İSLAMCI HAREKET VE KÜRTÇÜLÜK - Yücel TANAY - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









İSLAMCI HAREKET VE KÜRTÇÜLÜK - Yücel TANAY
Tarih: 28.08.2010 > Kaç kez okundu? 4329

Paylaş


AKP iktidarı ile birlikte "İslami tarikat" temelli Kürtçülük hareketi iyice ivme kazanmış gözüküyor. Osmanlı Türkiyesi”nde de bir kısım İslami tarikatlar içinde kendisine yer edinen "özerklik" yanlısı Kürtçüler ile "tam bağımsızlıkçı" PKK ve Barzani çizgisi-evet artık Türkiye”de Barzani çizgisinde Kürtçülük vardır- Kürtçüler arasında "Kürdistan"ın geleceği hakkında görüş ayrılıkları vardır. Ancak bunlar ortak noktalarda birleşmişlerdir. Türk devletine, Cumhuriyet Türkiyesi”ne, Atatürk”e ve Türk ordusuna düşmanlıkla birleşmişlerdir. Her iki hizip ta Türk devletinin parçalanması için yabancı güçlerle siyasi, iktisadi ve kültürel işbirliği içerisindedir. Türkiye”de ümmetçi-liberal ayırımı gözetilmeden Kürtçü unsurlara servet transferi yapılmaktadır.

Bu transferlerde yabancı-yerli unsurlar işbirliği içinde hareket etmektedir. Kürtçüler "Türkiyeli" üst kimliğinin "Kürt-İslam" olduğunu, her nasılsa çok çabuk kavradılar...



5 Kasım 2007 Bush-Erdoğan buluşmasından sonra DPT”nin Diyarbakır mitinginde eski Hizbullahçı imam muhittin Eryılmaz, eski vekil Leyla Zana ile birlikte nasıl aynı sahnede yer aldı? Üstelik elindeki Kuran”ı sağa sola sallayarak "Sayın Erdoğan Kürdistan”da kan akıtma, bu kitaptan utan!" diye bağırdı AKP”nin iktidara gelmesiyle beraber kendisini daha da fazla hissettirmeye başlamıştır. TBMM”ye AKP tarafından giren milletvekillerinin önemli bir kısmı Kürttür ve bu durum AKP”nin kurduğu Hükümete de yansımaktadır. Ayrıca Hükümette ve Tayyip Erdoğan”ın yakın çevresinde yer alan bu Kürtler sıradan isimler de değillerdir. İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, ANAP döneminden beri Kürtçü sağcılığın en önde gelen ismidir ve bu Bakanlık kapsamında Kürt mafyasının etkinlikleriyle birebir muhatap olmasına karşın bunları zayıflatan tavırlardan kaçınmaktadır.

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Nurcuların en açıktan Kürtçülük yapan kolu olan Med-Zehra grubunun eskiden beri tanınan lider isimlerinden biridir. Dengir Mir Mehmet Fırat, Şeyh Sait ailesinden, Tayyip Erdoğan”ın danışmanı Cüneyt Zapsu ise Bedirhan aşiretindendir. Zapsu aynı zamanda PKK”lı yazar Musa Ant er”in de yakın akrabasıdır.

Tabii ki tüm bu ilginç isimler tesadüf eseri Tayyip Erdoğan Hükümetinin üyeleri olmadılar. Bu durum tamamen AKP”nin izlediği politikanın bir yansımasıdır. AKP, Kürt-İslam çizgisini kendi içindeki politik akımlardan, dayanak noktalarından birisi olarak belirlemiştir ve bu gücün de önemli desteğini alarak iktidara gelmiştir. Bu durum aynı zamanda ABD”nin Kürt aşiretlerine dayanarak bölgeye yerleşme stratejisi ile de uyum içerisindedir.

Kürt-İslam çizgisinin Türkiye”ye bu derece nüfuz etmesi aslında toplumsal hayatın her düzleminde gericiliğin ve Kürt bölücülüğünün kol kola etkin olması anlamına gelmiştir. Kürtçü-İslamcı siyaset, aşiret ve tarikatları beslemekte; bunların yaşadığı zeminde Kürt mafyası günümüzde Siyasal İslam çerçevesinde gelişen Bölücü düşüncedir. Zaten Kürtçülük düşüncesi tarihin hiçbir zamanı İslamcılıkla ayrılmamış, her türlü isyan ve nicesi İslam adı altında gerçekleştirilmiştir ki bunlara Kürt olmayan başka İslamcı yazarlar çizerler, aksiyon adamları da sahip çıkmıştır.



.



Kürtçülük düşüncesinin karşıtını Türkçülük olarak görmekse abesle iştigaldir. Tamamen İslamcı Türk olmayan soysuzların Türklüğe saldırma çabasından başka bir şey değildir.



Ki Türkçülerin olmadığı bir dünyadan gelecekteki Atatürkleri, Gökalpları, Namık kemalleri, Fevzi çakmakları da silmek gerekecektir.



Kürtçülerin olmadığı dünyada ise gelecekte yeni çıkacak APoları sileriz sile sile.

Etkinliğini yaygınlaştırmakta, Kürt mafyasının kaçakçılık gibi faaliyetleri aracılığıyla hem Kuzey Irak Kürtlerine, hem de PKK”ya ciddi kaynak aktarımı olmaktadır.

Kısacası bu düzenin tüm unsurları birbirini besler ve daha da geliştirir. PKK”yı Kürt mafyasından, aşiret reisini Kürt-İslam çizgisindeki siyasiden, bunları da tarikat şeyhlerinden ayrı düşünmek mümkün değildir, çünkü aslında tümü aynı toplumsal zeminin ürünleridir. Bu zeminin de gerçek destekçisi sağcı siyasettir ve o da sırtını dünyanın gericilik merkezi olan ABD ve AB emperyalizmlerine dayamıştır Barzani aşireti, Osmanlı Türkiye”sinin parçalanmasından sonra Cumhuriyet Türkiye”sine karşı kullanılmak üzere değişen dünya konjonktürüne uygun olarak ABD-İsrail-İngiltere üçlüsünün semirttiği bir "mayın Eşeği”dir. Barzani aşireti her fırsatta Osmanlı Türkiye”sine isyan etmişti.

Yahudi Barzani ailesi Yahudilikten Müslüman Nakşibendî-Halidi tarikatına doğru müthiş bir dönüşüm yaşamıştır.

Yahudi Barzani ailesinin, 16. Ve 17. Yüzyılda Yahudi mistisizmi Kabala öğretisinin Barzan merkezli Irak”ın kuzeyinde yayılmasında önemli bir rol üstlendiğini biliyoruz.

Hatta Filistin”den Yahudilerin dinlerini ve Kabala”yı öğrenmek için Bar zan”a gittikleri pek çok kaynakta yer alıyor. Barzan adeta ikinci Kudüs haline getirilmiştir.

Yahudi Kürt Barzani ailesi 19. Yüzyılda birden hidayete ererek Müslüman oluyor.

Barzaniler 1900”lere kadar Barzan köyünde kurdukları tekkelerde pek çok Nakşibendî-Halidi mürit yetiştirdiler.

1900”lerden günümüze kadar Barzan köyü İngiliz, Yahudi, Rus, İran, İsrail ve ABD ajanlarının uğrak yeri oldu.

Atatürk”ün 10 Kasım 1938”de ölümünden sonra Kürtçü iç ve dış etkenler AKP”nin iktidara gelmesiyle beraber kendisini daha da fazla hissettirmeye başlamıştır. TBMM”ye AKP tarafından giren milletvekillerinin önemli bir kısmı Kürttür ve bu durum AKP”nin kurduğu Hükümete de yansımaktadır. Ayrıca Hükümette ve Tayyip Erdoğan”ın yakın çevresinde yer alan bu Kürtler sıradan isimler de değillerdir. İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, ANAP döneminden beri Kürtçü sağcılığın en önde gelen ismidir ve bu Bakanlık kapsamında Kürt mafyasının etkinlikleriyle birebir muhatap olmasına karşın bunları zayıflatan tavırlardan kaçınmaktadır.

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Nurcuların en açıktan Kürtçülük yapan kolu olan Med-Zehra grubunun eskiden beri tanınan lider isimlerinden biridir. Dengir Mir Mehmet Fırat, Şeyh Sait ailesinden, Tayyip Erdoğan”ın danışmanı Cüneyt Zapsu ise Bedirhani aşiretindendir. Zapsu aynı zamanda PKK”lı yazar Musa Arter”in de yakın akrabasıdır.

Tabii ki tüm bu ilginç isimler tesadüf eseri Tayyip Erdoğan Hükümetinin üyeleri olmadılar. Bu durum tamamen AKP”nin izlediği politikanın bir yansımasıdır. AKP, Kürt-İslam çizgisini kendi içindeki politik akımlardan, dayanak noktalarından birisi olarak belirlemiştir ve bu gücün de önemli desteğini alarak iktidara gelmiştir. Bu durum aynı zamanda ABD”nin Kürt aşiretlerine dayanarak bölgeye yerleşme stratejisi ile de uyum içerisindedir.

Kürt-İslam çizgisinin Türkiye”ye bu derece nüfuz etmesi aslında toplumsal hayatın her düzleminde gericiliğin ve Kürt bölücülüğünün kol kola etkin olması anlamına gelmiştir. Kürtçü-İslamcı siyaset, aşiret ve tarikatları beslemekte; bunların yaşadığı zeminde Kürt mafyası günümüzde Siyasal İslam çerçevesinde gelişen Bölücü düşüncedir. Zaten Kürtçülük düşüncesi tarihin hiçbir zamanı İslamcılıkla ayrılmamış, her türlü isyan ve nicesi İslam adı altında gerçekleştirilmiştir ki bunlara Kürt olmayan başka İslamcı yazarlar çizerler, aksiyon adamları da sahip çıkmıştır.



Bunun en güzel örneğini Necip fazıl”ın son devrin din mazlumları kitabında görebiliriz. Orada birçok Kürt İslamcıya sahip çıkılmaktadır.



Kürtçülük düşüncesinin karşıtını Türkçülük olarak görmekse abesle iştigaldir. Tamamen İslamcı Türk olmayanların Türklüğe saldırma çabasından başka bir şey değildir.



Türkçülerin olmadığı bir dünyadan gelecekteki Atatürkleri, Gökalpları, Namık kemalleri, Fevzi çakmakları da silmek gerekecektir.



Kürtçülerin olmadığı dünyada ise gelecekte yeni çıkacak APoları sileriz sile sile.

Etkinliğini yaygınlaştırmakta, Kürt mafyasının kaçakçılık gibi faaliyetleri aracılığıyla hem Kuzey Irak Kürtlerine, hem de PKK”ya ciddi kaynak aktarımı olmaktadır.

Kısacası bu düzenin tüm unsurları birbirini besler ve daha da geliştirir. PKK”yı Kürt mafyasından, aşiret reisini Kürt-İslam çizgisindeki siyasiden, bunları da tarikat şeyhlerinden ayrı düşünmek mümkün değildir, çünkü aslında tümü aynı toplumsal zeminin ürünleridir. Bu zeminin de gerçek destekçisi sağcı siyasettir ve o da sırtını dünyanın gericilik merkezi olan ABD ve AB emperyalizmlerine dayamıştır Barzani aşireti, Osmanlı Türkiye”sinin parçalanmasından sonra Cumhuriyet Türkiye”sine karşı kullanılmak üzere değişen dünya konjonktürüne uygun olarak ABD-İsrail-İngiltere üçlüsünün semirttiği bir "mayın Eşeği”dir. Barzani aşireti her fırsatta Osmanlı Türkiye”sine isyan etmişti.

Yahudi Barzani ailesi Yahudilikten Müslüman Nakşibendî-Halidi tarikatına doğru müthiş bir dönüşüm yaşamıştır.

Yahudi Barzani ailesinin, 16. Ve 17. Yüzyılda Yahudi mistisizmi Kabala öğretisinin Barzan merkezli Irak”ın kuzeyinde yayılmasında önemli bir rol üstlendiğini biliyoruz.

Hatta Filistin”den Yahudilerin dinlerini ve Kabala”yı öğrenmek için Barzan”a gittikleri pek çok kaynakta yer alıyor. Barzan adeta ikinci Kudüs haline getirilmiştir.

Yahudi Kürt Barzani ailesi 19. Yüzyılda birden hidayete ererek Müslüman oluyor.

Barzaniler 1900”lere kadar Barzan köyünde kurdukları tekkelerde pek çok Nakşibendî-Halidi mürit yetiştirdiler.

1900”lerden günümüze kadar Barzan köyü İngiliz, Yahudi, Rus, İran, İsrail ve ABD ajanlarının uğrak yeri oldu.

Atatürk”ün 10 Kasım 1938”de ölümünden sonra Kürtçü iç ve dış manipülasyonları görmezlikten gelen Türkiye, İran, Irak ve Suriye”deki Kürtlerle de uzun süre ciddi bir temas kurmadı.

Konu tamamen öncelikle İngiltere-İsrail-Rusya ve nihayetinde ABD”nin inisiyatifine bırakıldı. Elbette bunlara Türkiye”deki Kürtçü hareketler açısından AB”yi de eklemek gerekir.

Barzaniler önce Osmanlı Türkiye”sine, sonra İngiltere, sonra da Irak”taki merkezi hükümete karşı farklı zamanlarda isyan ettiler.

Barzan köyü-kasabası Türkiye, Irak ve İran sınırının kesişme noktasında yer alıyor.

Barzan önce Yahudi hahamlar sonra da Nakşibendî tarikatı şeyhleri ile ve Kürt milliyetçiliğinin cazibe merkezi olarak varlığını sürdürdü. Barzan Türkiye sınırına 15, İran-Irak sınırına 70 kilometre mesafede.

Zibati, Berzenci gibi köklü Kürt aşiretleri Irak”ın kuzeyinde yüzyıllardır hüküm sürerken Barzani aşireti 19. Yüzyılın başlarında ortaya çıkarak diğer Kürt aşiretlerinden çok farklı Saiklerle bugünlere kadar geldi..

Kürt aşiret reislerinin büyük çoğunluğu Kadiri tarikatına mensupken Barzaniler ile birlikte bölgeye Nakşibendî-Halidi tarikatı da yerleşmiştir çevrelerin yıllardır ileri süregeldikleri savlardan birisidir: “Türkler Türkçülük yaptıkları için yıkılmıştır Osmanlı Devleti.” Ama, bu savı ileri sürenler, nedense, Türkçülüğün “Osmanlıcılık”, “İslamcılık” adındaki boşa kürek çekmelerin işe yaramadığı, bıçağın kemiğe dayandığı, Türklerin egemenlik haklarının bütünüyle ellerinden alınmak üzere olduğu, Osmanlı Devleti bünyesindeki gayri Türklerin önemli bir kesiminin küresel emperyalistlerin akıttığı çeşmeden testilerini doldurma telaşı içerisinde olduğu bir dönemde bütünüyle var kalma ya da yok olup gitmeme kaygısıyla kendiliğinden harekete geçtiği ve işe öncelikle ülkeyi yöneten gayri Türk kesimi tasfiye etmekle başladığı gerçeğini görmezden gelirler. Siyasi ümmetçiler, İslam”da “milliyetçilik” yok derken, azınlık ırkçıları ve beynelmilelciler de “milliyetçiliği” “gericilik” ve “bölücülük” olarak nitelendirmişlerdir.



“Milliyetçilikten kast edilen de her zaman “Türkçülük” ya da “Türk milliyetçiliği” olmuştur. İslamcılık ve diğer kisveler altında Kürtçülük, , Arapçılık, vb. yapmayı kendilerine hak bilenler, Türklere Türkçülüğü çok görmüşlerdir.



Osmanlı Devleti”nin son dönemlerinde örgütlenen ve temel devlet felsefesi haline gelen Türkçülük, ortaya Türklerin egemenliğini, Türk dilini, Türk kültürünü esas alan Türkiye Cumhuriyeti Devleti”ni çıkardığı için küresel emperyalistler ve malum çevrelerce asla affedilmemiştir.



Türklerin ve devletlerinin güçlü olduğu dönemlerde Osmanlı Devleti bünyesinde hakları kullanma bakımından Türk kökenlileri fersah fersah geride bırakır bir şekilde yaşayan Müslüman-gayrimüslim gayri Türklerin (Ki, bunların bir kısmı zulümden kaçarak Türklere sığınmışlardır) bir kesimi, Türklerin zayıf düştüğü bir dönemde harekete geçmişler ve küresel yağmaya maruz kalan Türk devletinden paylarını alma telaşına düşmüşlerdir. Elbette ki, sözü edilen kesimler arasından gemiyi terk etmeyenler ve sonuna kadar Türklerin yanında kalanlar da olmuştur. Öyle oldukları için de yakın tarihimizdeki şerefli yerlerini almışlardır. Küresel yağma girişimlerine baş kaldıran Türkler, Mustafa Kemal Atatürk”ün önderliğinde verdikleri ölüm kalım savaşı neticesinde ulusal devletlerini, yani, Türkiye Cumhuriyeti Devleti”ni kurmuşlar ve yağmadan pay almak isteyenlerin heveslerini kursaklarında bırakmışlardır. Fakat “yeryüzü Tanrıları” bu durumu hazmedememişler, tıpkı Ulusal Kurtuluş Savaşı yıllarındaki gibi, gayri Türk kesimleri, Türk egemenliğinin “Kâbe”si olan Ankara”ya karşı sık sık kışkırtmışlardır. İşin en acı tarafı da vaktiyle zulümden kaçarak Türklere sığınanların ve yaklaşık bir buçuk asırdır Türkiye”de Türklerle birlikte yaşayıp da “kabilecilik” ya da “mikro milliyetçilik” yapmakta ısrar edenlerin Türklere ve Türk egemenliğine zarar veren girişimler içinde olmuş olmalarıdır.



Geçmişte Türkçülükten dolayı Türkleri bölücülükle itham edenler,

günümüzde Türkçü-Kemalistleri, ulus-devletçileri, “Ne Mutlu Türküm Diye ne”yi “Ne Mutlu Türkiyeliyim Diyene” diye yorumlamayanları bölücülükle itham etmektedirler.

Türkiye, İran, Irak ve Suriye”deki Kürtlerle de uzun süre ciddi bir temas kurmadı.

Konu tamamen öncelikle İngiltere-İsrail-Rusya ve nihayetinde ABD”nin önceliğine bırakıldı. Elbette bunlara Türkiye”deki Kürtçü hareketler açısından AB”yi de eklemek gerekir.

Barzaniler önce Osmanlı Türkiye”sine, sonra İngiltere, sonra da Irak”taki merkezi hükümete karşı farklı zamanlarda isyan ettiler.

Barzan köyü-kasabası Türkiye, Irak ve İran sınırının kesişme noktasında yer alıyor.

Barzan önce Yahudi hahamlar sonra da Nakşibendî tarikatı şeyhleri ile ve Kürt milliyetçiliğinin cazibe merkezi olarak varlığını sürdürdü. Barzan Türkiye sınırına 15, İran-Irak sınırına 70 kilometre mesafede.

Zibati, Berzenci gibi köklü Kürt aşiretleri Irak”ın kuzeyinde yüzyıllardır hüküm sürerken Barzani aşireti 19. Yüzyılın başlarında ortaya çıkarak diğer Kürt aşiretlerinden çok farklı Saiklerle bugünlere kadar geldi..

Kürt aşiret reislerinin büyük çoğunluğu Kadiri tarikatına mensupken Barzaniler ile birlikte bölgeye Nakşibendî-Halidi tarikatı da yerleşmiştir çevrelerin yıllardır ileri süregeldikleri savlardan birisidir: “Türkler Türkçülük yaptıkları için yıkılmıştır Osmanlı Devleti.” Ama bu savı ileri sürenler, nedense, Türkçülüğün “Osmanlıcılık”, “İslamcılık” adındaki boşa kürek çekmelerin işe yaramadığı, bıçağın kemiğe dayandığı, Türklerin egemenlik haklarının bütünüyle ellerinden alınmak üzere olduğu, Osmanlı Devleti bünyesindeki gayri Türklerin önemli bir kesiminin küresel emperyalistlerin akıttığı çeşmeden testilerini doldurma telaşı içerisinde olduğu bir dönemde bütünüyle var kalma ya da yok olup gitmeme kaygısıyla kendiliğinden harekete geçtiği ve işe öncelikle ülkeyi yöneten gayri Türk kesimi tasfiye etmekle başladığı gerçeğini görmezden gelirler. Siyasi ümmetçiler, İslam”da “milliyetçilik” yok derken, azınlık ırkçıları ve beynelmilelciler de “milliyetçiliği” “gericilik” ve “bölücülük” olarak nitelendirmişlerdir.





Osmanlı Devleti”nin son dönemlerinde örgütlenen ve temel devlet felsefesi haline gelen Türkçülük, ortaya Türklerin egemenliğini, Türk dilini, Türk kültürünü esas alan Türkiye Cumhuriyeti Devleti”ni çıkardığı için küresel emperyalistler ve malum çevrelerce asla affedilmemiştir.



Türklerin ve devletlerinin güçlü olduğu dönemlerde Osmanlı Devleti bünyesinde hakları kullanma bakımından Türk kökenlileri fersah fersah geride bırakır bir şekilde yaşayan Müslüman-gayrimüslim gayri Türklerin (Ki, bunların bir kısmı zulümden kaçarak Türklere sığınmışlardır) bir kesimi, Türklerin zayıf düştüğü bir dönemde harekete geçmişler ve küresel yağmaya maruz kalan Türk devletinden paylarını alma telaşına düşmüşlerdir. Elbette ki, sözü edilen kesimler arasından gemiyi terk etmeyenler ve sonuna kadar Türklerin yanında kalanlar da olmuştur. Öyle oldukları için de yakın tarihimizdeki şerefli yerlerini almışlardır. Küresel yağma girişimlerine baş kaldıran Türkler, Mustafa Kemal Atatürk”ün önderliğinde verdikleri ölüm kalım savaşı neticesinde ulusal devletlerini, yani, Türkiye Cumhuriyeti Devleti”ni kurmuşlar ve yağmadan pay almak isteyenlerin heveslerini kursaklarında bırakmışlardır. Fakat “yeryüzü Tanrıları” bu durumu hazmedememişler, tıpkı Ulusal Kurtuluş Savaşı yıllarındaki gibi, gayri Türk kesimleri, Türk egemenliğinin “Kâbe”si olan Ankara”ya karşı sık sık kışkırtmışlardır. İşin en acı tarafı da vaktiyle zulümden kaçarak Türklere sığınanların ve yaklaşık bir buçuk asırdır Türkiye”de Türklerle birlikte yaşayıp da “kabilecilik” ya da “mikro milliyetçilik” yapmakta ısrar edenlerin Türklere ve Türk egemenliğine zarar veren girişimler içinde olmuş olmalarıdır.



Türk milliyetçiliğini ırkçılıkla itham edenler Müslümanlık öncesi Türk tarihini putperestlikle itham ederken, İslamcı geçinen birçok Kürt yazar Kürt tarihini, Kürtlerin Müslüman olmadan önceki tarihinden başlatmakta putperest inançlarla yoğrulmuş nevruza Ve Demirci kava destanına sahip çıkmaktadır durmadan Kürtçülük bu unsurlar tarafından pompalanmakta ve Kürtlerin ümmetin yetimleri olduğu safsatası işlenmektedir. Birçok İslamcı yazar tarafından hâlbuki Kürtler her zaman batının en önemli işbirlikçileri olmuşlardır. Bu ırak işgalinde de görülmektedir. Iraklı Kürtler Amerika”yla işbirliği yaparak Müslüman kardeşlerini arkadan vurmuşlardır. Bugün ıraktaki konumlarına Amerikan işbirliği ve Müslümanlara ihanetleri sayesinde gelmişlerdir. Amerika sayesinde ırakta muhtar bile olamayan Talabani Irakın Cumhurbaşkanı olmuştur. İslamcıların savundukları gibi Kürtlerde ümmet fikri asla güçlü değildir. Bunun yerine Bağımsız kurdistanı savunan Kürt kavimiyetçiliğ güçlüdür. Amaçlarına ulaşmak için haçlılar ve İsraille işbirliği yapmaktan çekinmezler.

Bundan anlaşılıyor ki ister Şeyh Sait isyanı olsun veya başka bir Kürt ayaklanması bunun islamla alakası yoktur. Asıl amaç bağımsız kürdistandır. İster liberal olsun ister İslamcı veya Marksist Kürt amaçları tektir. Bağimsız Kürdistan fakat kullandıkları motifler farklı olabilir.











Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 34
Dün Tekil 1927
Bugün Tekil 951
Toplam Tekil 4067086
IP 18.116.90.141






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























10 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


T rk hakanlar ve T rkmen Padi ahlar devlet i lerinde hatunun fikirlerini st n tutar.
(N ZAM L-M LK)


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.311 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap

"Bu site en iyi mozilla firefox'ta 1280x960 çözünürlükte görüntülenir."

Turan Portal v1.3 | Tasarım TURAN-SAM , Kodlama Serkan Aygün

Turan Nedir?, Bilimsel Dergiler, En popüler Bilimsel Dergi, Endeksli Bilimsel Dergiler, Saygın Bilimsel Dergi, Türk Dünyasının en popüler ve en saygın Bilimsel Hakemli Dergisi, SSCI, SCI, citation index, Turan, Türk Devletleri, Türk Birligi, Türk Dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Türki Cumhuriyetler, Özerk Türkler, Öztürkler, Milliyetçi, Türkçü, Turancı, Turan Askerleri, ALLAH'ın askerleri, Turan Birliği, Panturan, Pantürk, Panturkist, Türk, Dünyası, Stratejik, CSR, SAM, Center for Strategical Researches, Araştırma, Merkezi, Türkiye, Ankara, İstanbul, Azer, Azeri, Azerbaycan, Bakü, Kazakistan, Alma-Ata, Astana, Kırgız, Bişkek, Kırgızistan, Özbekistan, Özbek, Taşkent, Türkmen, Türkmenistan, Turkmenistan, Aşxabad, Aşkabat, Ozbekistan, Kazakhstan, Uzbekistan, North, Cyprus, Kıbrıs, MHP, AKP, CHP, TURKEY, Turancılık, KKTC, Vatan, Ülke, Millet, Bayrak, Milliyet, Cumhuriyet, Respublika, Alparslan Türkeş, Atatürk, Elçibey, Bahçeli, Aytmatov, Bahtiyar Vahabzade, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, İsmail Gaspıralı, Gaspırinski, Nihal Atsız, Alptekin, Kürşad, Tarih, Kardeş, Xalq, Halk, Milletçi, Milliyetçi, Yürek, Ürek, Türklük, Beynelxalq, Arbitrli, Elmi, Jurnal, Nüfuzlu