Nominalist Aydınlar - İkbal Vurucu - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









Nominalist Aydınlar - İkbal Vurucu
Tarih: 05.01.2009 > Kaç kez okundu? 3474

Paylaş


Demokrasi bu ülkede niye bir türlü kendi kalıbına oturmamaktadır? Niye sürekli olarak demokrasi sorunu yaşıyoruz? Ben bunun cevabını bu yazıda çok geniş bir şekilde açıklamayacağım.

Sadece en önemli faktörlerin başında gördüğüm kompleks bir yapının parçası olarak “aydın sorunu”na kısaca değineceğim.

Ne demek aydın sorunu? Aydınlarla demokrasinin bir sorun olarak varlığını sürdürmesi arasında ne gibi bir bağlantı vardır?

Demokrasi olgusu Avrupa ülkelerinde kısa bir süre içerisinde ortaya çıkarak gelişimini tamamlamış ve bir toplumsal bir yaşam biçimi haline gelmemiştir. Önemli toplumsal ve kültürel direnç noktalarıyla karşılaşmışlardır. Burada çok kanlı olaylara ve devrimlere sahne olmuştur. Modernite bir yandan seküler bir dünya görüşünü yerleştirirken bununla birlikte en güçlü cemaat yapıları olan dini oluşumları da bireysellikle birlikte zayıflatmıştır. En azından toplumsal düzeyde işlevsizleşmiştir.

Demokrasinin toplumsal ve kültürel kurumları bir toplumda yer edinirken dayandığı en sağlam temelleri sanayileşme, millet ve milli devlet yapılarıdır. Sanayileşme sadece ekonomik bir etkinlik değil aynı zamanda etkisini bireyde, toplumda, kültürde yansıtmış bir “büyük dönüşüm”dür. Millet ve milli devlet ise toplumun sosyo-kültürel ve politik formudur. Demokrasinin tekedüm ettiği çevredir. Bu üç ana unsur demokrasinin oluşması için zorunlu koşullardır.

Dünyevi yaşam alanındaki bu köklü dönüşümler gerçekleşirken dikkat edilmesi gereken bir başka hususta bu dönüşüm ve değişimlerin başlangıcının toplum olmasıdır. Yani aşağıdan yukarıya doğru bir süreç izlemesidir. Bu sürecin bireysel yansıması ise bütün bu gelişimlerin bireysel bazda içselleştirilmesidir.

Konunun başka bir veçhesi de bu olgu ve olayların “kavramsal üretimi” sağlamasıdır. Düşünmenin araçları olan kavramlar nesnesine göre şekillenmiştir.

Peki, bütün bunların Türkiye’de aydın sorunuyla ne alakası var diyecek olursanız, çok yakından hem de doğrudan alakası var diye cevaplayacağım.

Türkiye’nin ilk Batılılaştırma hareketlerinden beri Batıcılaştırma ajanlarının mütebariz vasfı nominalist karakterleri olmuştur. Büyük çoğunluğu gazeteci ve bürokrattılar. Yani bu dönem inkılapları çaplarına uygun bir düşünür, entelektüel zümre oluşturamamıştır. Ülkenin sadece Batılılaştırıldığında Batılılar gibi güçlü, müreffeh, kalkınmış bir millet ve devlet olacağına inanmış yani “iman” etmiştir. Bu “iman etme” durumu içinde yaşamakta oldukları toplumun kendi dinamiklerinden göz çevirme, uzak durma, ciddiye almama gibi davranış ve düşünme kalıplarına da tahakkuk ettirmiştir. Bu nominalizmin sonucunda ülkede Batılılar talep etti diye, anayasal vatandaşlık=ittihadı anasır, millet, vatan, hürriyet gibi kavramlarla “büyük düşünsel” ! mücadelelerini yürütmüşlerdir.

Toplumsal ve kültürel alanda karşılığı olmayan kavramlarla bir Batılılaşma, kalkınma, gelişme, ilerleme davası yürütülmüştür. Bu dava da büyük ölçüde Batılıların tavsiyeleri doğrultusunda gerçekleştirilmiş olan idari, kültürel, siyasi reformlardır.

Peki, Osmanlı döneminde bir asra yaklaşan sürede bu Batılılaştırma reformlarının bu ülke insanına olan katkısı olmuş mudur? Ne gibi gelişmeler sağlanmış ve ülkemiz bundan ne gibi büyük faydalara hasıl olmuştur?

O döneme baktığımızda ülkemizin sürekli küçüldüğü, siyasi ve idari reformlarla sadece ülkede ki ayrılıkçı unsurların bir alışma süreci yaşadığı ve zorla değil de kolayca ayrılmalarının yollarının oluştuğunu gözlemleyebiliyoruz.

Yani bu aydınların Batılılaştırma çalışmaları bir İmparatorluğu yemiştir. Zaten “hasta adam”dı, ölecekti, diye sorulabilir?

Ama her hasta adamın ölmediğini de gayet iyi bilmekteyiz. O zaman uygulanan tedavi büyük bir yanlışlık içeriyordu. Batılılaştırıcılık büyük umutların bağlandığı bir ilaç olmuştur.

Peki, bugünkü sorunlarımızla tarihteki bu sorunların nasıl bir bağlantısı var? Çok önemli ve sıkı bir bağlantısı var. Çünkü o zamandan bugüne reformlarımızın içeriğinde, uygulanma biçiminde en ufak bir değişme yoktur. Maalesef yine Avrupa’nın talepleriyle reformlar yapılmakta, yine idari ve siyasi, kültürel nitelikli “paketler” açılmaktadır.

En ilginci maalesef yine iktidarların en etkili danışmanları gazetecilerdir. Nominalisttirler. Yaptıkları her eylem ve düşünce demokrasi, insan haklarına, çağdaşlaşmak, Batılılaştırılmak gibi kavramlar ekseninde yürütülmektedir. Fakat bu olguların Batıda sağlandığı koşulların Türkiye’de teşekkül edip etmediği tartışılmamaktadır.

Bugünde aydınların tavrı ve düşünme biçimi dünkünden farklı değildir. Bilimsel düşünürler, rasyonalisttirler, Batıcıdırlar yani çağdaştırlar, demokrattırlar, insan haklarının yılmaz savunucularıdırlar. Evet bütün bu evrensel nitelikler sıfatlar bizim yukardan beri açıklamaya çalıştığımız Batıcı aydının sıfatlarıdır. Elbette kendilerini bu sıfatlarla tanımlamaları onların bu kavramları içselleştirdiği anlamına gelmemektedir. Bizim sorunumuz da zaten burada başlamaktadır. Bu kavramları sadece bir söylem düzeyinde savunup bu ilkelere aykırı davranış sergilemek bu kategorideki aydının mütebariz vasfıdır.

Bu kavramları kendi inhisarlarına alarak başka zihinler üzerinde hegemonya kurmaktadırlar.

Bu bölümde bir örnekle düşüncemizi somutlaştıralım. İkinci cumhuriyetçi aydın, büyük mütefekkir, demokrat, Batılılaştırmacılık ajanı Ahmet Altan’dan bir örnekle somutlaştıralım.

“Demokrasi yanlıları da derhal Ergenekon çetesinin dışarıda kalanlarını tutuklayacaktır. Bu “darbeci” güçlerin bir türlü “uslu” durmaması, sürekli sorun yaratmaya uğraşması, darbe planları hazırlaması; Türkiye’yi Batı müttefiki olarak tutmak isteyen devlet kadrolarını da, istikrarlı bir Türkiye isteyen gelişmiş dünyayı da bence bu sefer alarma geçirdi.

Devletin içindeki bu darbeci Kemalist güçlerle birlikte yaşanamayacağını, buna mutlaka hukuki bir çözüm bulunması gerektiğini sanırım herkes anladı. O hukuki çözüm de kısa vadede yürürlüğe girecektir. Darbeciler planlarına uygun olarak “o korkunç şeyi” yapsalar da, onu yapamadan yakalansalar da, Türkiye mutlaka demokrasi hamlelerine hız verip darbeci Kemalizmi devletten kazıyacaktır. Onların aklındaki “ikinci” adımı atmalarını önlemek için derhal tedbir almak…Ve, bir dönemin huzur içinde bitmesini sağlamaktır.”

Görüldüğü gibi sadece kendi yandaşları için demokrasi talep etmek, devlet içerisinde Batıcı olmayanların yok edilmesi için derhal tutuklanmasını talep edecek kadar demokrasiyi içselleştirmişlerdir. Bu yazar sadece “bunların” önde gelenlerindendir. Ve bu örnek özel olarak bir arşiv taraması sonucu bulunmamıştır. Benzer yazılar sürekli çıkmaktadır. Kendilerini ve kendileri gibi düşünenleri “demokrasi”den yana karşı çıkanları ve kendileri gibi düşünmeyenleri topluca “darbeci” olarak kategorize etmektedirler.

Değerli düşünürümüz Özcan Yeniçeri’nin dediği gibi “Kendileri kendi içinde tutarsız olanlar başkalarından tutarlılık beklemeleri Türkiye’de bazılarına özgü bir gelenektir.”





Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 75
Dün Tekil 1097
Bugün Tekil 1188
Toplam Tekil 4073115
IP 18.117.196.184






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























14 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


K peklerin dudaklar de di diye deniz kirlenmez.
(MEVLANA)


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.215 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap

"Bu site en iyi mozilla firefox'ta 1280x960 çözünürlükte görüntülenir."

Turan Portal v1.3 | Tasarım TURAN-SAM , Kodlama Serkan Aygün

Turan Nedir?, Bilimsel Dergiler, En popüler Bilimsel Dergi, Endeksli Bilimsel Dergiler, Saygın Bilimsel Dergi, Türk Dünyasının en popüler ve en saygın Bilimsel Hakemli Dergisi, SSCI, SCI, citation index, Turan, Türk Devletleri, Türk Birligi, Türk Dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Türki Cumhuriyetler, Özerk Türkler, Öztürkler, Milliyetçi, Türkçü, Turancı, Turan Askerleri, ALLAH'ın askerleri, Turan Birliği, Panturan, Pantürk, Panturkist, Türk, Dünyası, Stratejik, CSR, SAM, Center for Strategical Researches, Araştırma, Merkezi, Türkiye, Ankara, İstanbul, Azer, Azeri, Azerbaycan, Bakü, Kazakistan, Alma-Ata, Astana, Kırgız, Bişkek, Kırgızistan, Özbekistan, Özbek, Taşkent, Türkmen, Türkmenistan, Turkmenistan, Aşxabad, Aşkabat, Ozbekistan, Kazakhstan, Uzbekistan, North, Cyprus, Kıbrıs, MHP, AKP, CHP, TURKEY, Turancılık, KKTC, Vatan, Ülke, Millet, Bayrak, Milliyet, Cumhuriyet, Respublika, Alparslan Türkeş, Atatürk, Elçibey, Bahçeli, Aytmatov, Bahtiyar Vahabzade, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, İsmail Gaspıralı, Gaspırinski, Nihal Atsız, Alptekin, Kürşad, Tarih, Kardeş, Xalq, Halk, Milletçi, Milliyetçi, Yürek, Ürek, Türklük, Beynelxalq, Arbitrli, Elmi, Jurnal, Nüfuzlu