Açılım sürecinden itibaren, her fırsatta ısrarla dile getirdiğimiz, “Türkiye adım adım bölünmeye sürükleniyor” , “ bu gidiş, iç çatışmaya, etnik ayrılmaya yol açacak” tarzındaki uyarılarımızı, başta muhafazkar! demokratlar olmak üzere milliyetçi olmayan tüm kesimler sert bir dille eleştirdiler. Eleştirmekle kalmayıp, bizi; paronayak olmakla, korku tüccarlığı yapmakla ve hatta kafatasçılıkla suçladılar.







Geçtiğimiz hafta sonu Diyarbakır’da toplanan “Demokratik Toplum Kongresi” (DTK) terörist başının önerisiyle “Demokratik Özerk Kürdistan Modeli” adı ile bir taslak çalışması yaptı. 2 gün süren kongre sonrası bir bildiri yayınlandı. Bildiriden bazı başlıkları sizlerle paylaşma gereği duyduk. Bakın neler var o bildiride.







Özerklik taslağında hedefin 'Demokratik Özerk Kürdistan'ın İnşası' olduğu belirtildi. Taslakta, "Demokratik Özerk Kürdistan Toplum Kongresi, demokratik Türkiye Cumhuriyeti parlamentosuna kendi temsilcilerini göndererek ortak vatan politikalarına dahil olur. Demokratik Özerk Kürdistan kendisini temsil eden özgün bayrak ve sembollere sahiptir" ifadeleri dikkat çekti.(*)







“Demokratik Özerklikte siyasi yönetim, tabandan başlayarak köy komünleri, kasaba, ilçe, mahalle meclisleri, kent meclisleri biçiminde demokratik konfederal temelde örgütlenmesini yaparak üstte toplum kongresinde temsiliyetini bulur.(*)







“Demokratik Özerk Kürdistan kendisini temsil eden özgün bayrak ve sembollere sahiptir. Ayrıca demokratik özerklik alanında farklı kimlikler de kendi sembollerini kullanır.” (*)







‘Öz Savunma' boyutuna ilişkin şu bilgiler dikkat çekti: "Öz savunma boyutu toplumlar için sadece bir askeri savunma olgusu değildir. Tüm toplumlarda öz savunma varlığını korumanın olmazsa olmazıdır. Demokratik özerklik statüsünün kabul edildiği koşullarda öz savunma askeri tekel olarak değil, toplumu iç ve dış güvenlik ihtiyaçlarına göre demokratik organların denetimi altında oluşturulabilinir. Tüm halklar faşist, gerici ve soykırımcı saldırılara karşı bilinçli ve duyarlı olur, öz savunma esasında bu yönelimler karşısında toplumsal direnişi ifade eder.” (*)







“Kürtçenin kamusal alanda kullanımı önündeki engellerin kaldırılarak anaokulundan üniversiteye kadar eğitim dili haline getirilmesi sağlanmalıdır. Demokratik özerk Kürdistan'da resmi dilin Kürtçe ve Türkçe olmasının yanı sıra coğrafyamızda konuşulan tüm diller (Asuri, Süryani, Arapça, Ermenice vb) ve lehçelerin kullanımı eğitimi, geliştirilmesi de anayasa ve yasalarca teminat altına alınmalıdır. Hizmet dili Kürtçe olmalı, yerleşim yerlerinin orijinal isimleri iade edilmelidir.” (*)







“Taslağın ekonomik boyut başlığı altındaki bölümünde ise, bölgedeki ekonomik kaynakların kullanım ve tüketim hakkının kontrol edilmesi isteniyor.



Taslakta ayrıca, özerk yapının anayasa ve Avrupa Birliği tarafından tanınarak, meşruluk kazandırılması talep ediliyor.” (**)







Yönetimden bayrağa, dilden ekonomiye ve güvenliğe kadar devlet organlarının tümünde kendilerine göre yönetme hevesinde olan siyasal Kürtçüler, demokratik özerlik sözüyle açıkça devlete başkaldırmışlardır. Bu yeni bir isyanın ayak sesidir. Nihai hedef özerk Kürdistan diyerek 30 senedir kan döken PKK’nın yeni tezgahı da “Demokratik Toplum Kongresi” dir. Yani dağda silahı ile yapamadığını AB-ABD gibi güçleri de arkasına alarak masada yapmayı planlamaktadır.







Biz Türk Milliyetçileri bu güne kadar hep “Türk-Kürt kardeştir ayrım yapan kardeştir” – “Bin yıllık kardeşliği yaşa ve yaşat” dediğimiz halde her fırsatta devleti ve Türk milletini tehdit eden, küçümseyen, birlik ve beraberliğimize kasteden bölücü siyasal Kürtçülere artık gereken cevap verilmelidir. Meclisin içi yada dışı diye ayırmadan bu memleketin huzuruna ve devletin bölünmez bütünlüğüne kastedenler hakkında yasal işlem yapılmalıdır. Artık gereği düşünülmeli ve adalet, küstahlık kokan bu tür çıkışlara izin verilmemelidir.







Devlet Bahçeli’nin gerek Habur’da çapulcuların gösterisi gerekse Kürtçe resmi dil talepleri ile ilgili söylediği “Türk milleti ve Milliyetçi Hareket son sözünü söylememiştir” uyarısını kendini kürt aydını olarak tanıtan herkes iyi algılamalıdır. Bundan 15 sene evvel Çapraz Ateş programında Orhan Doğanın Kürtçe tv ve benzer haklar ile ilgili sözlerine Milliyetçi hareketin banisi Başbuğ Türkeş’in verdiği cevapta da milliyetçi Hareketin son sözünün ne olacağı görülebilir. Başbuğ Türkeş: “''kimliğimizi tanıyın,devlet kuracağız,federasyon istiyoruz,eğitim dili kürtçe de olsun,kürtçe tv istiyoruz'' diyemezsiniz'' ''bunları derseniz Türkiye'yi parçalamaya karar verdiniz''demektir Kan dökmek gerekirse vatanımızın bütünlüğü için kan da dökeriz. Devletimizi ayakta tutmak için canımızı da feda ederiz. Bundan haberiniz olsun. Yanlış yoldasınız. Kendinizi düzeltin. Eğer o yola devam edecekseniz Türkiye Büyük Millet Meclisi' ni terk edin” (***)



Türk milletinin ve milliyetçi Hareketin son sözünü merak edenler, tarihi iyi okusunlar. Tarih bizim değil birkaç soysuza dünyanın en kudretli milletlerine verdiğimiz derslerle doludur.



Ve eğer yeniden söz Türk Milliyetçilerine düşerse Türk Milliyetçileri varlık nedeni olan Türk Milleti için can vermeye hazırdırlar.







TANRI TÜRKÜ KORUSUN







Kaynaklar :



(*) http://www.aktifhaber.com/bdpnin-sinsi-plani-369797h.htm



(**) http://www.ntvmsnbc.com/id/25162302/



(***) http://www.facebook.com/video/video.php?v=1238175548481







Alperen BURAK



alperenburak67@hotmail.com