GEÇ DE OLSA… - Bahadır ÇELİKBAŞ - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









GEÇ DE OLSA… - Bahadır ÇELİKBAŞ
Tarih: 30.06.2010 > Kaç kez okundu? 2805

Paylaş


Artık eskisinden çok daha iyi anlıyoruz ki; kurtuluşun tek yolu bilmek ve bildirmekten geçiyor. Türkçülük fikriyatının diğer akım ve hareketlerden ayrıldığı esas nokta da işte tam bu aşamada devreye giriyor. Milli hassasiyet sahibi olan ve ülkesini canından çok seven soydaşlarımızın her gün biraz daha asabiyet deryasına dalmasının önüne geçilemeyeceğini idrak edebildiğimize göre, bizim için yapılacak ilk iş; bu milli kini, şuurlu tepkiye, yani Türkçü duruşa dönüştürebilmektir.



Toplum psikolojisine hâkim olabilmiş bir devlet iradesinin bulunduğu ülkelerde görülür ki; en küçük başkaldırılarda veya saldırıda bile olaylara zamanında müdahil olmanın getirdiği kazanç, yıllarca sürebilecek iç savaşların veya uluslar arası çekişmelerin yarattığı kargaşa ortamını (Yönetilebilir yaratılmış kargaşa) milli bir duruş çizgisine çekip faydalanabilmeyi doğurmaktadır. Yunanlılar İzmir”e çıktığında alkış tutarak karşılayan hainleri görmeseydik düşman belki de denize dökülemeyecekti. Kim bilir, belki İzmir cayır cayır yanarken o alkış tutan hainlerin yürekleri de kaçan Yunan”ın arkasından pişmanlık içerisinde kavruluyor, “padişahım çok yaşa” diyebilmek için yeni fırsatlar ve kargaşalar peşinde çırpınıyordu. Fakat görüldü ki o alkış sesleri milli bir şuurun uyanmasında ateşleyici bir etki yarattı ve İzmir”de Türk Sancağı”nın yeniden göndere çekilmesi esnasında “hain karşılama bandosu” yerini Türkoğlu Türk vatan evlatlarına bıraktı. Bu sefer gelenler Afrodit”in çocukları değil Mete”nin torunlarıydı!



Mustafa Kemal Atatürk apoletlerini söktüğünde savaşı veya memleketi değil, kargaşayı yönetmek için yola çıkmıştı. Güvendiği iki şey vardı ki bunlar: mensup olduğu milletin taşıdığı asil kan ve o güne kadar zihnine eklediği stratejik altyapıydı. Şunu biliyordu ki: Türkler zaferi getirecek disipline ve fedakârlığa binyıllardır sahipti. Başka yurtlardaki komutanlık tecrübelerinde kaz sürüsüne benzettiği askerlerin yerinde savaş mayasıyla yoğrulmuş bir nesli bulduğunda muzafferiyetin mutlak olduğundan şüphe dahi duymuyordu. İnsanlar birbirlerine kuşku ile bakıyor, devleti ise tüm benlikleriyle sevmelerine rağmen çaresiz zannediyorlardı. Ulu Önder ise kendinden emindi ve zafer muhakkaktı çünkü Türkçülük fikriyle harekete girişecekti ve bu fikrin zemininde kayganlık, hamurunda tedirginlik yoktu. Kararlı bir duruşla gittiği her yerden yüz binlerce nefer kazanarak çıkıyor, istiklal yolunda emin adımlarla yürüyordu. Milli kin, milli duruş ve dayanışmaya çoktan dönüşmüştü. İşte bir sağlam irade, bir dik duruş, onca felaketi ve sefaleti unutturmuş, yerine dünyayı defalarca sarsmış tek ve tok bir heceden ibaret Türk adını hatırlatmıştı Türk”ün kendisine!



Bizim ne zihnimizden ne de gönlümüzden bu değerler elbette silinmedi fakat milli şuurun giderek kapandığını ve aidiyet bilincinin yok olmaya yüz tuttuğunu görmek için de âlim olmaya gerek yok. Uzağı görememek yakına dürbünle bakmayı gerektirmiyor. Bizim soydaşlarımızdan istediğimiz şey cesaretten ibaret değil; kendi özünde binyıllardır bulunan fedakârlık, kararlılık ve milli bilinçtir. Bunları tekrar kazanmanın tek yolu ise Türk”çe düşünmek ve Türk”çe yaşamaktır. Okulda, camide, evde ve sokakta kendi mayamızdan ödün vermemizi bekleyenler emin olun ki ne kan ne de şuur ölçüsünde Türk değillerdir. Geçmişte yolda karşılaşıldığında soy, boy sorarak selamlaşan bir millet bugün ise Hümanizm”in kuşatmasıyla ne dili, ne soyu ne de kültürünü önemsemez hale gelmiştir.



İşte sorunun kökü her zaman olduğu gibi yine yabancı uyruklu fikirlerin yabancı uyruklu vatandaşlarla örtüştüğü noktada belirginleşiyor. İnsanı insan olduğu için sevmek, dünyaya bizim öğrettiğimiz bir görüştür fakat bunun temel prensibi kendi hür irademizle ve kendi öz kültürümüzle insanoğluna bakabilmektir. Tarihinde soykırıma, tecavüze, çocuk ve ilim katliamına bulaşmamış bir milletin evlatları olmaktan her zaman övüneceğiz elbette fakat sevgi denilen hissin tabiatı gereği, kararı verecek olan kesim hâkim kültürün mensupları olmalı, sevilmeyi hak eden kişiler ise bu kültürü mutlak anlamda benimseyebilmelidir. Türkler hakkında yüzyıllardır dini ve ilmi kökenli ifadeler yer almaktadır. Hepsinin ortak noktası ise ne Roma hayalperestlerinin ne Arap-Fars bloğunun ne de uzak Asya yamyamlarının hoşuna gitmemesidir. Çünkü aklıselim sahibi tüm din bilginleri ve âlimler Türk”ün yüksek ahlakından, disiplininden, yaratılışındaki ve inanç dünyasındaki samimiyetten bahsederken olağanüstü bir tespitte birleşmişlerdir: ”Türkler düşman olmamakta, düşman kazanmaktadır.” Bu açıdan bakıldığında bile bizim ne ölçüde hoşgörülü olduğumuz açığa çıkmakta, diş bilendiği zaman ise tepkiyi hangi boyutlarda verdiğimiz ortaya konulmaktadır. Tüm bu görüşleri ve yaklaşımları üst üste koyduğumuzda ulaşacağımız nokta bellidir. Dünyada iki güç odağı vardır: Türkler ve diğerleri…



Anadolu coğrafyası Cihan Tarihi”nin gördüğü en büyük medeniyet mezarlığıdır ve bizim burada yaşamaya devam ettiğimiz her gün, önceki medeniyetlerin varisleri dişlerini biraz daha sivrilterek akla hayale sığmayacak boyutlarda kahpelik planları düzenlemektedir. Bizler dünyadaki bu Türk düşmanlığını olağan kabul ediyoruz, çünkü dize gelmiş insanlar; yaşadıkları toplumun nazarında can verenler kadar rahat değildir. Türkler tarihleri boyunca ellerinde ülkelerinin bayrağı, üzerlerinde üniformalarıyla gelen düşmanlara karşı disiplinleri ölçüsünde saygı duymuştur. Bizler savaşmayı bir nişan olarak gördüğümüzden dolayıdır ki, bir milleti temsil kabiliyetine sahip ordularla karşılaşmak; bugünkü vatansız, bayraksız, dilsiz, töresiz insan yığınlarıyla uğraşmaktan çok daha saygıya değer bir hadisedir.



Bahsi geçen bu ifadeler sadece Anadolu”ya has bir yapı değildir elbette. Düşmanın her yerde, her zaman sinsice beklediğini ve en ufak gafletimizde salya saçarak üzerimize üşüştüğünü tüm Türk Dünyası”nda görmek mümkündür. Kırgızistan”da meydana gelen olaylarında hem dünyada hem de ülkemizdeki idrak ölçüsünü değerlendirmek bizim için mühim bir görevdir. Dünyaya haber sağlamakla görevli organların “Türk, Türk”ü katlediyor” temelinde yaptığı yorumlar maalesef ki hiçbir ön bilgilendirmeye ihtiyaç duyulmadan tüm dünyada kabul görmüştür. Hâlbuki birkaç sayfalık takip yeteneği olan herkes bilmektedir ki Kırgızistan”da meydana gelen olaylar “Kaosu kendin yarat, kendin yönet” anlayışının milliyetsiz savunucularının beslediği Türk düşmanlığından başka bir şey değildir. Tüm Türkçülerin bilmesi gerekir ki: Sorosçularla Erosçular aynı kahpenin kasığından düşüp Türk”e öfke kusmaktadır!



Tüm bu uğraşlara ve kargaşaya rağmen dünya elbette dönmeye devam edecek ve bu dünyanın dönmesine müsaade eden Tanrı, yine Türk”ün garantörlüğünde iradesini yeryüzüne hâkim kılacaktır Bizler şüphesiz biliyoruz ki: Türkçülük bir inançtır ve sorgulamaya kapalı değer yargıları vardır. Bundan emin olduğumuz için “Tehlikeler nereden gelirse gelsin, ne kadar büyük olursa olsun, tek çare ve tek ilacı Türk Ülküsü”dür” fikriyle Acun”da nam salacak, Eğilmez bir baş, bükülmez bir bilek, sarsılmaz bir kale olarak; dosta güven, düşmana korku salmaya sonsuza kadar devam edeceğiz.



Tanrı Türk”ü Korusun



Bahadır ÇELİKBAŞ

30.06.2010







Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 40
Dün Tekil 1505
Bugün Tekil 1016
Toplam Tekil 4075797
IP 18.222.148.124






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























16 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


T rk milletindenim diyen insanlar her eyden nce ve mutlaka T rk e konu mal d r.
(Mustafa Kemal ATAT RK)


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.096 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap

"Bu site en iyi mozilla firefox'ta 1280x960 çözünürlükte görüntülenir."

Turan Portal v1.3 | Tasarım TURAN-SAM , Kodlama Serkan Aygün

Turan Nedir?, Bilimsel Dergiler, En popüler Bilimsel Dergi, Endeksli Bilimsel Dergiler, Saygın Bilimsel Dergi, Türk Dünyasının en popüler ve en saygın Bilimsel Hakemli Dergisi, SSCI, SCI, citation index, Turan, Türk Devletleri, Türk Birligi, Türk Dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Türki Cumhuriyetler, Özerk Türkler, Öztürkler, Milliyetçi, Türkçü, Turancı, Turan Askerleri, ALLAH'ın askerleri, Turan Birliği, Panturan, Pantürk, Panturkist, Türk, Dünyası, Stratejik, CSR, SAM, Center for Strategical Researches, Araştırma, Merkezi, Türkiye, Ankara, İstanbul, Azer, Azeri, Azerbaycan, Bakü, Kazakistan, Alma-Ata, Astana, Kırgız, Bişkek, Kırgızistan, Özbekistan, Özbek, Taşkent, Türkmen, Türkmenistan, Turkmenistan, Aşxabad, Aşkabat, Ozbekistan, Kazakhstan, Uzbekistan, North, Cyprus, Kıbrıs, MHP, AKP, CHP, TURKEY, Turancılık, KKTC, Vatan, Ülke, Millet, Bayrak, Milliyet, Cumhuriyet, Respublika, Alparslan Türkeş, Atatürk, Elçibey, Bahçeli, Aytmatov, Bahtiyar Vahabzade, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, İsmail Gaspıralı, Gaspırinski, Nihal Atsız, Alptekin, Kürşad, Tarih, Kardeş, Xalq, Halk, Milletçi, Milliyetçi, Yürek, Ürek, Türklük, Beynelxalq, Arbitrli, Elmi, Jurnal, Nüfuzlu