Sendikaların Brüksel’e yapacakları ziyareti haberleştirmiştik.

Önce, sendikal platform olarak maaile Brüksel’e gideceklerini söyledilerse de bazı sendikalar “biz bu işte yokuz” dediler.

Ziyaret, bildiğimiz ziyaretlerden değildi. Türkiye’yi şikayet edeceklerdi sendikacılarımız. Gitmişken AB’ye de hesap soracaklardı, “bizde AB ülkesiyiz, bize karşı olan yükümlülüklerinizi yerine getirin” diye. Evdeki hesabın ne kadarını uydurdular bilemiyoruz. Zira oradaki parti liderlerinden randevu alıp almadıklarını öğrenemedik.

Neyse 10 sendika gitti. Gitti ve hem eylem yaptı, hem de basın açıklaması yayınladı.

Açıklama uzun. “Kıbrıslı Türkler olarak bir yandan Kıbrıs Cumhuriyeti’ni bizlerle paylaşmayan Kıbrıslı Rumlar ve adanın kuzeyini kolonileştirmek için uğraş veren Türkiye arasında sıkışıp kalmış durumdayız” diyorlar açıklamalarında.

KKTC’de nüfus sayımının engellendiğini savunuyorlar. “Adanın kuzeyinde Türkiye tarafından kurdurulan ayrılıkçı kukla rejim uluslararası gözlemcilerin nezaretinde sağlıklı bir nüfus sayımını engellemektedir. Nüfusun artışı eğitim, sağlık ve sosyal alanlarda bütçemizi zora soktuğu gibi çalışma yaşamındaki kayıt dışılığı, sendikasızlaştırmayı teşvik etmekte ve suç oranlarını tarihte görülmediği ölçüde artırmaktadır” ifadeleriyle ülkedeki sosyal sıkıntıların müsebbibinin bulunduğunu müjdeliyorlar.

Ayrıca, AKP hükümetinin sunni islamı KKTC’ye yerleştirme çabası içinde olduğu ve bununla ilgili baskıların yoğunlaştığı iddia ediliyor. (Kime ne zaman baskı yapıldı, kim dini eğitime zorlandı onun açıklamasını çok merak ediyorum.)

“Yanlış politikalar sonucu adanın kuzeyindeki Rum malları Kıbrıslı Türklere ve Türkiye’den taşınan nüfusa dağıtılarak, korkunç bir yağma düzeni yaratılmıştır. Adamızın kuzeyinde 162 okula karşılık 186 cami vardır ve Türkiye cami sayısının artırılması için baskılarını yoğunlaştırmış, okullara Kuran kursu konması için, Türkiye’den din adamı ve mali kaynak yollamaktadır. Kıbrıslı Türklerin kültürüne, kimliğine, geleneklerine aykırı gelişen bu olaylar tamamen asimilasyon ve entegrasyon politikalarını hedeflemektedir. Çağdaş dünyanın gözleri önünde kolonicilik ve asimilasyon yürütülmektedir” sözleriyle devam edip gidiyor şikayetname.

Pes diyor insan… Vallahi pes…

İnsanların her türden maliyeti ölçüp biçip tartmasını sağlayacak, bugünü kurgularken, gidilebilecek en uç noktayı görerek hareket etmesine yarayacak bir izana ihtiyacı var. Kimi kime şikayet ediyorlar, köprüleri yıkmakla kazanımları ne olacak onları anlatsınlar bize.

Avrupa Türkiye’nin kulağını çekerse onların kar hanesine yazılacak olan ne?

Hem sağı hem solu yönlendirebilecek bir yeteneğin marifeti olan yüksek hayat standardına ulaşabilen bu isimlerin Belçika’da sergiledikleri çirkinlik Rum’un trilyonlar harcasa yaptıramayacağı türden. Kendiliğinden, cari uygulamalardan kaynaklanan bir olgu.

Olayı tasvir etmek, karşılaştırmak, anlamlandırmak mümkün değil. Her olayı tek bir düzlemin üzerinde sanmanın mantıksız bir ülkü olduğunu bildiğimden sadece şunu söyleyebiliyorum;

Yazık… Çok yazık hem de…