TÜRK DİLİ ÜZERİNE -6- - Özkan BOSTANCI - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









TÜRK DİLİ ÜZERİNE -6- - Özkan BOSTANCI
Tarih: 10.10.2010 > Kaç kez okundu? 3051

Paylaş


Her TÜRK DİL'ini çok sever, ve onu yükseltmek için çalışır. Çünkü TÜRK MİLLETİ'nin geçirdiği nihayetsiz badireler içinde AHLAK'ının, AN'ANELER'inin, HATIRALAR'ının, MENFAATLER'inin, velhasıl bugün kendi MİLLİYET'ini yapan her şeyin DİL sayesinde muhafaza olduğunu görüyor.



-Milletimiz DİN ve DİL gibi kuvvetli İKİ FAZİLET'e maliktir. Bu faziletleri hiç bir kuvvet milletimizin KALP ve VİCDAN'ından çekip alamamıştır ve alamaz!..



- MİLLİ HİS ile DİL arasındaki bağ çok kuvvetlidir. DİL'in MİLLİ ve ZENGİN olması, MİLLİ HİSS'in inkişafında başlıca müessirdir. TÜRK DİLİ dillerin en zenginlerindendir. YETER Kİ, ŞUURLA İŞLENSİN!



-Ülkesini,yüksek istiklalini korumasını bilen TÜRK MİLLETİ, DİL'ini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.



-DİL işimizde henüz bir istikrara varamadık...Daha çok, pek çok çalışmak lazımdır!..

(1938)

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK



Buradaki asıl konumuz, TÜRKİYE DIŞINDAKİ TÜRKLER ile birleşmek değildir. ATATÜRK bunun üzerinde durmuyor. Esas mesele, TÜRKİYE TÜRKLERİ'nin BİRLİK ve BERABERLİK içinde olması için DİN ve DİL BİRLİĞİ'nin sağlanması ve sürdürülmesidir. Çünkü genel anlamıyla MİLLET gerçekten aynı DİN ve DİL'e sahip olanların oluşturduğu birİÇTİMAİ HEYET'tir.

Şimdi son 50 yılda yaşadıklarımıza bir bakalım. Birileri sinsice bizi hem DİN'imizi anlamaktan, hem de DİL'imizin ortak olmasından uzaklaştırmıştır. Aynı dönemde TARİH'imizden, KÜLTÜR'ümüzden ve MUSİKİ'mizden de uzaklaştığımız göz önüne alınınca; sistemli olarak "MİLLET" vasfımızı kaybetmemiz için gayret gösterildiği ortaya çıkar!..



Yazımızı okuyanlara bu değerlendirmemiz, bir "evham" veya "hayali senaryo" gibi görünebilir. Gerçek durumu şu sorulara vereceğiniz cevaplar belirleyecektir:



-Son 30 yılda "KENDİNİ TÜRK SAYMAYANLAR" arttı mı, azaldı mı?..



-Son 10 yılda uğruna kan döktüğümüz toprakları (Kıbrıs ve Güneydoğu) "verip kurtulmamızı" savunanlar arttı mı, azaldı mı?..



-Kendini müslüman SAYMAYANLAR, bütün dertlerin başımıza "İSLAM'dan geldiğini" söyleyenler arttı mı, azaldı mı?



-Kendini müslüman görüp de, "başkalarını MÜSLÜMAN saymayan"lar arttı mı, azaldı mı?



-Aslında yok denecek kadar az olan Alevi-Sünni farkı arttı mı, azaldı mı?



-"Biz adam olmayız" diyerek TÜRK MİLLETİ'nden ve TÜRK DEVLETİ'nden ümit kesenler arttı mı, azaldı mı?



Arttı, değil mi?..Öyleyse endişemiz yersiz değil... Şimdi bir de şu soruya cevap verin:



-Böyle bir şey ATATÜRK DÖNEMİ'nde söz konusu olur muydu?..



ASLA!..



İşte onun için biz, bu faaliyetin son derece planlı ve sinsi bir şekilde dışarıdan idare edildiğine; ve gerek "dilciler", gerekse dinsizlerle "dinciler"in buna bilerek veya bilmeyerek alet olduğuna; hain politikacılar ile cahil yazar-çizer takımının da buna zemin hazırladığına inanıyoruz.



DİN İSTİSMARI'nı anlattık...



DİL KEŞMEKEŞİ nasıl meydana getirildi, şimdi ona temas etmek istiyoruz.



MİLLİ DİL'in MİLLİ BİRLİK sağlanmasındaki önemini farkeden ATATÜRK, 1933'den sonra ÜLKÜ'sü yönünde faaliyet gösterirken, bir süre "dilde ayıklama" teklif edenlere uymuş, hatta bugün bile anlayamayacağımız "sözcük"ler ile konuşmalar yapmıştı. Bunlardan biri şöyledir:



- "Altes Ruayal,"

- "Bu gece ulu konuklarımıza, TÜRKİYE'ye uğur getirdiklerini söylerken duyduğum tükel özgü bir kıvançtır."

- "Avrupa'nın iki bitim ucunda yerlerini berkiten uluslarımız, ataç özlüklerinin tüm ıssıları olarak baysak, önürme, uygunluk kıldacıları olmuş bulunuyorlar. Onlar bugün en güzel utkuyu kazanmaya anıklanıyorlar: Baysal utkusu!.."

(İsveç veliahdının şerefine verilen ziyafette yaptığı konuşmadan, 3.10.34)



Nasıl, bir şey anladınız mı?..



ATATÜRK iyi bir HATİP'ti, coşkulu bir TÜRKÇÜ idi. Ama elbette ki DİLCİ değildi. Bu konuda uzmanları ve "uzman" geçinenleri dinler, onların fikirlerini dile getirmelerine imkan tanırdı. Nurullah Ataç gibi düşünenler, bu yüzden bir süre dil çalışmalarında etkili olmuştu.



Ancak bundan 60 yıl önce, bugün bile anlaşılmayan uyduruk bir dilin kullanılması, TÜRK İNSANI'nı huzursuz etmiş, olumsuzluklar yaratmış; tam bu sırada da TÜRKOLOG KVERGİE, "GÜNEŞ-DİL TEORİSİ" üzerine hazırladığı çalışmayı ATATÜRK'e göndermişti.



KVERGİE, çalışmasında "bütün dillerin tek bir heceden gelişmiş olduğunu" anlatıyor, ve "TÜRKÇE'nin dünyanın en eski dili olduğunu" belirtiyordu. Delili de, bu ilk heceyle bağlantısını kaybetmemiş olan tek dilin TÜRKÇE olması idi!..



Aslında DİNLER'in olduğu gibi DİLLER'in de çıkış noktasının BİR olması, akla yatkındır. Diller sonradan 3-4 ana dala bölünmüş, sonra bu dallar başka küçük dallara ayrılmıştır. Sonra tekrar göçler, istilalar ve ticaret yoluyla birbirlerinden etkilenmişlerdir. Son zamanlarda da teknolojik gelişmelerin dilleri birbirine yakınlaştırdığı görülmüştür.



Yani esas problem, bir dile başka dillerden yabancı kelimeler girmesi değil; her dilde mevcut olan MİLLİ HİSS'in korunabilmesidir. MİLLİ KİMLİK ve KÜLTÜR'ün kaybolmamasıdır.



ATATÜRK bu basit gerçeği farkedince, "ayıklama" faaliyetinden tamamen vazgeçti!..(1935) Bu sefer kendisi "uyduruk dil"cileri ayıkladı!.. Dilden atılmış olan pek çok TÜRKÇELEŞMİŞ KELİME'nin de tekrar kullanılması için emir verdi. İşte ölümünden az önce yayınladığı mesaj:





- "Zaferleri ve mazisi insanlık tarihi ile başlayan, her zaman zaferle beraber medeniyet nurları taşıyan kahraman TÜRKordusu!.."

- "Memleketini en buhranlı ve müşkül anlarda zulümden, felaket ve musibetlerden ve düşman istilasından nasıl korumuş ve kurtarmış isen, CUMHURİYET'in bugünkü feyizli devrinde de vazifeni aynı bağlılıkla yapacağına hiç şüphem yoktur!.." (29.10.1938)



Şimdi hangisi ATATÜRK'ÜN DİL İNKILABI'na uygundur, siz söyleyin... Elbette ki son vardığı nokta!.. Peki, bunu gözlerden saklayıp insanımıza diğerini yutturmaya kalkanlar, acaba ne gibi bir amaç gütmekteler?..Bilen var mı?



ATATÜRK, TÜRK DİLİ'nin güzelleşmesi hususunda GÜNEŞ DİL teorisinin en büyük vasıta olacağı ümit ve inancında idi. DİL çalışmaları bu sefer bambaşka bir heyecanla yeniden başladı. GÜNEŞ DİL teorisi, DİL TARİH COĞRAFYA fakültelerinde okutulmaya, müspet yönde yeni dilciler yetişmeye başladı... Ancak bu faaliyetten sonuç almaya ATATÜRK'ün ömrü vefa etmedi.



1938'de onun ölümünden sonra, köşe bucağa sinmiş olan uydurukçular tekrar sahneye çıktılar ve"GÜNEŞ öldükten sonra TEORİSİ mi kalır?" diyerek mel'un faaliyetlerine yeniden başladılar!...



ATATÜRK'ün yaptığı her müspet şeyi yıkmayı huy edinmiş olan İNÖNÜ, onları destekledi. Sonuçta eski "uydurma öztürkçeci" zihniyet hortlayarak, TÜRKÇE'yi bugünkü tanınmayacak haline getirdi.



İşin en acı tarafı da, İsmet Paşa'nın ve çömezlerinin bunu "atatürkçülük" olarak yutturmalarıydı!.





Bu dümen hala da sürmektedir. Son olarak Cumhuriyet Yayınları'ndan ATATÜRK VE ULUSAL DİL adlı kitapta Prof. Dr. Şerafettin Turan ATATÜRK'ün tavrını 1934'e kadar anlatmakta, 1935'den sonrasını "es" geçmektedir!..(1998)

Hatırlatalım ki, dünyadaki en zengin dil, 1.000.000 kelime ile İNGİLİZCE'dir. Ancak İNGİLİZLER "dillerinin %80'inin başka dillerden alınma kelimelerden oluştuğunu" iftiharla söylerler. Bu kelimeler arasında TÜRKÇE'den alınmaYOGURT; Arapça'dan alınma KISMET, CARAVAN (KERVAN); ESKİMO dilinden alınma IGLOO, PARKA; KIZILDERİLİ dilinden alınma TOMAHAWK, MAKOSEN de vardır. İngiltere'deki LONGMAN kuruluşu bütün dünya dillerinden oluşturduğu 30 milyonluk kelime arşivi ile övünür!..



Öte yandan Alman, Arap ve Fransızlar da 500.000 kelimelik sözlükler oluşturmuşlar ve bunu DİL DEVRİMİ saymışlardır. Aynı tarihlerde bizim TÜRK olmayan o "dilsiz" kurum ise, ATATÜRK'e ihanet ederek konuştuğumuz lisanı 26.000 kelimeye düşürüp, aşiret diline indirgemiºtir.



Her konuda BATI'yı taklitte pek hevesli olanların, iş DİL bahsine gelince onlara tamamen ters davranmasının sebebi, acep ne ola ki?..



Bütün bu hainlik "Atatürk'çülük" adına, onun külliyen vazgeçtiği "Öz Türkçe'cilik" olarak yapılmıştır.



Ama nasıl yapılmıştır?.. ARAPÇA, FARSÇA KÖKENLİ kelimeler kıyasıya budanırken, İNGİLİZCE, FRANSIZCA, ALMANCA, hatta ERMENİCE kelimeler dile doldurulmuştur. Ve hatta YABANCI TAKILAR, GRAMER KURALLARI sun'i bir tarzda dile yedirilmeye çalışılmıştır. Yani TÜRKÇE'miz bir yandan fakirleşirken, bir yandan da dejenere edilmiştir.



Misal verelim... Şimdi yazımızda "misal" dedik... "Emsal, mesela, timsal" gibi diğer önemli kelimelere de bağlı olan bu kelimenin yerine konan, ÖRNEK ve ÖRNEĞİN kelimelerinin ERMENİCE'den aynen alındığını biliyor muydunuz?.. AslıORNAK ve ORNAGİN'dir!..



Peki ya ASKERİ, MEVZİİ, AN'ANEVİ kelimelerindeki uzatmalı "İ" takısının yerine kabul edilen SAL takısının (asker-sel, onur-sal) FRANSIZCA ve İNGİLİZCE'deki AL takısından (international, sensational) olduğunu hiç düşünmüş müydünüz?..



Halbuki ORTA ASYA TÜRKLERİ yüzyıllardan kullanılan bu yabancı eki atmamışlar, yalnız İY diye uzatmışlardır.(ASKERİY, TARİHİY gibi) Zaten eski yazı ile öyle yazılırdı.



Peki, her şey bitti mi?..



TÜRKÇE öldü mü?..



Elbette ki HAYIR!..



Şu anda dahi yapılabilecek çok şey vardır ve dilimizin kısa zamanda ATATÜRK'ün istediği seviyeye gelmesi mümkündür.



Şöyle ki:



1-En kısa zamanda 150.000 kelimelik bir ANSİKLOPEDİK SÖZLÜK yayınlanmalıdır!



Bu sözlüğe ATATÜRK ve MEHMET AKİF'ten başlayarak son 500 yılda yaşamış olan bütün şair ve edebiyatçılarımızın kullandıkları kelimeler; KÖKLERİ, GRAMER AÇIKLAMALARI, İMLA İŞARETLERİ ve ÖRNEK CÜMLELER ile birlikte konulmalıdır.



Kelimelerin birbiri ile farkı mutlaka belirtilmelidir. Mesela AL-KIZIL-KIRMIZI hangi tonları gösterir, ŞEREF-HAYSİYET-İZZETİNEFİS-GURUR-ENANİYET ve hemen hepsi için kullanılan İNGİLİZCE-FRANSIZCA'dan aşırma ONUR (HONOR) kelimesi hangisine denk gelir, gösterilmeli, birbirleriyle karşılaştırılmalıdır.



Tam 60 yıldır faaliyette olan o TÜRK OLMAYAN DİLSİZ kurum böyle bir ansiklopedik sözlük meydana getirmeyiATATÜRK'ten sonra hiç mi hiç düşünmemiştir.



İşin acıklı yanı, bu kurumun, dolayısiyle DEVLET'in böyle bir sözlüğü yoktur ama, PARS(AK) TUĞLACI(YAN) adlı birERMENİ vatandaşımız 120.000 kelimelik bir OKYANUS ANSİKLOPEDİSİ yayınlamıştır!.. Bunu da çok az kimse bilir.



Aslında bu sözlük hemen hemen hazırdır. ATDTK'nın 1980'den sonra bastırttığı 60.000 kelimelik sözlük, Ferit Develilioğlu'nun75.000 kelimelik Osmanlıca Sözlüğü ve Parsak Tuğlacıyan'ın Okyanus Ansiklopedisi birleşince, ortaya belki 200.000 kelimelik muazzam bir eser çıkacaktır. Önemli olan, dediğimiz karşılaştırma ve açıklamaların eklenmesidir.



2-Bu ansiklopedik sözlük 5 yıl içinde 500.000 kelimeye ulaştırılmalıdır. Bunun için de temel hazırdır. Eski TÜRK Dil Kurumuzamanında kişisel gayretler ile meydana getirilmiş olan DERLEME SÖZLÜĞÜ ve TARAMA SÖZLÜĞÜ'nden yararlanılabilir.



Ancak bu sefer içine bütün TÜRK LEHÇELERİ'nde kullanılan kelimeler de alınmalıdır. Zaten onların girmesi ile sözlük belki 1.000.000 kelimeye ulaşacaktır.



Yalnız burada kendimizi sadece ÖZBEK, KIRGIZ, TATAR, AZERİ, KAZAK, TÜRKMEN lehçeleri ile sınırlamamamız gerekir. Mesela TÜRKÇE'deki KAYIK kelimesi KANADA ESKİMOLARI'nca KAYAK biçiminde kullanılmaktadır. HalbukiTÜRKÇE'de KAYAK kışla, karla ilgili bir sporun aletidir. Ama ikisinde de hareket noktası KAYMAK fiilidir, ESKİMOLARonu suda, biz ise karda kaymak olarak almışız. Bu kelimenin kökü TÜRKÇE'dir. Üstelik bizim KONUK dediğimiz misafireORTA ASYA TÜRKLERİ "KONAK" der. Yani değişim kuralı aynıdır.



ESKİMOLAR ayrıca yaşadıkları tabiat şartlarına uygun olarak KAR karşılığı 40'a yakın kelime kullanmaktadırlar. Bunlar da sözlük kapsamına alınmalı, kökleri incelenmeli, TÜRK boyları arasında benzer kelimeler olup olmadığı araştırılmalıdır.



Mesela KÜRT, TÜRKÇE'de KALIN KAR TABAKASI demektir. KÜRDİSTAN, 1000 yıl önce böyle kalın karlarla kaplı Güneydoğu dağlarına verilen addır. Sonradan o karlı tepelerde yaşayan bazı göçebe aşiretlerin adı KÜRT olmuştur. Şimdi eğer ESKİMOLAR'da KÜR-KÜRT kelimeleri karla ilgili ise, KÜRTLER'İN TÜRK KÖKENLİ OLDUĞU bir kere daha kesin olarak ortaya çıkmış olur.



3-Aynı dönemde TÜRKÇE-ÖZBEKÇE, TÜRKÇE-KIRGIZCA gibi karşılaştırmalı ve dilbilgisi açıklamalı sözlükler hazırlanmalıdır.



4-TÜRK İNSANI sözlük kullanmaz. Buna alıştırılmamıştır. Onun için de ifadesi bozuktur. Öyleyse okullardaki TÜRKÇE ve KOMPOZİSYON ve HİTABET dersleri mutlaka bu alışkanlığı vermeli; TÜRKÇE ders kitapları en azından okullarda öğretilen kelime sayısını 10.000'e çıkartmalıdır. Kompozisyon ödevleri mutlaka öğrencileri "zengin bir dille yazmaya" zorlayacak tekilde düzenlenmelidir.



5-Yeni oluşturulan ATATÜRK TÜRK DİL VE TARİH KURUMU ödüllerinin "en zengin dille" yazılmış "anlaşılır" eserlere verilmesi şarttır. Radyo-televizyon konuşmalarında da bu husus teşvik edilmelidir.



6-Hepsinden önce ATATÜRK'ün GERÇEK DİL DEVRİMİ'nin ne olduğu üniversite ve basın-yayın mensuplarına, yazarlara anlatılmalı, okullarda öğretilmelidir. Öyle her aklına esenin televizyona çıkıp DİL konusunda ahkam kesmesi önlenmelidir.



7-Yine bu pıtrak gibi ortalığı sarmış olan radyo ve televizyon kanallarında görev yapan bütün sunucu, haberci ve spikerler mutlaka RTÜK tarafından TÜRKÇE ve KONUŞMA sınavından geçirilerek göreve başlatılmalı, hata yaptıklarında kendilerine ve yayın yapan kanala ceza verilmelidir.



Nasıl ehliyetsiz şoförler araç kullanamıyor, diş teknisyenleri diş çekemiyor, sınavda başarılı olmayan, avukatlık stajı yapmayan, hukuk mezunu bile olsa, hakim tayin edilmiyorsa; böylelerinin halkın sağlığına ve adalete zarar vereceği düşünülüyorsa; aynı şekilde TÜRKÇE ve KONUŞMA sınavını veremeyenler de spikerlik, sunuculuk yapamamalı, halkın DİL'ini bozmamalıdır. (Örnek verelim: HBB kanalındaki haber spikeri "Tony Blair Lordlar Kamarası'ndaki asilerin yetkilerini daraltacak"dedi... Hatun daha "asil" ile "asi"nin farkını bilmiyor!



Sanatçı diye geçinen şarkıcı-türkücü takımının, dizilerde rol alanların dili bozmalarına izin verilmemelidir. Bozuk ifadeli şarkılar türküler yayına sokulmamalıdır. (Örnek mi istersiniz?.. Verelim: Mirkelam'ın "aşkın diline düşmüşüm" mısraı... Aşkın diline düşülmez, aşk yüzünden halkın diline düşülür... İbrahim Tatlıses'in "geçen Cuma gelecektin, aylar geçti, gelmedin,"beyti...Geçen Cuma'dan bu yana olsa olsa 7 gün geçmiş olabilir. İki Cuma arasında aylar olamaz ki... Halbuki, "günler geçti, gelmedin," dese her şey hallolacak!..)



8-Gazeteci takımı bilhassa haber başlıklarında TÜRKÇE'yi doğru-dürüst kullanmaya mecbur edilmelidir. Bunun için TÜRKÇEve KOMPOSİZYON sınavından geçmeyenlere en basit basın kartı bile verilmemeli, yazı yazma imkanı tanınmamalıdır. (Hatalardan örnek mi istersiniz?.. Verelim: "şok haber, şok açıklama"... Şok bir haldir,, durumdur, koma gibi... Koma haber olmazsa, şok haber de olmaz... Doğrusu "Şok edici haber"...Bir tane daha: "Adamı infaz ettiler"... Adam infaz edilmez, hüküm infaz edilir, yani karar yerine getirilir...



DİL hususunda daha çok söylenecek şey var., artık onlarıda başka yazılarımıza bırakalım.



Özkan BOSTANCI





YARARLANILAN KİTAPLAR

- Atilla İlhan, Hangi ATATÜRK?

- ATATÜRK ve TÜRKLÜK, TÜRK Standartları Enstitüsü, 1994, Ankara

- Nutuk

- ATATÜRK, Söylev ve Demeçler 1-5, Türk Tarih Kurumu

- ATATÜRK İlkeleri ve İnkılap Tarihi 1-2, YÖK Yayınları

- Agah Sırrı Levend, TÜRK Dilinde Gelişme ve Sadeleştirme Evreleri, TDK

- İbrahim Necmi Dilmen, Güneş Dil Teorisinin Ana Hatları, 1936

- İbrahim Necmi Dilmen, TÜRK Dil Bilgisi Dersleri 1-2, 1936