Ortadoğu’daki ve dünyadaki gelişmelerle birlikte ele alınca, terörle emperyalizm arasındaki ilişki bir kez daha ortaya çıkıyor. ABD demokrasiyi, terör silahı olarak kullanıyor. Demokrasi insan hakları, özgürlükler deyip kaos çıkarıyor ve ipleri kendi eline alıyor. Bölgede yaşanan olaylar bu gösteri ile devam ediyor.







Bakın; Türkiye’nin yıllarca imzalamadığı Birleşmiş Milletler İkiz Sözleşmeleri’ni (Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi ile Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi 1966’da kabul edilmiş, 1976’da yürürlüğe girmişken, Türkiye 2003’te kabul etmiştir.) imzalayan, Büyük Ortadoğu Projesi’nde eş başkanlık yaptığını defalarca yineleyen bir anlayış eklenince, fotoğraf netleşiyor.







Türkiye ile ABD’nin stratejik ortak olduğu yalanına inananların, bu yalanı söyleyenlerin tüm çabalarına karşın, Washington’un öncelikleri arasında PKK’nın yer almadığı, aksine PKK’yı bir koz olarak kullandığı anlaşılacaktır.







Türkiye’nin önüne çoktan seçmeli sınav kâğıtlarının değil paket programın konulduğu belirginleşmiştir.







Büyük Ortadoğu Projesi’nde eş başkanlık yaparak teröre ve bölünme tehlikesine karşı konulamayacağı görülüyor.







ABD, moda deyimle düğmeye basarsa, terörü tırmandırabilir. Türk Ordusu’na karşı, asimetrik psikolojik harp uygulayan merkez, zaten oldukça yıprattığı orduyu, şiddet yanlısı olarak da göstermiş, medya ve yargı kanalıyla kitlelerde negatif algı oluşturmuştur.







Terör örgütünün siyasi uzantısı olan partiye mensup belediye başkanlarının devreye girmesi, işbirlikçi medyanın çabaları, artık birer sivil tahrip örgütü olarak faaliyet gösteren Batı uzantısı sivil toplum örgütlerinin çağrısıyla Güneydoğu Anadolu’ya BM gücü davet edilebilir.







NATO’nun müdahale etmesini isteyenler bile çıkabilir. Sivil itaatsizlik, toplu gösteriler, büyük kentlere sıçratılacak eylemleri derken, AB ve ABD’nin önerileri hatta yaptırımları gündeme gelebilir.







AB ve ABD, yerel yönetimler, kardeş belediyeler, kamu yönetimi reformu, yerinden yönetim, yetki devri, özerklik gibi başlıklar üzerinden, Kuzey Irak ile federasyon çatısı altında birleşmemizi önerebilirler.







Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında bir merkez olacağı bizzat projenin eş başkanı tarafından dillendirilen Diyarbakır, özerk bölgenin başkenti olabilir. Terör örgütünün bayrağı bölgenin bayrağı olarak dalgalandırılıyor.







Terör örgütünün lideri ev hapsinde örgütünü yönetirken, seçimlere katılacağı günleri sayabilir. Yeni anayasanın oylanacağı referandum arifesinde ve başkanlık seçimi öncesinde buna uygun altyapı zaten hazırlandığından, gerekli pazarlıklar çoktan yapılmış görülüyor.







Zira eskiden ordu üzerinden siyaseti şekillendiren ABD, şimdi siyaset üzerinden orduyu şekillendirmektedir. Bu arada Kuzey Irak, Türkiye’nin ve Türk özel sektörünün çok büyük katkılarıyla iktisadi bir çekim merkezine dönüşmektedir.







Kimi zenginlerin, Böyle yaşayacağımıza, verip kurtulalım, gibisinden demeçleri, bazı entelektüellerin, Büyümezsek, küçülürüz. ABD’nin önerdiği federasyon projesini destekleyelim, şeklindeki lafları medyada daha sık yer edince, işin bittiğini anlamak gerekir.







Toplumun; açlıkla, yoksullukla, işsizlikle, cehaletle boğuştuğundan din, iman ve medya tarafından uyutulduğundan alt kimlikler üzerinden çözülmesi, çökertilmesi kolaydır.



ABD ve AB’n da istediği bundan başkası değildir.







Demokrasi oyunu oynanmaya devam ediyor.







Günün Sözü: Kendini güçlü hissettiğini zannedenin hayal kırklığı kaçınılmazdır.