LOZAN ANTLAŞMASI - Aydan SEVİM - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









LOZAN ANTLAŞMASI - Aydan SEVİM
Tarih: 08.08.2011 > Kaç kez okundu? 3105

Paylaş


Lozan Antlaşması (24 Temmuz 1923); Ulusal Kurtuluş Savaşımı sonucunda, “YURDUN HER KÖŞESİNİ SULAYAN KANLARIN KARŞILIĞI” olarak elde edilen bağımsızlık, egemenlik, özgürlük belgesidir.



Emperyalist güçlerin imzalamak zorunda kaldığı bu antlaşma ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti varlığını tüm dünyaya duyurmuştur. Ezilen, sömürülen dünya halklarına da sömürgeciliğin kaçınılmaz bir yazgı olmadığını, o günlerde “Düveli Muazzama” denilen emperyalist güçleri yenerek somut olarak göstermiştir. Bu anlamda dünya tarihinde bağımsızlık ve özgürlük savaşımlarına ivme kazandırmıştır.



Lozan Antlaşması’nın 88. yıldönümünde; emperyalist güçler ve işbirlikçileri, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne ve Türk Ulusu’na yeni Sevr’ler dayatmak üzere harekete geçmişlerdir. Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığı ve bağımsızlığı tehlikededir.



Türk Devrimi’nin “eşsiz önderi” M. Kemal Atatürk, Lozan Antlaşması’nı, Söylev’de tarih bilinci çerçevesinde bilimsel yöntemle gerçekçi biçimde değerlendirir:



“Lozan Antlaşması, Türk Ulusu’na karşı yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr anlaşmasıyla tamamlandığı sanılmış, büyük bir yok etme eyleminin çökertilişini anlatan belgedir.”



Türk Ulusu’nu “yüzyıllardan beri hazırlanan yok etme eylemi”; Sanayileşme ve Aydınlanma Devrimlerini, Avrupa Devletleri ile eş zamanlı olarak gerçekleştiremeyen Osmanlı Devleti’nin yarı sömürge duruma getirilme süreciyle ivme kazanmıştır.



Osmanlı Devleti; önce İngiltere daha sonra da diğer Avrupa devletleri ile kapitülasyon niteliğinde serbest ticaret ayrıcalıkları sağlayan ve özel haklar tanıyan 1838 Balta Limanı Antlaşmasıyla AÇIK PAZAR durumuna getirilmiştir. Böylece gelişmekte olan sanayisini çökertmiş, yatırım ve üretim yapmayan dışa bağımlı, asalak bir ekonomik model ortaya çıkmıştır.



Kırım Savaşı (1854) sırasında, ekonomik zorlamalar nedeniyle ilk dış borçlanmasını yapmak zorunda kalan Osmanlı Devleti, borçlanma sürecini kesintisiz ve artarak sürdürmek zorunda kalmıştır. Kısa bir süre sonra da, borçlarını ödemek için yeniden borçlanmak gereği doğmuş ve 1875 yılında da iflas ettiğini açıklamıştır.



Rus Çarı’nın 1853 yılında, İngiltere Büyükelçisine “hasta adam” olarak nitelendirdiği Osmanlı Devleti’nin başına, dış borçların ödenmesine karşılık olarak 1881 yılında, kaçınılmaz biçimde getirilen “Duyunu Umumiye belası” ile de yalnız ekonomi de değil, siyasal yönetimde de yabancılar söz sahibi olmuşlardır.



Emperyalist devletlerin masalarında bölüşüm hesapları yapılan Osmanlı Devleti’nin mirası; Birinci Dünya Paylaşım Savaşı’nın ardından, İstanbul hükümetiyle yapılan ve ölüm belgesi demek olan Sevr anlaşmasıyla (10 Ağustos 1920) paylaşılmıştır.



Ankara’daki M. Kemal başkanlığındaki Ulusal Hükümetin hiçbir zaman kabul etmediği bu ölüm belgesi, 3 yılı aşkın bir süre sürdürülen Ulusal Kurtuluş ve Bağımsızlık Savaşı’nın sonunda tarihin çöplüğüne atılmıştır.



Temel ilkeyi Türk Ulusunun onurlu yaşaması olarak gören bunun da bağımsız yaşamakla olanaklı olacağına inanan Atatürk, “Türk’ün onuru ve yetenekleri çok yüksektir. Böyle bir ulus tutsak yaşamaktansa yok olsun daha iyidir. Öyleyse YA BAĞIMSIZLIK YA ÖLÜM!”, diyerek çıkılan kurtuluş yolunda, “Uçurumun kıyısına getirilmiş” parçalanmış, orduları dağıtılmış, yetişmiş insan gücü kalmamış, yoksul, yıkıntı bir ülkeden ulusal egemenliğe dayalı tam bağımsız onurlu, çağdaş bir devlet yaratmıştır.



ABD’nin Kuzey Afrika ve Genişletilmiş Ortadoğu Projesi, Tunus, Libya, Mısır, Suriye ve diğer Ortadoğu ülkelerinde uygulamaya konmuştur. Bu Amerikan projesinin eş başkanlarından birisi olduğunu söyleyen kişi bugün başbakanlık koltuğunda oturmaktadır.



Bu projenin Türkiye ayağı Kürt etnik topluluğu üzerinden açılımlarla yürütülmektedir. Aynı kapsamda mezhep ayrılıkları da etnik farklılıklar gibi öne çıkartılmaktadır. Ülkelerde ayrılıklar körüklenerek iç çatışma çıkarma, kardeşi kardeşe kırdırma hesapları emperyalizmin sömüreceği her ülkede her zaman uyguladığı şaşmaz bir yöntemdir.



İktidar da, kapalı kapılar ardında, cezaevinden terör örgütünü yöneten, 35 bin kişinin katili ile görüşmektedir. Amaç ve pazarlık konusu kamuoyuyla paylaşılmamaktadır. Her ne olursa olsun, “Özerklik, federasyon” adı altında 5 bin yıllık Türk Yurdu’nun bölünmesi konusunda kesinlikle pazarlık yapılamaz. Bu çerçeveye hukuksal zemin sağlayacak “Yeni Anayasa” kabul edilemez.



Esas olarak Meclis’te var olan siyasal yapının hazırlayacağı yeni Anayasa, toplumun gerçek düşüncelerini ve isteklerini yansıtmayacaktır. “Laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu” Anayasa Mahkemesince saptanan, demokrasiyi hedefine ulaşmak için araç olarak gören iktidar partisinin ve ayrılıkçı terör örgütünü destekleyen bir başka muhalefet partisinin bulunduğu Meclis’in hazırlayacağı yeni Anayasa evrensel hukuk değerlerinden ve demokrasiden uzak olacaktır.



Bir başka tehlike de; Osmanlı padişah ve halifesi özentisi içerisinde olan iktidarın başının, neo-Osmanlıcılık özlemiyle, İslam dünyasını yönlendirme düşleri, Türkiye’yi hiç istenmeyen Ortadoğu bataklığına, savaşlara sürükleyebilecektir.



Böylesine yakın tehlike ve tehditlerin yaşandığı ortamda, Türkiye Cumhuriyeti’ni içerde ve dışarıda koruması Anayasal bir görev olarak kendisine verilen Türk Ordusu, sistemli bir biçimde yıpratılmakta, güçsüzleştirilmekte, yürek ve direnme gücü sarsılmaktadır. Bu kapsamda, Ordunun onurlu subaylarına yönelik kurgulanan komplolar da açığa çıkartılmalıdır.



Demokrasilerde Yasama ve Yürütme ile birlikte üçüncü sacayak olan Yargı, bağımsızlığını ve yansızlığını yitirmiştir. HSYK’nın yapısında yapılan son değişiklik bu olumsuz durumu daha da belirginleştirmiştir. Adalete güven sarsılmıştır. Vicdanlar yaralanmıştır. Tutuklamalar cezaya dönüştürülmüştür. Ucu açık ve uzun süren yargılamalar düşünen kafalarda kuşku yaratmaktadır.



Bunlardan başka ülkemizde ekonomik ve sosyal durumlarda da olumsuzluklar, gerilemeler sürmektedir.



IMF ve Dünya Bankası’nın önerileri doğrultusunda uygulamaya sokulan özelleştirmeler, devleti küçültme operasyonları, Küreselleşen Yeni Dünya Düzeninin dayattığı neoliberal, serbest piyasa düzeni, ülke ekonomisini çökertmiştir. Oysa “ekonomik egemenlik sağlanmadan siyasal egemenlik de sağlanmaz.”



Bu uygulamaların uzantısı olarak işsizlik, açlık artmıştır. Toplumda sosyal güvenceler azaltılmıştır. Sendikasızlaştırma ve taşeronlaştırma sürmektedir. Üretmeyen ekonomik sistem, aşırı tüketimi kızıştırmaktadır. Yatırımlar durmuştur. Dış borçlar tehlikeli biçimde sürekli artmaktadır. Cari açık tehlikeli boyutta fazlalaşmıştır.



Demokrasinin “olmazsa olmaz” koşulu, din, devlet ve toplum işlerini ayıran, devlet düzenini ve toplumsal yaşamı bilime ve akla dayandıran LAİKLİK ilkesi ortadan kaldırılmaktadır. Din siyasete ve ticarete alet edilmektedir. Siyasette, TARİKAT, AŞİRET, TİCARET bağlantıları geçerlidir. Partilerde tek adam yönetimi sürmektedir.



Eğitim ve sağlık gibi sosyal devletin temel görevi olan hizmetlerde özelleştirmeler ve nitelik yitimi yaşanmaktadır.



Kamuoyu yandaş kitle iletişim araçları ve emperyalizmin işbirlikçisi sesyayarları ile yanlış yönlendirilmektedir. Toplumda bilgi kirliliği ile beyin yıkama olgusu, düşünsel ve beyinsel uyuşukluk, algılama bozukluğu yaratılmaktadır.



Bugün yaşanan tüm bu ağır, çok tehlikeli, acıklı durum karşısında, Kurtuluş Savaşı tarihimiz bize çıkış yolunu gösteriyor. 20. Yüzyılın ilk çeyreğinde yok olmanın eşiğinde, yoksunluklar içerisinde, varoluş savaşımı vererek örnek çağdaş bir devlet kuran Türk Ulusu, günümüzde dayatılan yeni Sevr’in planlarını boşa çıkartacak güç ve kararlılığındadır.



“ATATÜRK GİBİ DÜŞÜNEREK”, Onun yolundan giderek, ATATÜRK DEVRİMİNİ ve ilkelerini KUVAYI MİLLİYE ruhuyla yeniden yaşama geçirerek bugünkü sorunlarımızı aşabileceğimize güvenimiz tamdır. Türkiye saptırıldığı ATATÜRK DEVRİMİ rotasından, tarihinin gösterdiği bu doğru yöne yeniden yönelecektir. Bu doğrultuda tüm engeller çiğnenip aşılacaktır.



YURDUMUZU, ULUSUMUZU ÖZÜMÜZDEN ÇOK SEVİYORUZ.



VARLIĞIMIZ TÜRK VARLIĞINA ARMAĞAN OLSUN.







Atatürkçü Düşünce Derneği



Genel Merkezi











DUYURU- 21.07.2011

www.add.org.tr





Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 49
Dün Tekil 1349
Bugün Tekil 159
Toplam Tekil 4073436
IP 3.145.2.184






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























15 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


Asil yetimler anadan babadan de il, ilim ve ahlaktan yoksun olanlard r. (HZ. AL )


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.406 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap

"Bu site en iyi mozilla firefox'ta 1280x960 çözünürlükte görüntülenir."

Turan Portal v1.3 | Tasarım TURAN-SAM , Kodlama Serkan Aygün

Turan Nedir?, Bilimsel Dergiler, En popüler Bilimsel Dergi, Endeksli Bilimsel Dergiler, Saygın Bilimsel Dergi, Türk Dünyasının en popüler ve en saygın Bilimsel Hakemli Dergisi, SSCI, SCI, citation index, Turan, Türk Devletleri, Türk Birligi, Türk Dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Türki Cumhuriyetler, Özerk Türkler, Öztürkler, Milliyetçi, Türkçü, Turancı, Turan Askerleri, ALLAH'ın askerleri, Turan Birliği, Panturan, Pantürk, Panturkist, Türk, Dünyası, Stratejik, CSR, SAM, Center for Strategical Researches, Araştırma, Merkezi, Türkiye, Ankara, İstanbul, Azer, Azeri, Azerbaycan, Bakü, Kazakistan, Alma-Ata, Astana, Kırgız, Bişkek, Kırgızistan, Özbekistan, Özbek, Taşkent, Türkmen, Türkmenistan, Turkmenistan, Aşxabad, Aşkabat, Ozbekistan, Kazakhstan, Uzbekistan, North, Cyprus, Kıbrıs, MHP, AKP, CHP, TURKEY, Turancılık, KKTC, Vatan, Ülke, Millet, Bayrak, Milliyet, Cumhuriyet, Respublika, Alparslan Türkeş, Atatürk, Elçibey, Bahçeli, Aytmatov, Bahtiyar Vahabzade, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, İsmail Gaspıralı, Gaspırinski, Nihal Atsız, Alptekin, Kürşad, Tarih, Kardeş, Xalq, Halk, Milletçi, Milliyetçi, Yürek, Ürek, Türklük, Beynelxalq, Arbitrli, Elmi, Jurnal, Nüfuzlu