Hartlant,Vagram, Bop ve Türk Dünyası

Globalizm adını verdikleri şeffaf imperyalizmin mimarları – sermaye sahipleri,çıkar ortakları dünyamızı artık yaşanmaz hale getirmiştir.Siyaset literatürüne son zamanlarda eklenen ‘Medeniyetlerin çatışması’ yerine siyasi çıkarların çatışması tabirini kullanmak daha doğru olurdu.Russo –“Ahlakta ne kötüyse siyasette de kötüdür” diyordu.Beşeri değerlerden yoksun bu global çıkar ortaklarının hırsı milliyetçiliği,maneviyatı,dini ve etik olan her şeyi tehdit etmektedir.Fransız devriminde olduğu gibi ticari çıkarlarını koruyacak bir avuç burjuva otoritesinin kökeni ile bugünkü Yeni dünya düzencilerinin kökeni üst üste düşmektedir.Bu gün dünyanı İMF adıyla ekonomik istila altına alan denetimli sermaye bankacılığının temelini koyan Mayer Amschel Bauer adında ki Rothschildler ; ”Bir ulusun parasının denetimi elimde olsun,onun kanunlarını kimin yazdığını umursamam” diyordu…

Bütünlükte uzak ve yakın tarihe baktığımızda Türk dünyası coğrafyasında,Ortadoğu ve Kafkaslarda geçmiş ve bu günkü hadiseler ve siyasi proseslerdeki paralellikler tekerrür eden tarih sınavı karşısında hazırlıksız yakalanan türk ulusu için ibret vericidir.Bence tarih bilincinden yoksunluk ve unutkanlık kadar bir ulusu mahfe sürükleyen ikinci bir amil daha yoktur.Bu anlamda ‘Evet Türkler süçludurlar – kendi tarihlerini saptıranlara karşı mücadele etmedikleri için suçludurlar’deyen Cak Makarti ulusal hastalığımızın teşhisini dahiyane tespit etse gerek.

Yukarıda bahsettiğimiz ‘düzen’ hala asrın başlarında Anadoluda kürtçülük,ermeni ayaklanması,Azerbaycanda ,Karabağda taşnakstyun olarak karşımıza çıkmakla bu gün Bosna,Karabağ ,Çeçenistan,Afganistan ve İrakta yeniden tekerrür etmektedir.

‘Bu düzen 1918 yılında Memmed Emin Resulzadenin şarkta ilk olarak kurduğu Azerbaycan Demokratik Cumhuriyetini Azerbaycanın karmaşık tarihine kahraman olarak yazdırdığı ermeni Şaumyanların eliyle yıktıran ve bu gün bu Cumhuriyeti aynı etnik kökenin 90 yıllık bir ustalıkla kamuflyaj ettiği 2 ci kuşağına peşkeş etmiş düzendir.Bu düzen eski bir süper güç mekanının ekonomik işgali için çeçen savaşının mimarı olan düzendir.

Bu düzen ‘Hartland’ planlarıyla Orta Asyanı, Afganistanı, ’Vagram’ planları ile Orta doğunu,Irakı ışgal eden düzendir.Bu düzen Anadolunun Türklere ve Kürtlere bırakılmayacak kadar önemli coğrafya olduğunu inkar etmeyen düzendir.Bu düzen 60 yıllardan bu yana Ortadoğuda ,yeni ‘mekanında’ kendi su sorununu çözmek için kurdurduğu GAP ların,BOP ların mimarı olan düzendir.Bu düzen kah İslam coğrafyasını saran yeşil kuşak,kah islamın tarihsel dinamiklerinı dinamitleyen ve islamı yeni düzene göre ayarlayan yeşil ‘eğitim’ imperalizmi gibi karşımıza çıkmaktadır.Bu düzenin koordinatları Batının şeffaf kültür ve eğitim hegemonyasının siyasal kanadı tarafından suni olarak oluşturulan ekonomik krizleri zamanında daha çıplak görünmektedir.Bu siyasal kanatın borazanları senelerdir Türk ve İslam coğrafyasında ağacı budayan baltanın kendi sapı olmuş ve olmaktadır.

Eski Sovyet mekanında ki Türk halkları ‘yayın basıldığı yöne’ karşı dirençle 70,80 yıl direndikleri halde bu gün yukarıda bahs ettiğimiz kültürel hegemonya kaosunda az bir zaman içerisinde milli ve inanç değerlerini kayıp etmek tehlikesi karşısındalar.Özellikle Kafkaslardan farklı olarak Orta Asya Türk coğrafyasında İslam toplumsal ideolojik siyasi muhalefet potansiyeli taşıya bileceğinden bu düzenin Truva atıyla daha erken tanışmıştır.Kafkaslarda Azerbaycan ve Güney Kafkasya yeni “siyasal İslam”ın episentrinden uzakta olmadığı için silkelenmeye maruz kalmıştır. Temeli çar Rusyası tarafından koyulan Kafkas Şeyhülislamlığı halkın siyasal otoriteye itaatını sağlama kurumu rolünü oynamış ve halen oynamakla sağlam temele oturtulmuştur.Bu silkelenmelerden zarar gören ise çeçen savaşını dini temellere oturtmak için komşuya lojistik ‘radikalizm’ desteği sağlamak amacıyla konuşlandırılmış ve bölge için miyadı dolmuş vahabilik gibi gözüküyor.Türkiyenin bölgede layik devlet modeli ile iktisadi ,siyasi yönden lokomotif bir devlet olma potansiyelini göz ardı

edenler komşu Irakta oluşturdukları kontrollü kaos denemesini Türkiyede kontrollü İslam modeli ile deneme çabasındalar.

Geçmiş ve yakın tarih Türk halkları için yanıltmaca edebiyatından ve hayanetler silsilesinden öteye gitmediğinden günümüzün bütün Türk dünyası hakikatini ve Yeni Dünya Düzeninin bu mekana neler vaat ettiğini irdelemek anlamlı olurdu.Bölge için değişen rejim ve politik dengelerin fonunda değişmeyen harbi,siyasi ve ekonomik müstemlekecilik ve ışgalcılık gelenekleri hedefindeki Türk İslam coğrafyasının yerini anlamakta bizlere ışık tuta bilir.

Bu coğrafya üzerindeki senaryolar bizim devlet olarak yürüttüğümüz günübirlik siyasetten farklı olarak 30-40 senelik bir tarihe dayanmakta ve bu gün bile bu planlar kademe kademe uygulanmaktadır.Sözümü adını her zaman büyük saygı ile anacağım,türk milletinin mümtaz şahsiyetlerinden olan rahmetli Müzaffer Özdağı ziyaretim sırasında yanında bulunan Emekli Tümgeneral İlhan Atabaş paşaya 60 cı yıllarda Vaşington NATO karargahında görevdeyken başından bir olay geçen kurmay Albay Atif Erçıkanın

anlattığı bu olayla pekiştirmek isterdim.:Albay yeni görevinde iken bir toplantıda meslektaşlarına ve kendisine bir dosya iletilir.Kendisine yanlışlıkla verilen dosya “Sovyetler Birliğine karşı uygulanacak Psikolojik Harp Harekatı” adlı sakıncalı dosyadır.Paşadan dosyanın yanlış verildiğini ve iade etmesi gerektiğini bildiriyorlar.Paşa artık dosyayı incelemiş ve gereken notları almıştır.Önündeki “Cosmictop Sekret” dosyasında aynen şunlar yazılmaktadır;Hedef çökertilmesi gereken Sovyetler Birliği ve burada ki gayrı rus milletleridir.Çökertilecek otoritenin yerinde yeni oluşa bilecek en büyük tehlikenin Türk dünyası olduğu vurgulanmakta ve bu oluşumun Batı için tehlike arz edeceği yazılmaktadır.Bu birliği önlemenin yolları bile sıralanmaktadır

Amaç Türkiye ile Orta Asya Türkleri arasında tampon ola bilecek suni devletler(Ermenistan-Karabağ,Kürdistan) kurmakla Türkiyenin bölgede Türk dünyasının başını çekecek Büyük lider devlet olmasını önlemektir.

Her bir ulusun ve devletin kendi ulusal çıkarlarının değişemeyecek yanları ve “kırmızı çizgileri” dediğimiz ”mahrem odası“ vardır.Yıllardır bu mahremiyetin ihlali Türkiyenin stratejik ortaklık kılıfına bürünen “ağabey”leri tarafından yapılmakla kalmamakta, Türkiyeni Orta Asya ve Kafkaslarda ki Türk Cumhuriyetlerinin totaliter rejimlerine sahipledirme direktifi ile küçük “ağabeylik” rolü de yüklenmiş gibi gözükmektedir.

Tarih hiçbir millete doğudan batıya kadar bir coğrafyada hakim aynı dil ,din ve milli kökeni paylaşan bir ulus olma kısmetini vermemiştir.Rahmetli Ebülfez Elçibeyin “Doğu Türkistan yüzünü Kırğızistana,kırğızlar Özbekistana,özbekler Kazakistana,kazaklar Azerbaycana,Azeriler Türkiyeye tutmuştur.Maalesef Türkiyenin yüzünü çevirdiği yer neredir” - deyimi Avrupa hayaliyle Batının,Orta doğunun,Kafkasların üvey çocuğu olma kısmetini de sahiplenen bir Osmanlı varisinin talihini de özetlemektedir.