Değişen Küresel Sistemde Türkiye



Kosova'nın bağımsızlığını ilk tanıyanlardan olan ve buradaki gelişmelere müdahil olan Türkiye, etki alanını giderek genişletiyor. Diktatör Kaddafi başkent Trablus'ta sıkıştırılınca, Libya'yı ilk ziyaret eden Türkiye Dışişleri Bakanı oldu. Tüm Arap yarımadası ve Afrika'da yaşananları yakından takip eden ve müdahil olmaya gayret eden yeni bir Türkiye var.



Libya Meselesi



Kaddafi'nin bunca zulümden sonra alt edilmesi olumlu olsa da, NATO destekli olması "inşallah yeni bir Irak vakıası" yaşamayız dedirtiyor. Ama muhaliflere NATO desteğinin sebebi de yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Batılı petrol şirketleri Libya'daki petrolleri ithal (değil işgal) için girişimlere başladı.



Bunun yanısıra Kaddafi'nin alt edilmesinden sonra muhaliflerin temsilcisi "ılımlı İslâm ile tüm insanlarımıza yakınlık göstereceğiz" dedi. Maalesef ki yeni Libya umudumuz, emperyalistlerin hem maddi hem de manevi sömürüsüyle karşı karşıya.



Kaddafi'nin def'i gibi inşallah Libya halkı, bu gözü aç emperyalleri denize döker ve inşallah "ılımlı" İslâm oyununu da bozar.



Suriye Meselesi



Yönetimin Hama, Deir ez Zor ve birçok şehirde yaptığı katliamlar basına yansıyor. Esad'ın diktatörlüğünden bezen halk, hakkını ararken kurşunların hedefi oluyor. Baas zihniyetinin Arap yarımadasına açtığa yaralara maalesef ki bir yenisi de Esad'ın eliyle ekleniyor.



Son alınan habere göre İstanbul'da toplanan Esad'ın muhalifleri "ulusal meclisi" kuracaklarını ve üyeleri açıklayacaklarını söylediler. Suriye'deki olaylarla da yakından ilgilenen Türkiye, Esad'ın üzerini çizmiş olsa gerek ki muhaliflerin toplandığı yer İstanbul.



İnşallah muhalifler BM ya da NATO'ya muhtaç kalmadan katil Esad'ı devirmeye muvaffak olurlar. Ve inşallah yen Suriye batılı emperyallere değil, İslâm âlemine odaklanmış ve Türkiye müttefiki bir duruş sergiler.



Somali Meselesi



Birçok değerli madene sahip olmasına rağmen Afrika kıtası "beyazların" seneler süren sömürüsünden ötürü kıtlıkla karşı karşıya. Bu kıtlık ise büyük bir sefalete yol açmış durumda. Yüzyıllardır "zalime alp mazluma eren" olmaya gayret eden Türk milleti, bu sefalete de kayıtsız kalmadı.



Birçok yardım kuruluşu ve sivil toplum kuruluşları bu hususta gönüllü çalışmalara koyuldular. Mübarek Ramazan ayının sağladığı ilahi esintiğinin vesilesi ile de Somali'ye uzanan yardım elleri adeta birbirleri ile yarışır hale geldi.



Gıda gönderenler, ilaç gönderenler, para bağışında bulunanlar, su kuyusu yaptıranlar... Rabbin rızasını kazanmak isteyen ve insana değer veren herkes bu kampanyaya az-çok katılmaya gayret ediyor ve bunu görmek bizi de mutlu ediyor.



Özetle



Türkiye olarak dinî ve tarihi sorumluluklarımızdan ötürü yaşananlara yabancı kalamaz, bir kenara çekilip elbette oturamayız. Çevremizdeki ateş ve sefalet çemberinin felaha kavuşması kadar içimizdeki meselelerinden acilen çözülmesi gerekmektedir. Çünkü hareket kabiliyeti kısıtlı bir vücut, üzerine düşen her şeyi yerine getiremeyebilir.



Bize düşen; bir, iri ve diri olmaktır. Yaşananları dikkat ve merak ile izliyoruz. İnşallah hayırlı sonuçlarla karşılaşırız.



Bir Not:



Adem Özköse'nin öncülük ettiği ve aralarında insani kaygı taşıyan her sivil toplum kuruluşundan temsilci barından 16 Temmuz Gençlik Hareketi'de "Afrika'ya Su Kuyusu" projesi başlattı. Birbirleri ile yeni tanışmış, İslâm medeniyetinin renklerini taşıyan bu gençlerin projesi ile yapılacak olan su kuyuları 30'a dayanmış durumda.