Milli Kültür Unsurlarına Düşmanlığın Nedenleri - Yunus UYAR - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









Milli Kültür Unsurlarına Düşmanlığın Nedenleri - Yunus UYAR
Tarih: 04.09.2010 > Kaç kez okundu? 3741

Paylaş


Bozkurdun 2. meşrutiyetten itibaren görüldüğünü Osmanlı ve Selçuklu dönemlerinde böyle bir figüre rastlanılmadığını makalesinin dayanaklarından biri yapan zihniyete karşı tek ilaç elbette ilim irfandır. Çünkü söz konusu gülünç iddianın savrulması için gösterilebilecek en iyi niyetli gerekçe cehalettir. Bu tozpembe bakış açısını bir kenara bırakır da bu iddiayı savuranların cühela sınıfından olmadıklarını düşünürsek daha gerçekçi bir neden olan ihanet çıkar karşımıza. Bozkurt figürünün Türk milli tarihi içindeki yerini bile bile onu son yüz yılın icadı gibi gösterme çabası Türk milletine ait bir tarihi değeri küçümsemek anlamına geldiğinden başka türlü bir neden görülemez. Demek ki sözünü ettiğimiz iddianın iki nedeni olabilir, birincisi cehalet, ikincisi ise ihanettir.

Önce en masum olan nedenden, cehaletten yola çıkılacak olursa sayfanın yettiği ölçüde bir dizi belge ile bozkurt figürünün Türk kültür tarihindeki yerini göstermek gerekir. Böylelikle Türkler için bozkurdun geçmişinin binlerce yıl öncesine dayandığı gösterilerek, bu vahim iddianın sahibi cehalet bataklığından kurtarılmış olunur.

Burada büyük tarih bilgini Prof. Dr. İbrahim KAFESOĞLU’nun Türk Milli Kültürü adlı başyapıtından yapılacak alıntı söz konusu iddiayı fazlasıyla yanıtlar kanısındayız. “Kurt, Türk efsanelerinde merkezi bir rol oynamaktadır. Gök-Türk hükümdar sülalesi olan Aşına ailesinin atası bir dişi kurt idi. 6.-7. Yüzyıllarda Türk halk çevresinde kurt-ata inancı çok yaygındı. Taşlar ve madenle üzerine bunu tasvir edilen kabartmalar yapılıyor ve Gök-Türk hakanları atalarının hatırasına hürmetten, otağlarının önünde altun kurt başlı tuğ dikiyorlardı.”(1) Eserde, Chavannes, Kljstorny ve Ögel’in kaynaklarını göstererek verdiği bu bilgilerin çok daha fazlası yer almaktadır. Burada her birine ayrı ayrı dipnot çıkarılma gereği duyulmamıştır. Kafesoğlu, tam altı koca sayfasını onlarca araştırmacıdan örneklerle, çeşitli kaynaklarla bozkurdun Türk kültüründe tarih boyunca edindiği yeri göstermektedir. Ancak büyük arzumuza rağmen her birine burada yer verme imkânımız bulunmuyor.

Yukarıda gösterilen örneklerden biri de efsane temellidir. Her aklı baliğ, efsanelerin tarihi aydınlatmadaki yerini ve önemini kavramıştır. Çünkü efsaneler bir milletin ortak malı olup üzerinde topluca anlaşmaya vardıkları sözleşme metinleridir. Efsanelerde geçen olaylar, kişiler, mekanlar adeta tüm milletçe ağız birliği yapılmışçasına belirlenir. Efsaneler, koca bir milletin inancını doğrudan yansıtma yetisini bu özelliğinden alır. Öyleyse Türk tarihindeki bir unsurun millet için yerini ve önemini kavrayabilmek adına mutlaka destanlarına da göz atmak gerekir. Zaten bu gerekliliğin farkında olan onlarca bilim adamı mesailerini Türk efsanelerini tahlil için harcamaktadırlar.

Görüldüğü üzere gerek efsanelerde olsun, gerek yazıtlarda, kabartmalarda ya da heykelciklerde olsun bozkurt figürü Türk kültüründe Türk milleti kadar eskidir. Burada verebildiğimiz veremediğimiz tüm kaynaklar bozkurdu son yüz yıla sığdırma çabasına gerekli yanıtı fazlasıyla vermiştir kanısındayız. Umarız ki bu gülünç iddiayı savunanlar günün birinde bu belgelerin en az birisiyle karşılaşırlar.

Eğer Türkiye’nin en çok satan gazetelerinden birinde bir köşe kapmış şahsiyetin yukarıda zikredilen ve aşağıda adresi verilen araştırmacıların kaynaklarından en az birkaçını okumuş olduğu olasılığı göz önüne alınırsa bu kez söz başındaki iddiaya gerekçe olarak masum olmayan ancak gerçeğe daha yakın olan gerekçeyi, yani ihaneti göstermek yerinde olur.

Burada düşünmek gerek, “bozkurt” figürünün tarih boyunca Türk kültüründeki yerini ve önemini bilen anlayış niçin yazısında bu milli değeri böylesine hor görür? Akıllara gelen tek mantıklı düşünce, söz konusu anlayışın mensubu bulunduğu milletin değerlerini sahiplenmedeki yetersizliğidir. Bu içinden çıkılan milletin değerlerine yabancılaşmayı deyim yerindeyse mankurtlaşmayı gösteren ibret verici bir hadisedir. Düşünmek bile korkunç. Kendisine aydın sıfatını takınan şahsiyet içinde yaşadığı, ekmeğini yediği, mensubu bulunduğu milletin binlerce yıl kendisine simge olarak kabul ettiği değeri bile bile hiçe saymakta, bununla da kalmayıp konu hakkında yeterli bilgisi olmayan okurlarına yalan yanlış bilgiler aşılayarak okur hakkına girmekte. Bu noktada sonuna parantez içi ünlemi hak eden aydının içinde bulunduğu ahlak buhranı da kendini ele veren kısımlarındandır.

Bu noktadan itibaren böylesine densizliklerin nereden cesaret bulduklarını düşünürken bir de ciddi öz eleştiriye gereksinim duyulmaktadır. Bugün Türk milliyetçileri Türk kültürünün her unsuru gibi bu unsuru da sahiplenmiş olduklarından, bozkurt da diğer ünlü milli semboller gibi ideolojik bir kavram havasına bürünmüş, bir aydınımızın(!) dilimize armağan ettiği yeni bir yabancı sözcükle Türk milliyetçilerinin “motto”su olmuştur. Oysaki bozkurt ve diğerleri yalnızca bir ideolojik çevrenin değil Türk olan herkesin değeriydi. Ancak bu durum öz eleştiri sonucunda suçlanması gereken kesimi Türk milliyetçileri olarak göstermez. Onların tek suçu(!) milletimizin tüm değerleri gibi binlerce yıllık değerlerinden “bozkurt”a da sahip çıkmalarıydı. Asıl suç milli düşünemeyen kesimde aranmalıdır. Türk milliyetçileri sahip çıkıyorlar diye Türk kültürünün simgelerinden vazgeçen zihniyetler milli kültüre sahip çıkma noktasında çok ciddi zaafa düşmüşlerdir. Bu milletin değerlerine sahip çıkma ve yaşatma konusunda yeminli olduklarından bozkurt figürünü ısrarla kullananlar Türkçülerdir. Peki kendilerini Türkçü olarak görmeyen Türkler niçin bu figürden uzak kalmışlardır? Çünkü milli kültür unsurlarını sahiplenme konusunda Türkçüler kadar inançlı olamamışlardır. Ancak bu inanç eksikliğinin başlıca nedeni yine cehalettir. Eğer yukarıdaki belgelerden haberdar olunsaydı ya da dayanaksız iftiralarla bilgi kirliliği yaratılmamış olsaydı yalnız bozkurda değil millete ait olan tüm değerlere daha yakın olunurdu. Zaten sözünü ettiğimiz kesimler bu yüzden Türkçü değillerdir. Buna rağmen samimi bir Türk milliyetçisini en çok üzenlerden biri de Türklüğün figürlerinden bozkurdu Türkçü olmayan Türklerin sahiplenmemesi olmaktadır. Bu yüzden başlıca düşmanı cehalettir. Bozkurt yalnızca bir örnektir. Türk milletinin sayısız değeri için bu geçerlidir.

İşte böyle olunca durumdan yararlanmanın peşine düşenler bozkurt gibi onlarca Türk kültür değerini karalamak için geniş alanlar bulmakta ve bunları vesikayı, belgeyi, topyekûn tarih ilmini hunharca katletmekten çekinmeyerek köşelerinde karalamaktadırlar. Onları okuyan cühela da bu yazılanları ebedi düstur gibi benimsemekte ve böylece Türkiye’de Türk kültürünün değerlerine uzak kalan geniş bir kitle peydah olmaktadır. Kendi kültürüne uzak kalanların sonu hepimizin malumu olduğundan gidişatın ne kadar korkutucu olduğu da ortadadır.

Bu yazıyı okurken öyle sanıyorum birçok akla ilk gelenlerden biri yıllar önce aynı dertten yakınan Nihal ATSIZ’ın Milli Semboller başlıklı yazısı olmuştur. Eğer bu yazı yeterince anlaşılmış, benimsenmiş olsaydı bugünkü yazı hiç yazılmayacaktı. Ancak bize düşen merhum kadar yılmazlık olmalıdır. Yazıyı onun sözleriyle bitirmek gayet anlamlı olacaktır: “Medenî insan milletçe kutlu sayılan canlı veya cansız varlıklara da saygılı davranır. Kutlu sayılan nesneler bayrak gibi, arma gibi, millî marş gibi, şeref ve namus gibi şeylerdir. Hayvan için bütün bunlar, bu arada bayrak da değersiz bir şeydir. Şeref ve namus diye bir duygu veya içgüdünün hayvanda bulunmasına imkân yoktur. Hayvan milli sembolü de bilmez. Çünkü hem millet değildir, hem de millî sembol onun için taş ve ağaç gibisinden herhangi bir nesnedir. Milleti millet yapan kaidelerin içinde millî semboller de bulunduğu için bir milleti yıkmak isteyenler onun millî sembollerine de hücum ederler.”(2)









1) Prof. Dr. İbrahim KAFESOĞLU, Türk Milli Kültürü, sf:330-331, Ötüken Yay. Ankara 2007

2) H. Nihal ATSIZ, Milli Semboller, Ötüken Dergisi, sayı 5, İstanbul, 1974





Yunus Emre UYAR 04.09.10





Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 42
Dün Tekil 1927
Bugün Tekil 1334
Toplam Tekil 4067469
IP 3.143.0.157






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























10 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


T rk hakanlar ve T rkmen Padi ahlar devlet i lerinde hatunun fikirlerini st n tutar.
(N ZAM L-M LK)


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.192 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap

"Bu site en iyi mozilla firefox'ta 1280x960 çözünürlükte görüntülenir."

Turan Portal v1.3 | Tasarım TURAN-SAM , Kodlama Serkan Aygün

Turan Nedir?, Bilimsel Dergiler, En popüler Bilimsel Dergi, Endeksli Bilimsel Dergiler, Saygın Bilimsel Dergi, Türk Dünyasının en popüler ve en saygın Bilimsel Hakemli Dergisi, SSCI, SCI, citation index, Turan, Türk Devletleri, Türk Birligi, Türk Dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Türki Cumhuriyetler, Özerk Türkler, Öztürkler, Milliyetçi, Türkçü, Turancı, Turan Askerleri, ALLAH'ın askerleri, Turan Birliği, Panturan, Pantürk, Panturkist, Türk, Dünyası, Stratejik, CSR, SAM, Center for Strategical Researches, Araştırma, Merkezi, Türkiye, Ankara, İstanbul, Azer, Azeri, Azerbaycan, Bakü, Kazakistan, Alma-Ata, Astana, Kırgız, Bişkek, Kırgızistan, Özbekistan, Özbek, Taşkent, Türkmen, Türkmenistan, Turkmenistan, Aşxabad, Aşkabat, Ozbekistan, Kazakhstan, Uzbekistan, North, Cyprus, Kıbrıs, MHP, AKP, CHP, TURKEY, Turancılık, KKTC, Vatan, Ülke, Millet, Bayrak, Milliyet, Cumhuriyet, Respublika, Alparslan Türkeş, Atatürk, Elçibey, Bahçeli, Aytmatov, Bahtiyar Vahabzade, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, İsmail Gaspıralı, Gaspırinski, Nihal Atsız, Alptekin, Kürşad, Tarih, Kardeş, Xalq, Halk, Milletçi, Milliyetçi, Yürek, Ürek, Türklük, Beynelxalq, Arbitrli, Elmi, Jurnal, Nüfuzlu