Mensup olduğun milleti ırk temelli değerlendirerek, kendini en üstün ırk sayarak diğer ırklara ve onların milletlerine hayat hakkı tanımamak ırkçılıktır. Buna en güzel en yakın örneği Nazi Almanyasında görürüz. Hitler’in insan fırınları hala zihinlerdedir. Milletini kültür milletçiliği temellerinde değerlendirmek, mensubu olduğun milleti kendine has güzellikleri sebebiyle, tarihteki konumu sebebiyle sevmek, milletini korumak, insanlığa da bu temelde hizmet etmek ise Milliyetçiliktir. Milliyetçilik, siyasal anlamda yeni gibi algılansa da yukarıda saydığımız çerçeve düşünüldüğünde insanlığın başlangıcından itibaren var olduğu görülmektedir. Peygamber Efendimizin “kişi kavmini sevmekle suçlanamaz” sınırları içinde kalan Milliyetçilik, yaradılışa da uygundur.

Millet olmayan etnik grupların, kendini millet olarak kabul ettirme gayeleri, dil olmayan jargonlarını dil olarak kabul ettirme gayeleri, devamında, olmayan vatanı talep etmek olarak gelecektir. Bu kaçınılmaz bir sondur. Tarih bu ve benzeri ibretlerle doludur.

Bu gerekçesiz ve art niyetli taleplerin kültürel talep olarak lanse edilmesi gaflettir, ihanettir. Bugün kendisini samimi olarak Türk hisseden bir insanın, kendini başka bir etnik kökenden hisseden başka bir vatandaşımızdan fazla, bir tane hakkı dahi yoktur. Hatta kendini azınlık olarak gösterme çabaları içindeki grupların giderek artan şiddet eylemleri, hak boyutunu çoktan aşmıştır.

Bu olayların mesuliyeti sekiz yıldır tek başına olan hükümettedir. Siz, binlerce yıllık Türk tarihinin getirdiği Milliyetçiliğe, Peygamber Efendimizin de Hadisleri olmasına rağmen karşı çıkarsanız; millet olmayanları millet olarak değerlendirirseniz, her ikisini de aynı kefeye koyarsanız bugünkü tablo kaçınılmaz olur.

“Ben Kürt Milliyetçiliğine de Türk Milliyetçiliğine de karşıyım” cümlesinden çıkarılabilecek tek bir kesin doğru yargı vardır: Sayın Başbakanın su götürmez cehaleti ve bilinçsizliği…

Kürt Milleti yoktur. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan ve kendini Kürt hisseden o etnik kimliğe mensup Kürtçe konuşan kardeşlerimiz vardır. Türkiye’de Kürt sorunu değil, Siyasal Kürtçülük, Bölücülük ve PKK sorunu vardır.

Türk Milleti tarihte vardır, bugün vardır ve ilelebet var olacaktır. Milletine ve insanlığa hizmet eden Türk Milliyetçiliği her zaman vardı, ilelebet de var olacaktır.

Elbette Türk Milliyetçiliğine karşı olanlar da her zaman var olacaktır. Yakın dönem siyasi tarihimizde Türk Milliyetçiliğine karşı olanların en önde geleni maalesef İnönü olmuş, Türk Milliyetçililerine etmediği zulüm kalmamıştır. İnönü’nün Sovyet Rusya baskısıyla artırdığı bu tutumun, Tayip Erdoğan’da neden tekrar hayat bulduğunu anlamak mümkün değildir. Erdoğan’ın kimden ve neden kaygılandığı ilerleyen günlerde elbette ortaya çıkacaktır. Ancak bilinmelidir ki binlerce yıldır zerrece zarar görmeyen Türk Milliyetçiliği Başbakan’ın cümleleri ile de elbette etkilenmeyecektir.

Erdoğan’ın kaygıları ne acıdır ki Meclis’e de sıçramıştır. Geçen günlerde Sayın Şandır’ın Meclis kürsüsünde İmralı canisine “Cani” demesine tepkiler yükselmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisinde 30.000’den fazla vatandaşımızın ölümüne sebep olan bir caniye “Cani” denmesine bazı vekiller sinirlenmiştir. Böyle bir komedi tarihte hiçbir ülkenin meclisinde görülmemiştir, görülmeyecektir.

Amiyane tabirle hiç zıplamayın, oturun oturduğunuz yerde. Çünkü “Biz Caniye, CANİ deriz”.

Bu lafın da sonunu elbette getiririz.

Biz kendimizi samimi olarak Türk hissediyoruz. Biz, vatanımızı ve milletimizi bir görüyor, bir düşünüyoruz. Kendimizi, başka etnik ve yöresel kökenden hisseden ve kendine has jargonuyla konuşan kardeşimizden ayrı görmüyoruz. Başbakan’ın gafilliğinin ve cehaletinin yetişemediği bir nokta vardır, o da bizim Milliyetçiliğimizin, o kardeşlerimizi de kapsadığı bilincidir. Allah bu bilinci, başta Erdoğan olmak üzere herkese nasip etsin. Amin.