bayram arifesi gecelerde sabaha kadar uyuyamazdım heyecandan ve bayramlık naylon ayakkabılarım, pantalonum, gömleğim yattığım yerden görebileceğim bir yerde asılı dururdu. Sonra ben 14 yaşımda yatılı okula ve bir sene sonra askeri okula gidince önce bayram heyecanımı birileri aldı elimden. Sonra harp gemilerinde öldürmek, saldırmak, yok etmek üzere eğitimler aldığımızda ve verdiğimizde, bayramlık insanlar olmadığımızı anladım. Doğu Türkistan’ın yıllardır işgal altında olduğunu ve soy kırıma uğradığını, Ahıska ve Kafkas Türkleri’nin topraklarından kovulduğunu öğrendim. Balkanlar’daki, Rumeli’deki, Makedonya’daki, Kosova’daki Türk ve Müslüman kardeşlerimizin zulümlere, soy kırımlara, tecavüzlere uğradığının ve hiç bir şey yapamadığımızın bilincine ve utancına eriştim. Kuzey Kıbrıs’taki Türklerin tarihten nasıl silinmeye çalışıldığına uzaktan şahit oldum. Azerbaycan Türklerinin Karabağ ve Hocali’de nasıl zulüm ve işkenceler altında öldürüldüğünü uzaktan izledim. İsrail’in Filistin’de senelerdir uyguladığı vahşetleri bildim. Afrika ve Uzak Asya insanlarının yıllardır açlıktan, susuzluktan, salgın hastalıklardan öldüğünü okudum. Her şeye rağmen biz arsız insanlar, biz utanmaz insanlar cicili, bicili ağır protokol sofralarında mevki, rütbe, makam ve cüzdan kalınlığı, banka hesabı olarak kodamanlaşmış insanlara iftar ziyafetleri veririz. Zırhlı makam araçlarından ihtişamla inerek şaşalı nutuklar atarız, korumalarımızın silahlarının gölgesinde. Halbuki milyonda bir iki kişi seksen beş veya doksan senenin üzerinde bir ömür sürebiliyor bu fani alemde, diğerleri ise 65-85 yaş arasında göçüp gidiyor öte aleme, herkes Allah’tan geldi zaten ve tekrar Allah’a dönüyor. Ama hırs, kibir, gurur, öfke, fitne, fesat, dedikodu, riya, iki yüzlülük, sinsilik, menfaatperestlik, bencillik, ego şişkinliği, özgüven patlamaları, kendimizi narsist ölçülerde beğenmişlik, yalan, sahtekarlık iliklerimize kadar işlemiş ve çoğumuz günaha batmışık namazlarımıza, oruçlarımıza rağmen. Hacca gidenler hac yolunda deve kervanları arar olmuş soymak için. Zekat, fitre, sadaka verenler malının kırkta birini değil, kırk milyonda yarımını gösteriş olsun diye verir olmuş. Askerimiz utandırılmış, polisimiz hor görülmüş, savcımız tartaklanmış, vatandaşımız kime ve niçin, nasıl güveneceğini bilemez olmuş. Kendilerine medya mensubu adı veren şarlatanlar, yazı ve haber değil, iddianame yazmaya başlamışlar. Dünya buysa eğer, ben her gece Allah’a böyle bir dünya istemediğimi söyleyip duruyorum. Bayramların da sadece çocuklar için kalması gerektiğine inanıyorum. Çünkü çocuklar bizim bozulmayan, kokuşmamış, çürümemiş parçalarımız, yavrularımız bizim. Ruhumuzun saf ve nurlu yansımaları Onlar. Çocuklar elbette kutlasın bayramları ama bizler hala bayram derken , hala bayram lafını pis ağızlarımıza alırken hiç utanmayacak mıyız? Biz kimi kandırıyoruz ki? Sadece kendimizi! Türkler, müslümanlar, ve ırkı, dili, dini, mezhebi her ne olursa olsun tekmil insanların dört milyarı aç, sefil, perişan,zulüm ve tecavüz altında iken biz hangi suratla bayramdan bahsedeceğiz? 14 yaşındaki küçük kızlar terör örgütlerinin uyuşturucu tuzaklarına düşürülüp fuhuşhanelere satılıyorsa bize bayram kutlamak yakışır mı? Bardağın boş değil, dolu olan tarafını görmeliymişiz masalları ile uyutulduk hep! Bu arada, yeri gelmişken; İngiliz, Ermeni, Rum, Amerikalı, Yahudi her kim olusa olsun bizim yani düz ve hür kalemlerle yazan yazarların halklarla, insanlarla, dünyanın 7 kıtasındaki, 72 milletindeki, 4 veya daha fazla dindeki ya da dinsiz insanlarla işimiz, alıp veremediğimiz, kavgamız olmaz, hiç de olmadı. Bizim derdimiz ırkçı politikalarla,yobaz, faşist ve nazi askerlerle, emperyalist hükümetlerle, global sömürgecilerle, dünyaya efendilik taslayan it oğlu itlerle! Bunu da bilmeniz gerekir. Alın işte! Sanki bayram değil, cenaze yazısı oldu! Böyle de olması gerekiyor! Komşumuz aç yatarken tok yatamayız diyen atalarımızın evlatları olarak, komşumuzun ciğerlerini sökselerde, bağırtarak tecavüz etselerde yorganlarımızı başlarımızın üstüne çekiyoruz. Hani belediye otobüslerinde kadınlara, yaşlılara yer vermemek için kafasını cama dayayan ve gözlerini yuman arsız gençler gibi. Kusura bakmayın Türk Milleti! Benim inadım inat! Bu dünya böyle kokuştukça, çirkinleştikçe, kimse benden bayram beklemesin. Laf olsun diye sözle, yazıyla kutluyorum falan ama, edepsiz, terbiyesiz demesinler diye, insani sorumluluk gereği diye kutluyorum işte ve Allah var ya, inanmadığım, içime sinmediği halde yaptığım tek iş bayramlarda bayram kutlamasıdır. Askerlik mesleğimde de protokol işlerinden sürekli nefret ederdim. Halbuki protokol gönüllerimizde olmalı, ruhlarımızdan nur ışığı gibi yayılmalı ve kalplerimizden fışkırmalı. Bayramlarda dokunmayın bana, bin sayfa ağlayabilirim. Allah dünyanın tüm insanlarına bayramları hak etmeyi ve sevgi, sevinç, huzur ile kutlamayı nasip etsin. Ve ben, A-4 kağıdına sığdıramam yazılarımı, çünkü duygularım milyarlarca A-4 kağıdından daha fazla, düşüncelerim de öyle. Bunu da şunun için söyledim ki; 11 ayın günahlarını ramazanda temizlemeye çalışıyoruz ve 365 günün öfkelerini, hüzünlerini, fitnelerini, fesatlarını 3 gün Ramazan Bayramında, 4 günde Kurban Bayramında toprakladığımızı sanıyoruz. Ramazan bayramı mı, şeker bayramı mı? Bunu bile senelerce tartışma ahmaklığına düşmüş ve bu bayramı isimlendirme biçimimize göre birbirimize laik veya yobaz damgası vurmuş kafadan özürlü bir nesiliz biz. Hala laikliği dinsizlik olarak tanımlayan zavallılarız biz. Emperyalist, evanjelist, siyonist ve dünyanın global efendileri, küresel kabadayıları olmaya ant içmiş pisliklerinin, şeytan müritlerinin bizimle senelerdir oynadıklarını anladığımızda belki bayramları hak ederiz. Bu muhabbet burada bitmez, çam sakızı gibi çiğnedikçe gönlümüzde uzarda uzar. Bitirelim artık. Bayramlar, bu fani ve yalan dünya, bu dünyanın makamları, altınları, rütbeleri, ihtişamı, saltanatı ve ahir dünyanın cenneti, cennet melekleri ve hurileri hepsi sizin olsun, ben istemem. Bana kendi ruhundan üfürdüğü ilahi, yüceler yücesi, ulular ulusu, evvel, ahir, zahir, batın ve baki olan o şahane ve yegane varlık, aklımıza ve gönlümüze sığmayan o kainat kudreti gerek. Ben Yunus, Celaleddin, Hacı Bektaş, Tebrizli Şems, Muhammet, İsa, Musa, İbrahim, Süleyman, Davut gibi Onu istiyorum artık. Haddimi aşar mı? Aşarsa aşar! Allah şah damarından daha yakınım diyor. Bana dua edin size icabet edeyim diyor. İsteyin vereyim diyor. Af dileyin bağışlayayım diyor. Şükredin, daha da fazlasını vereyim diyor. Bu yüzden işte, öldüğüm gün, askeri tören, bando, mızıka, devlet töreni, emekli albayım diye top arabası falan, nutuklar ve sloganlar atılmasını da istemem. Kalabalık da istemem. Memleketimin, kasabamın 3-4 belediye görevlisi ve bizim mahallenin imamı olsun yeter. Ha bir de, tabutuma Türk bayrağı sarmayı unutmasınlar. Bez barçası falan derler ama vatan, millet, devlet sevgisinin timsalidir bizim öğrendiğimizce. Fenerbahçe şapkasından, Galatasaray formasından, Beşiktaş tesbihinden, bilmem ne holdinginin forsundan feyz alıp ortalığı kasıp kavuranlar, artık benim de ay yıldızlı, kırmızı kumaştan bir bez parçasına hayranlığımı makul görsünler artık. O bez parçası için binlerce delikanlının kanını bu topraklara akıttık biz ve ben bu gözyaşlarımı mürekkep edip yazdığım satırlarıma devam ederken daha nice delikanlılar bu vatan için vurulup tertemiz alınlarından toprağıma uzanıyor veya analarının, bacılarının, karılarının feryat ve figanları arasında Allah’a uğurlanıyorlar. Kusuruma bakmayın gayrı, mazur görün bu fakir emekli albayı. Bu şartlar altında ölümden gayrı bayram, Allah’ın koynundan gayrı da yar yoktur bana.Cepleriniz ve cüzdanlarınız boş kalsa da gönlünüz hep hoş kalsın. Kendi bayramını bekleyen garibim bir şair olarak başka diyeceğim yoktur.



Vedat KUŞAKLI