Otuz yıl boyunca verdiğimiz binlerce "ŞEHİT"in ardından, geçen yıl aralık ayının başında vermiştik 7 "ŞEHİT" daha...



Düne kadar yine "ŞEHİTLER" vermeye devam ettik üçer, beşer, onar, yirmişer...



Dün TERÖR belasına 7 "ŞEHİT" daha verdik...



Onun acsısını taptaze, yüreğimizde yaşarken bu gün bir acı haber daha geldi!



Ve yine... Ve yine... Ve yine...



7 Ailenin...



7 Annenin...



7 Babanın...



Bir o kadar da kardeşin...



Sözlünün, nişanlının, yavuklunun yüreğine düştü acı haberle gelen ateş...



Sadece onların değil, hepimizin yürekleri cayır cayır yandı bir kez daha...



7 ateş daha yaktı yüreklerimizi...



Bu uğursuz haberle, devletsizliği yaşadığımız bir kez daha yüzümüze tokat gibi çarptı...



Çene kemiğimiz çatlayıncaya kadar dişlerimizi sıkmaktan...



Ve yumruklarımızı sıkıp duvarları yumruklamaktan...



Başka birşey yapamamanın çaresizliği, içimizi daha da acıttı.



Bazı TV programlarında milletle dalga geçilircesine vur patlasın çal oynasın göbekler atılıyor, halaylar çekiliyordu bu kara haber esnasında ve sonrasında!..



Ve söz bitiyordu o anda...



Artık söylenecek ne kalıyordu ki?..



Donup kaldık...



Akıllar durdu, yürekler yansın mı, donsun mu karar veremez olduk...



Sadece bugüne kadar içimizde yankılanan bir isyan, haykırış olup çıktı ağızlarımızdan:



"BU MU ULAN SİZİN TERÖRLE MÜCADELE ŞEKLİNİZ!.."



"YERİN DİBİNE BATSIN!"



Yıllardır "terörle mücadele ediyoruz" diye kendimizi kandırdığımız yeter ey milletim!..



Terörle böyle mücadele edilmez!..



Neredeyse çeyrek yüzyıldır her şehit cenazesinin ardından yapılan;



"Terörle mücadele kararlılığımız artarak devam edecektir"



"Şehitlerimizin kanı yerde kalmayacaktır"



Gibi klişeleşmiş lafların kuru-sıkı laflar olduğu anlaşılmıştır.



Bu laflar kuru-sıkı olmasaydı...



Türkiye terörle gerçekten mücadele ediyor olsaydı...



20 küsur yıllık mücadelenin sonucunda PKK daha da palazlanmış...



Ve hatta meclise dahi vekil göndermiş olmazdı!



PKK”ya kaynak sağlayan kürt mafyası Türkiye”yi sarmış ve bütün şehirlerimizde rahatça cirit atıyor olmazdı!



Burnumuzun dibinde kürt devleti kurulmuş da bize kafa tutuyor olmazdı!



İşte gerçekler bunlar!..



Şu saatten sonra herhangi bir devlet adamımız çıkıp da kuru sıkı atmasın!..



Ezberden okunan sözlere karnımız tok!..



Artık o lafları duymak istemiyoruz.



İcraat istiyoruz!..



Terörle sözde değil, özde mücadele istiyoruz!..



Basiretsiz adamlardan, pısırık yöneticilerden bıktık!..



Şu saatten sonra hakiki adamlar, yürekli yöneticiler istiyoruz!..



Terörle mücadelenin, bataklıktan kalkan sinekleri gebertmekle değil...



Gidip o bataklığı dinamitleyerek yok etmekle olacağının bilincinde olan gerçek devlet adamları istiyoruz!..



Bıktık artık yıllardır devleti yöneten bu "boku çıkarılmış diplomasi"den, demokrasi denen "bombokrasi"den...



Başka şeye kafası basmayan sümüksü ve jölemsi kıvamdaki sahte adamlardan!..



Adam gibi adamlar ve devlet gibi devlet istiyoruz!..



Yoksa bu devletsizlik ve it-köpek düzeni daha fazla devam edecek olursa, millet, devlet olmayı da bilir!..



İşin iç yüzü şudur ki;



Türk Milleti”nin içine düşürüldüğü "devletsizlik" durumunun bir neticesi olarak ne kadar arsız, uğursuz ve şerefsiz varsa hepsi Türk Silahlı Kuvvetleri”ne karşı edepsizce saldırırken...



Adi terör örgütü de boş durmamış, büyük bir gaflet ve dalaletle yapılan uluslararası anlaşmalar ve çıkarılan yasalarla eli kolu iyice bağlanan Türk Askerine karşı hayasızca ve alçakça saldırılarının dozunu arttırma fırsatı bulmuştur.



Çünkü, özellikle son 7 yıl içerisinde oluşturulan ortam buna son derece müsaittir.



Terör örgütü PKK ve onun kışkırtıcıları için bundan daha uygun bir ortam olması mümkün müdür?..



Peki nedir bu terör örgütünün cüret bulmasına yol açan ortam?!!



Bu ortam "devletsizlik ortamı"dır.



Ne yazık ki milletimiz bugün, kafasını çevirdiği her yerde devletsizliğin emarelerini kolayca görür durumdadır.



PKK terör örgütünün para kaynaklarından biri olan kürt mafyasının büyükşehirlerimizin tamamını ele geçirerek esnafı ve tüccarı haraca bağlamış...



Ve okul önlerinde dahi satılır hale getirdiği uyuşturucuyla gençlerimizi ve çocuklarımızı zehirliyor olması...



Medya ve basının milli ve ahlaki değerlerimize adeta küfreder hale gelmesi...



"Bilimadamı", "sanatçı" veya "edebiyatçı"diye yetiştirdiğimiz birtakım adamların ve kadınların gayrımillileşerek milli çıkarlarımıza aykırı olan her türlü şeyi savunmayı marifet bilmesi...



İşadamlarımızın kendi parasal çıkarlarını her şeyin üstünde görmesi...



Teröristlerin ve dışarıdan güdümlü her türlü tarikat ve cemaat mensubunun milletin meclisinde vekil olmasının "demokrasinin gereği" gösterilmesi...



Toplumsal ahlaki çöküntünün, vurdumduymazlığın ve değersizliğin hızla artması vs....



Hepsi devletsizliğin emarelerinden başka bir şey değildir.



Öyle ise, Türk Milleti”nin, devletine yeniden sahip çıkma vakti gelmiştir.



Tüm kahraman şehitlerimizin ruhu şad, yakınlarının ve aziz Türk Milleti”nin başı sağ olsun...



Özkan BOSTANCI