Son günlerdeki yaşanan gelişmeler Türk Siyasi Tarihi için çok



önemli. Vatanın bütünlüğü tehlikededir, ulusumuzun geleceği karartılmaktadır. Böylesi



olağanüstü koşullarda yapılması gereken kucaklaşmaktır. Hem MHP hem de CHP bunu



çok iyi anlamlıdır. Vatanınız yoksa, işgal altındaysa ne solcu ne de sağcı olmanızın



değeri yoktur. Bu vatan, bayrak ve ulus için güçlenmek ve kenetlenmek zorundadır.



Karşımızdaki tehlike açıktır. Amerika Birleşik Devletleri ve O’nun



küçük yavrusu Avrupa Birliği bu vatanı bölmek için, bu ulusun gözünü karatıp elindeki



devleti yok etmek için, rengini şehitlerimizin kanından alan al sancağı indirmek ya da



sadece boş bir simge haline getirmek için çalışıyor. ABD bu işi yaparken taşeronu



Barzani ile el ele veriyor tabii…. PKK bu genel görünüm de “Vatanı bölmenin



maşasıdır” Bu bölüştürme ve ayrıştırma işi bittiğinde “PKK ve tüm yönetimi” tasfiye



edilecektir. Kimse Irak Lideri Saddam Hüseyin’in başına geleni unutmamalıdır. Devrik



Liderine “Kuveyt’e gir” emrini veren ABD istihbarat teşkilatı CIA’dır. Sonrasını uzun



uzadıya anlatmaya gerek yok. Uydurma bir neden ve tasfiye. Eş başkan Recep Bey’e



sormak gerek….!



Neyse konumuz bu değil. Bizim meramımız bu ülkeyi yok etmeye



çalışan güçler ve bunların maşalarıdır. Girişte de belirttik, Türk Siyasi Tarihi gerçekten



önemli günler yaşıyor. MHP “Birleşme ve Bütünleşme” hareketi içinde. Referandum



sonrası karamsar bir hava oluştuğunu belirtiyorduk ve hep diyorduk “MHP bu ülke için



olmazsa olmazdır”. Kim ne derse desin bu ülkenin kurucu partisi CHP ne kadar



önemliyse MHP o derece önemlidir. Ülke gerçekleri bunu okumamızı ve anlamımızı



emrediyor. MHP’nin, geçmiş günlerde safında yer alıp da bugünlere küskün gelen



kişileri tekrar davet etmesi bana heyecan veriyor. Türk Milliyetçileri artık toparlanmalı



umut olmalıdır. Hep diyoruz “CHP’nin alacağı oyu kendi kemsinden alır”, ama asla sağ

muhafazakar diye tanımladığımız kesimden oy alamaz. İşte buradaki boşluğu ancak



ve ancak MHP doldurabilir.



MHP ve CHP arasındaki 12 Eylül öncesi yaşananlar üzücüdür. 12



Eylül öncesi “Fikirler değil, silahlar konuşmuştur”. Maalesef bunun bedelini hem



Devrimciler hem de Ülkücüler en ağır şekilde 12 Eylül Faşist Diktatörlüğü döneminde



ödemiştir. Birbirlerine “Faşist-Komünist” diyen bu iki güç artık geçmişten ders almıştır.



Sayın Bahçeli’nin konuşma öncesi Bengü Türk Televizyonunun “12 Eylül öncesi



yaşamını yitiren Ülkücü Gençlerimizi” izlerken bir solcu olarak çok duygulandım. O



gençlere yapılan hazin ve insanlık dışı eylemleri gözlerim yaşararak izledim. Ancak bu



tek taraflı olmamıştır. Devrimci gençlerin de gördüğü eziyetler de 12 Eylül öncesinin



önemli notlarındandır. Hep dile getirdik “Birtakım dış güçler, gençlerimizi ikiye bölerek



aralarına nifak sokmuşlardır”. Her iki taraftan da pırıl pırıl gençlerimiz hayata veda



etmiş, ailelerinin evine ateş düşmüştür. 12 Eylül Faşist Diktatörlerinin “Bir soldan bir



sağdan” diyerek idama götürdüğü gençlerin dramına ne demeli? İnanın insanın boğazı



düğümleniyor….! O gençler ki, “Vatan, bağımsızlık” kavramlarını savunmuşlardır.



MHP Lideri sayın Bahçeli’nin konuşmasını çok beğendik. İlk kez



içeriği Ülkücü camiayı toparlayıcı bir biçimde hazırlanmıştı. Ülkücü hareketi çok güzel



anlattı MHP lideri. Recep Bey’in “Ülkücü Camiayı” sömürmesi kesinlikle önlenmelidir.



Bu hamleyle bunun sağlanacağını düşünüyoruz. Basından ve MHP’li ağabeylerimizden



aldığımız haberler eski ülkücü arkadaşların yuvaya döndüğüdür…. Bu güzel haberlerin



devamı gelecektir diye düşünüyoruz. Bu da MHP’nin oy oranının yükselmesi anlamına



gelir. Yükselen oy demek AKP’nin aşağıya inmesi demektir. AKP sivil diktası ancak ve



ancak MHP’nin başarısıyla al aşağı edilir. Vatanın kurtulması ancak “Bu vatanı



canından çok seven kişilerin” çalışmasıyla olur. Sağda MHP Solda CHP bu şiar için



mücadele etmektedir diye düşünüyoruz.



Yazımızın sonlarına doğru sayın Oktay Ekşi’nin başına gelenlerden



söz edelim. Efendim Recep Bey’e “Ağır biçimde hakaret” ettiği için Hürriyet Gazetesi



Başyazarlığından istifa eden sayın Oktay Ekşi’nin “Basın Konseyi Başkanlığı”



görevinden de istifa etmesi için baskılar malumunuzdur. Yazımızı yazdığımız bu



dakikalarda TRT Basın Konseyi’nden “Kuruluş amacına uygun bir şekilde



yapılandırılana kadar” ayrıldı. Ardından Anadolu Ajansı, Samanyolu Basın Grubu,



Türkiye Gazetesi ve TGRT Haber’de ayrılma kararı aldı. Şu TRT yönetimi kadar



Recep Bey’e bağlılığı ve yağcılığı abartan başkalarını bulmak zordur. Basın



Konseyi’nden ayrılma gerekçenizi sevsinler “Kuruluş amacına uygun bir şekilde…”, ey



TRT Yönetimi ya sen kendi Kanununa uygun yayın yapıyor musun? Kırmızı bültenle



arananları, ikinci cumhuriyetçi denen vatan hainlerini ekrana çıkaranların da “TRT’nin



tarafsızlık ilkesine, Atatürk Devrimlerine ve ilkelerine uygun bir biçimde yayın yapana



kadar” görevlerinden alınmaları gerekmez mi?



Kurumu mahkeme kapılarına abone yapanlar, parasını çarçur



edenler, ATV Ana Haberde CHP Lideri sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan hakarete



niye sesinizi çıkaramadınız? Siz Recep Bey’in kurulu bebekleri misiniz de ne dese



hemen yapıyorsunuz? Koskoca TRT’nin itibarını ayaklar altına aldıranlar, itibar şimdi



mi aklınıza geldi? İnanın bu sözcüğü ağzınıza almak size yakışmıyor, bu gidişle de



yakışacağı da yok….! Çünkü kendi kararlarıyla değil de başkalarının dediğiyle kurumu



yönetenlerin saygınlığı olamaz…. 10.11.2010 Saygılarımızla.