Ermenilerden Özür Dilemek Gaflettir ve Türk Milletine İhanettir - Dr. Tahir Tamer Kumkale - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









Ermenilerden Özür Dilemek Gaflettir ve Türk Milletine İhanettir - Dr. Tahir Tamer Kumkale
Tarih: 11.01.2009 > Kaç kez okundu? 2931

Paylaş


Ekonomik kriz ve terör olayları ülkeyi sarsarken kendilerini aydın olarak niteleyen birileri “Ermenilerden özür diliyorum” kampanyası ile ülke gündemini değiştirdiler.

Tarihte hep haksızlıklara uğramış halkımız, bu defa da kendi içinden çıkan insanların yaptığı bir başka haksızlık ile karşı karşıya bırakılarak kafaları karmakarış edildi.

Olay basittir. Kendilerine aydın sıfatını veren gafil ve cahil kişiler tarihi gerçekleri yok farz edip milletimize ve devletimize hayâsızca saldırmışlardır. Aslında saldıranlar bunlar değildir. Bunlar ülkemizin düşmanı olan küresel mihraklar tarafından kullanılan maşa durumundaki zavallılardır.

Ne yazık ki bu yapılanlar “demokrasi ve özgürlük” gibi kutsal kavramların arkasına saklanarak gerçekleştirilmektedir. Oysa milletimize yalan yanlış bilgilerle hakaret etmeğe ve aşağılamaya (hangi yer ve sıfatta olursa olsun) hiç kimsenin hakkı yoktur.

Aydın sıfatına erişebilmek kolay değildir. Saç uzatıp, elde kadeh entel barlarında sabahlayarak ülkesine, insanına ve milli değerlerine açıkça küfrederek aydın olunmaz. Eğer bunlar gerçek aydın olsalardı, davranışlarının ne anlama geleceğini iyi bilir ve öncelikle bunu yapanları kendileri şiddetle kınarlardı.

Çünkü aydın akıllıdır. Aydın bilgilidir. Aydın, tarihi gerçekleri iyi bilip, geçmişten günümüze ve özellikle geleceğe ışık tutacak dersler çıkarır. Bu dersleri içinde yaşadığı toplum ile paylaşır. Aydın, üstün düşünce ve sentez kabiliyetine sahiptir. Aydın, milletinin geleceğini karartan değil, aksine önünü aydınlatan ve ona yol gösteren kişidir.

Bunlar, hem kendilerini ve hem de milletimizi tanımıyorlar. Milli tarihimizden ise hiç nasiplerini almamışlar. Eğer gerçek aydın olsalardı dışarıdan kendilerine dayatılan eksik bilgilerle kendi milletine ve devletine kafa tutmaya cesaret edemezlerdi. Bu bir avuç gafilin içinde bulunduğu derin cehaleti kendileri değil, ama halkımız görüyor ve bunları ayıplıyor. Onlar, kendileri çalıp kendileri oynuyorlar. Etkileri ise saman alevi gibi parlayıp sönüyor.

Türk milleti 12.000 yıllık tarihinde pek çok yanlışlar yapmıştır. Ama hiçbir millete soykırım yapmamıştır. Kesinlikle asimilasyon politikası gütmemiştir. Türkler, kendi kültür değerlerini muhafaza ederek diğer kültürlerle bir arada dostça yaşamasını bilen tek millet olarak tarihteki yerini almıştır. Milletimiz üstün hoşgörüsü nedeniyle birlikte yaşamak zorunda kaldığı toplumlardan büyük mezalim görmüş ve acılar çekmiştir. İşte gerçek aydınlarımızın önce kendi tarihimizi inceleyip bu gerçeği ortaya çıkarması lazımdır.

Tarihini bilmeyenler bugünü anlayamazlar ve geleceğimizi de plânlayamazlar. Bu bakımdan bir tarihçi olarak aydın geçinen cahillere içinde bulundukları gaflet ve hıyaneti hatırlatmak ve tarihe belge düşürmek için bazı tarihi gerçekleri vurgulamak istiyorum.(1)

Diaspora Ermenilerinin ve destekçilerinin soykırım olarak nitelendirdikleri “Tehcir”, Arap asıllı bir kelime olup “bir yerden başka bir yere göç ettirmek, yer değiştirmek, hicret ettirmek” anlamında kullanılmaktadır.

Birinci Dünya Harbinde Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da başlayan Ermeni isyan ve katliamlarına önlem almak amacıyla Talat Paşa Hükümetinin başlattığı ve Osmanlı Mebusan Meclisinin onayladığı değiştirme faaliyeti sadece cephelerin güvenini tehlikeye sokan iki bölgede uygulanmıştır. Birincisi, Kafkas ve İran cephesinin gerisindeki Erzurum, Van ve Bitlis bölgesidir. Diğeri ise, Sina cephesi gerisindeki Mersin-İskenderun bölgesidir.

Ermeni komitelerinin baskı ve tahrikleriyle Osmanlı Ermenileri, bu bölgelerde düşmanla işbirliği yapmış ve onların hareketlerini kolaylaştırmışlardır. Tehcir uygulaması bilahare düşmanla işbirliği yapan, Ermeni komitacılarına yataklık yaparak devlete isyan eden diğer vilâyetlerdeki Ermenileri de kapsayacak şekilde genişletilmiştir.

Tehcir Kararı bütün Ermenileri kapsamamıştır. Katolik ve Protestan Ermenilerin yanı sıra, Osmanlı ordusunda hizmet gören Ermeniler ile Osmanlı Bankası ile konsolosluklarda çalışan Ermeniler devlete sadık kaldıkları sürece göçe tabi tutulmamışlardır. Öte yandan, hasta, özürlü, sakat ve yaşlılar, yetim çocuklar ile dul kadınlar da sevke tabi tutulmamıştır. Bunlar koruma altına alınarak ihtiyaçları devletçe (Göçmen Ödeneği’nden) karşılanmıştır.

Ne yazık ki İngiliz ve Fransızların yönlendirmesiyle Ermeniler, birtakım sahte ve uydurma belgelerin arkasına gizlenerek, dünya kamuoyunu Ermeni tehcirinin soykırım amacıyla yapıldığı şeklinde kandırmayı başarmışlardır. Oysa değişen rakamlarla ifade edilen Ermeni soykırımını kanıtlayan hiçbir resmi belge mevcut değildir. Yani soykırımın dedikodu mahiyetindeki söylemler dışında hiçbir maddi dayanağı yoktur. Bunu özellikle vurguluyorum. Çünkü İstanbul’u işgal eden İngiliz ve Fransızlar, üç yıl boyunca arşivleri didik didik etmelerine rağmen soykırımı ispat edecek hiçbir belgeye rastlamamışlardır. Soykırım suçlusu olarak Malta’da yargılanan Osmanlı yöneticilerinin tamamı İngiliz mahkemelerinde beraat etmiştir.

Osmanlı Hükümeti, Ermenileri "soykırım"a tabi tutmak isteseydi. Onların yerlerini değiştirmeden bulundukları bölgelerde kolaylıkla soykırıma tabi tutardı. O zaman kafilelerin güvenliği, iaşe ve ibatesi için savaş zamanı gücünü muhafaza için çok ihtiyaç duyduğu maddi fedakârlıklara ihtiyaç kalmazdı. Burada soykırım değil, sadece bir ırkı ve milleti soykırımdan koruma gayretleri vardır. Devlet, bir yandan savaş için cephe gerisinde güvenliği sağlarken kendi tebası olan Ermenilerin can ve mal güvenliğini sağlamıştır.

Nitekim 1915 Mayısında başlayıp 1916 Ekim ayına kadar devam eden göç ettirme ve yeniden yerleştirme sırasında, Osmanlı devleti bütün imkânsızlıklarına rağmen aldığı olağanüstü tedbirlerle, zor savaş şartlarına rağmen Ermenilerin güvenliğini sağlamak için âdeta yeni bir cephe açmış gibi çok ağır idarî, askerî ve malî yükler altına girmiştir.

Aklıselim sahibi tarihçiler Osmanlı’nın devlete olan bağlılıklarından dolayı "millet-i sadıka" olarak nitelendirdiği bir halka karşı, birdenbire tavır değiştirmesini gerektirecek mantıki bir açıklama bulamamışlardır. Zaten Osmanlı’nın geleneksel politikalarından herhangi bir sapma yoktur. Sapma Rusya başta olmak üzere sömürgeci batı ülkelerinin hayali bağımsızlık vaatlerine kanan Ermeni yurttaşlarımızda görülmüştür.

Tehcir olayı kesinlikle soykırım amacı gütmemiştir. Aksine Tehcir; Osmanlı Devletinin savaş şartları altında kendi halkının güvenliğini sağlamak için gerek gördüğü çok başarılı bir sevk ve iskân hareketidir. Tehcir Harekâtı, benzeri durumlarla karşılaşacak ülkeler için örnek alınacak bir yer değiştirme faaliyeti olmasına rağmen Türk düşmanı şartlandırılmış beyinlerce saptırılmış ve soykırım olarak nitelendirilmiştir. Bu davranış bu şekliyle de tarihe ve tarihçilere hakaret niteliği taşımaktadır.

Rus ve İngiliz kışkırtmaları sonucunda meydana gelen isyan ve katliamlar karşısında Osmanlı hükümeti, öncelikle Ermeni Patriği, Ermeni milletvekilleri ve Ermeni cemaatinin ileri gelenlerini toplamış ve onlara; Ermeni cemaatini derhal uyarmalarını, imparatorluk dâhilindeki Müslümanlara yönelik saldırılarına devam ettikleri takdirde şiddetli tedbirler almak zorunda kalacağını bildirmiştir. Fakat bu ısrarlı uyarılar sonuç vermemiştir.

Olaylar artınca ordunun cephe gerisinin emniyete alınması ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Bunun sonucunda bugün “Ermeni soykırım günü” olarak dünyaya kabul ettirilmeye çalışılan 24 Nisan 1915 tarihinde bütün Ermeni Komiteleri kapatılmıştır. Bu komitelerde yönetici olarak görev almış 2345 kişi “Devlet aleyhine faaliyette bulunmak” suçundan tutuklanmıştır. Bu tutuklamaların yankısı çok büyük olmuştur. Eçmiyazin Başpiskoposu Kevork Efendi kendilerine hami olarak gördükleri ABD Cumhurbaşkanı’na çektiği şu telgrafla resmen yardım talep etmiştir;

"Sayın Başkan, Türk Ermenistan’ından aldığımız son haberlere göre, orada katliam başlamış ve organize bir tedhiş Ermeni halkının mevcudiyetini tehlikeye sokmuştur. Bu nazik anda Ekselanslarının ve büyük Amerikan milletinin asil hislerine hitap ediyor, insaniyet ve Hıristiyanlık inancı adına, büyük Cumhuriyetinizin diplomatik temsilcilikleri vasıtasıyla derhal müdahale ederek, Türk fanatizminin şiddetine terkedilmiş Türkiye’deki halkımın korunmasını rica ediyorum."

Rusya’nın Washington Büyükelçisi de bu mektubu fırsat bilerek ABD makamları nezdinde Ermenilerin sözcülüğünü üstlenmiştir. Bu temaslar sadece ABD ile sınırlı kalmamıştır. Sömürgeci Avrupa ülkeleri nezdinde de girişimlerde bulunarak bu tutuklamaları tam bir katliam gibi gösterme çabaları yaygınlaşarak devam etmiştir.

Diaspora Ermenilerinin her yıl "Ermeni soykırımının yıldönümü" diye andıkları 24 Nisan, devlet aleyhine faaliyette bulunan ve masum insanları katleden 2345 çetecinin yargı önüne çıkarılmak üzere tutuklandıkları tarihtir. Ve bu tarihin soykırım iddialarına temel oluşturduğu iddia edilen "Tehcir” uygulamasıyla hiçbir ilgisi yoktur.

İddia edildiği gibi tehcir esnasında 1.5 milyon Ermeni ölmemiştir. Devlet kayıtlarında ne kadar Ermeni’nin yer değiştirme uygulaması için bulundukları yerden çıkarıldığı ve ne kadarının sağ salim yeni yerleşim bölgelerine ulaştığı da belgeleriyle mevcuttur. Ve bu belgeler 1980 tarihinden itibaren bilim adamlarının kullanımına açık tutulmaktadır.

1914 yılı nüfus sayımına göre, Osmanlı Ermenilerinin nüfusu 1.221.850’dir. Yer değiştirmeye tabi tutulmayan nüfus ise toplam 167.778 kişidir. 9 Haziran 1915’te başlayıp 8 Şubat 1916 tarihinde sonuçlanan yer değiştirme uygulamasında 391.040 kişi yerleşecekleri yeni bölgelerine sevk edilmiş, bunlardan 356.084’ü yerleşim bölgelerine ulaşmıştır. Yani, Ermenilerin yer değiştirme uygulaması sırasında verdiği kayıplar toplam 35.000 kişi civarındadır. Yer değiştirme uygulamasına tabi tutulan nüfus içerisinde yer alan ve tehcir esnasında Halep’te yaşayan 26.064 Ermeni 35.000’den çıkarıldığında geriye 10 bin kişi kalmaktadır. Yani Ermenilerin yer değiştirme sırasında verdikleri toplam kayıp en fazla 10 bin kişiden ibarettir. Bunlar da, iddia edildiği gibi devlet güçleri tarafından değil, eşkıya gruplarının baskınları neticesinde hayatlarını kaybetmişlerdir.

Tehcir uygulaması saklı-gizli değil, yabancı diplomatların gözleri önünde cereyan etmiştir. Osmanlı Devletinin yer değiştirme uygulamasına tabi tuttuğu Ermenilerin nakli sırasında, ağır savaş şartlarına rağmen olağanüstü gayret gösterdiği yabancı diplomat raporlarında açıkça belirtilmektedir.

Tehcirin güvenli geçmesi için alınan fiziki güvenlik tedbirleri yanında büyük maddi harcamalarda yapılmıştır. Yer değiştirmeye tabi göçmenlerin; sevk, yerleştirme ve geçimlerinin sağlanması için 1915 yılında 25 milyon, 1916 yılı sonuna kadar ise 230 milyon kuruş harcandığı belgelerden anlaşılmaktadır.

Konuyu toparlayalım; Tehcir (yer değiştirme) kararı, Osmanlı topraklarında bağımsız bir devlet kurma fikriyle savaş içindeki kendi ordularını arkadan vuran Ermenilerin devlete verdikleri zararı önlemek gayesiyle zorunlu olarak alınmıştır. Özellikle Rusların ve İtilaf Devletleri’nin Osmanlı Ermenilerini nasıl kandırdıkları ve kışkırttıkları, belgeleriyle sabittir.

Ermeniler, yer değiştirme öncesinde başlattıkları tedhiş faaliyetlerini, göç sırasında da sürdürmüşlerdir. Gerek sınır bölgelerinde, gerek iç bölgelerde düşmanla işbirliği yapmışlar; Müslüman halka karşı katliamlara devam etmişlerdir. Ermenilerin yaptıkları mezalimi anlatan belgeleri bir kitapta toplamaya karar veren Osmanlı Hükümeti, bütün illere yazılar yazarak; Ermeni katliamlarını anlatan belge ve fotoğrafların gönderilmesini istemiştir. Toplanan belge ve fotoğrafların ışığında "Ermeni Komitelerinin Faaliyetleri ve İhtilal Hareketleri / Meşrutiyet’in İlanından Önce ve Sonra" adlı kitap yayınlanmıştır.

Osmanlı hükümeti, yer değiştirme uygulamasını bir kanuna dayandırmıştır. Keyfi bir uygulama değildir. Mebusan Meclisince onaylanan dört maddelik kanun, “Savaş halinde devlet yönetimine karşı gelenler için askeri birliklerce alınacak tedbirleri” içermektedir. Kanun metninde herhangi bir etnik grup, zümrenin ismi belirtilmemiştir. Kanun kapsamına giren bölgelerde sadece Ermeniler değil, Müslüman, Rum ve Ermeni asıllı Osmanlı vatandaşları yerlerinden başka yerlere sevk edilerek göçe tabi tutulmuştur.

Başbakanlık 30 Mayıs 1915’te İçişleri, Harbiye ve Maliye Bakanlıklarına gönderdiği yönetmelikle göçün nasıl uygulanacağını ayrıntılarıyla açıklamıştır. İşte bunlardan birkaçı;

- Göç ettirilenler, kendilerine tahsis edilen bölgelere can ve mal emniyetleri sağlanarak rahat bir şekilde nakledileceklerdir,

- Göçmenler, yeni evlerine yerleşene kadar iaşeleri Göçmen Ödeneği’nden karşılanacaktır,

- Göçmenler, eski malî durumlarına uygun olarak kendilerine emlâk ve arazi verilecektir,

- Göçmenlerden muhtaç olanlar için hükümet tarafından konut inşa edilecektir. Ayrıca, çiftçi ve ziraat erbabına tohumluk, alet ve edevat temin edilecektir,

- Göçmenlerin geride bıraktıkları taşınır malları, kendilerine ulaştırılacak; taşınmaz malları tespit edilecek ve kıymetleri belirlendikten sonra, paraları kendilerine ödenecektir;

- Göçmenlerin ihtisasları dışında kalan zeytinlik, dutluk, bağ ve portakallıklarla, dükkân, han, fabrika ve depo gibi gelir getiren yerleri açık arttırma ile satılacak veya kiraya verilecek ve bedelleri sahiplerine ödenmek üzere mal sandıklarınca emanete kaydedilecektir,

- Bütün bu konular özel komisyonlarca yürütülecek ve bu hususta ayrıntılı bir talimatname hazırlanacaktır.

Bütün bu hususlara titizlikle riayet edildiği belgeleri ile sabit olmasına rağmen “tehcir” olayının günümüze kadar “Ermeni Soykırımı” olarak taşınmış olması Türkiye ve Türklük karşıtı cephenin gücünü göstermektedir.

Yer değiştirmenin tamamlanmasından sonra, Ermenilerin çoğunlukla Suriye vilâyeti dâhilinde yerleştirilmeleri sebebiyle, İstanbul’daki Ermeni Patrikhanesi 10 Ağustos 1916’da kapatılarak Kudüs’e nakledilmiştir. Savaşın sona ermesinin ardından Osmanlı hükümeti yeri değiştirilen Ermenilerden isteyenlerin tekrar eski yerlerine iade edilmeleri için bir kararname çıkarmıştır.

4 Ocak 1919’da İçişleri Bakanı Mustafa Paşa’nın Başbakanlığa gönderdiği yazıda, Ermenilerden dönmek isteyenlerin eski yerlerine nakledilmeleri konusunda ilgili yerlere emir verildiği ve gereken önlemlerin alındığı ayrıntılarıyla belirtilmektedir.

Hükümetin hazırladığı 31 Aralık 1918 tarihli dönüş kararnamesi ana hatları ile şu hususları ihtiva etmektedir;

- Sadece geri dönmek arzusunda bulunanlar göç ettirilecek, bunun dışında kimseye dokunulmayacaktır.

- Yerlerine iade edileceklerin, yollarda perişan olmamaları ve dönüş mahallerinde konut ve geçim sıkıntısı çekmelerinin önlenmesi için mahalli yöneticiler tarafından gerekli önlemler alınacaktır.

- Göçmenlerin gidecekleri bölgelerin idarecileriyle irtibat kurulup bu konudaki önlemler sağlandıktan sonra göç ve geri dönüş işlemlerine başlanacaktır.

- Yukarıdaki şartlar dâhilinde dönecek olanlara ev ve arazileri teslim edilecektir.

- Yerlerine daha önce göçmen yerleştirilmiş olanların evleri tahliye edilecektir.

- Açıkta kimse kalmaması esastır. Bunun için geçici olarak birkaç aile bir arada yerleştirilebilecektir.

- Kilise ve okul gibi binalar ile gelir getiren yerler, ait olduğu cemaate geri verilecektir.

- Yetim çocuklar, istenildiği takdirde kimlikleri dikkatlice belirlenerek velilerine veya cemaatlerine iade olunacaktır.

- Göçmenlere satılan mülklerin sahipleri döndükçe, peyderpey bunlara teslim edilecektir.

- Ermenilerden muhtaç olanların dönüşlerinde göç ve geçim masrafları, Harbiye Ödeneği’nden karşılanacaktır.

- Yukarıda açıklanan kararnamedeki hükümler, Ermenilerin yanı sıra Rum göçmenler için de geçerli olacaktır.

Ana hatları ile açıklanan maddeler olumsuz savaş şartlarına rağmen titizlikle uygulanmaya çalışılmıştır. Bu çalışmaların belgeleri arşivlerde kullanıma açılmıştır.

Bu kararları alabilen ve uygulama için büyük çaba harcayan bir ülkenin soykırım ile suçlanması ve bunun günümüze kadar taşınabilmiş olması küresel psikolojik harekâtın önemli bir başarısı olarak görülmelidir. Buna karşı mücadele de güncel ve geçici olarak değil, uzun vadeli plan ve programla yürütülmelidir.

(1) Tahir Tamer Kumkale’nin “Ermeni Diasporasının Soykırım Yalanları”, Pegasus yayınları, İstanbul, Nisan 2007





Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 46
Dün Tekil 1947
Bugün Tekil 74
Toplam Tekil 4076803
IP 18.221.13.173






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























17 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


Tanr nasip eder, mr m vefa ederse; Musul, Kerk k ve Adalar geri alaca m. Selanik de dahil Bat Trakya'y T rkiye hudutlar i ine kataca m.
(Mustafa Kemal ATAT RK)


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.597 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap

"Bu site en iyi mozilla firefox'ta 1280x960 çözünürlükte görüntülenir."

Turan Portal v1.3 | Tasarım TURAN-SAM , Kodlama Serkan Aygün

Turan Nedir?, Bilimsel Dergiler, En popüler Bilimsel Dergi, Endeksli Bilimsel Dergiler, Saygın Bilimsel Dergi, Türk Dünyasının en popüler ve en saygın Bilimsel Hakemli Dergisi, SSCI, SCI, citation index, Turan, Türk Devletleri, Türk Birligi, Türk Dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Türki Cumhuriyetler, Özerk Türkler, Öztürkler, Milliyetçi, Türkçü, Turancı, Turan Askerleri, ALLAH'ın askerleri, Turan Birliği, Panturan, Pantürk, Panturkist, Türk, Dünyası, Stratejik, CSR, SAM, Center for Strategical Researches, Araştırma, Merkezi, Türkiye, Ankara, İstanbul, Azer, Azeri, Azerbaycan, Bakü, Kazakistan, Alma-Ata, Astana, Kırgız, Bişkek, Kırgızistan, Özbekistan, Özbek, Taşkent, Türkmen, Türkmenistan, Turkmenistan, Aşxabad, Aşkabat, Ozbekistan, Kazakhstan, Uzbekistan, North, Cyprus, Kıbrıs, MHP, AKP, CHP, TURKEY, Turancılık, KKTC, Vatan, Ülke, Millet, Bayrak, Milliyet, Cumhuriyet, Respublika, Alparslan Türkeş, Atatürk, Elçibey, Bahçeli, Aytmatov, Bahtiyar Vahabzade, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, İsmail Gaspıralı, Gaspırinski, Nihal Atsız, Alptekin, Kürşad, Tarih, Kardeş, Xalq, Halk, Milletçi, Milliyetçi, Yürek, Ürek, Türklük, Beynelxalq, Arbitrli, Elmi, Jurnal, Nüfuzlu