SİYASETÇİLERE TAVSİYELER – 14 (İtirazla Başa Çıkma ve Tılsımlı Sözler) - İsmail Hakkı Kar - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









SİYASETÇİLERE TAVSİYELER – 14 (İtirazla Başa Çıkma ve Tılsımlı Sözler) - İsmail Hakkı Kar
Tarih: 05.05.2010 > Kaç kez okundu? 3221

Paylaş


SİYASETÇİLERE TAVSİYELER – 14 (İtirazla Başa Çıkma ve Tılsımlı Sözler)





Ne söyleyeyim diye başta düşünmek,

niçin söyledim diye sonunda pisman

olmaktan iyidir!

(Sadi)



Merhaba Dostlar!



Birçok kez tanık olmuşumdur; kimi zaman fikirlerimizi birbirimize ifade edecek olsak, öylesine radikalleşiriz ki, bizim takındığımız bu tavır sebebiyle sonunda karşımızdaki de ketumlaşır, uzlaşı yollarını tamamen kapatır. Artık kabul edeceği varsa da kabul etmez. Bununla ilgili bir anımı sizinle paylaşayım: Bir dost evinde arkadaşlarla sohbet ediyoruz. Birbirini seven, ama bazı mevzulara hiç anlaşamayan iki arkadaşım, bir konuda tartışırken iş sözlü düelloya dönüştü. Diyalog çok kırıcı olmasa bile, oldukça tatsızlaştı. Münakaşanın hararetiyle adeta kendilerinden geçmiş, bizi dahi göremez olmuşlardı. İkisi de fikirlerini birbirlerine zorla dayatma çabasındaydılar. Hani istemeyen çocuğa kaşıkla yemek yedirmeye çalışan anneler vardır ya, o misal.. Bir ara diğer arkadaşlar bana: “ Hocam neden müdahale etmiyorsunuz? Baksanıza birbirlerine neler söylüyorlar!” dedi. Gülerek dedim ki; ” İki dostun kolay kolay düşman olduğunu görmedim. Durun bakalım, sonu nereye varacak. Asıl ben onu merak ediyorum”



Nihayet biri, diğerini çok sıkıştırıp pes ettirdi. Bunu yaparken, onu inceden inceye onu “ti” ye almayı ihmal etmedi. Susmak zorunda kalan mağlup, öyle bir söz söyledi ki, ben meslek hayatımda unutulmayacağım bir davranış modeli görmüş oldum: “ … abi: Bu söylediklerinde haklı olabilirsin. Ama bunu senden öğrenmek istemiyorum!!”



Ortam iyice gerilince duruma müdahale etmek zorunda kaldım. Bir süre sonra neden bu şekilde bir gerginlik yaşandığını tartışmaya başladık. Mağlup olan arkadaşımız itiraf etti: “Fikirlerden ziyade ….. abinin tutumu beni çok kırdı. Çileden çıktım! İnanın başkası olsa, ben ona yapacağımı biliyordum.” Yani Türk usulü güreş (!)



Adem peygamberden bu yana tartışalar, anlaşmazlıklar olagelmiştir. Bu çok normal bir hadise. Anormal olan, diyalogun sert ve hoş olmayan kavga boyutu.



Peki bu durumda neler yapmalıyız? İtirazlar olunca doğru olduğuna inandığımız fikirlerimiz nasıl ifade etmeliyiz? Tartışma kültürünün neresindeyiz, ne kadar iyiyiz? İşte bu yazıda onlara temas edeceğiz.



Yukarıdaki kadar olmasa da, eğitimlerimde hararetli tartışmalar oluyor. Onları sakinleştirdikten sonra neden böyle davrandığını sorarım. Genellikle bana muhatapları tarafından yeterince anlaşılmadıklarını ve gereken değerin verilmediğini hissettikleri söylerler. Aslında birçok insan kendisine hak verilmesini istemiyor. Ama iyi bir şekilde anlaşılmak ve hak ettikleri kişisel değerin verilmesini istiyorlar. O zaman ne yapmak lazım, bunları paylaşmaya geçen yazıda kaldığımız yerden devam edelim:



— Hiçbir zaman kazanmaya çalışmamalıyız. Kabul edilmeyen konu varsa, asla ısrar etmemeliyiz. Bunun yerine ikna sürecini zamana bırakmalıyız. Çünkü (baskı ile) kazanılan her tartışma, kaybedilen bir insandır. Amiyane tabiriyle, “Kazın ayağı üçtür” diyene aksini ispat etmeniz mümkündür. Çünkü bu gün gibi açık, net, bilinen bir bilgidir. Tabi usulüne uygun davranmayıp kestirmeden sonuç aldığımızda, muhatabımızı kaybetmeyi de göze almalıyız.



Bunun yerine şu sihirli cümleleri kullanabiliriz:



Evet, ben de sizin yerinizde olsam, aynı şeyi hissederdim.



Size katılıyorum.



İlk tepkinizin niçin farklı olduğunu anlıyorum.



Bu konuyu belirttiğiniz için sevindim.



Düşüncenizi belirttiğinize sevindim.



Bunun üzerinde durmanızı anlıyorum.



Sizin düşüncelerinize katılıyorum.



Böyle düşündüğünüze şaşırmadım.



Haklı olabilirsiniz.





İşte bu cümleler ile kişiyi zamanın teskin edici sürecine bırakabiliriz. Yukarıdaki cümlelerden o anki ortama uyanı kullandıktan sonra, sıra kendi fikirlerinizi söylemeye gelir. İşte burada can alıcı noktayı çoğumuz unutuyoruz. Kimileri, “Ancak, ama, lakin, fakat ” gibi ifadeyi kullanarak devam etme gafletine düşerler. Oysa bu ifadelerden sonra gelecek söz, karşımızdakinin fikirlerini çürütücü, (üslubumuzu iyi ayarlamazsak) onu rencide edici bir etkisi vardır. Masum bir niyetle yapılsa bile, mutlaka olumsuz intiba oluşturur, negatif hisleri güçlendirir. Elbette sadece tek etken değildir. Ama güçlü bir faktör olduğunu asla unutmamalıyız.



Her şeye rağmen karşımızdaki itiraza devam ediyorsa, konuyu kapatmalıyız. Neden mi? Kazanılan her tartışma, kaybedilen bir insandır. Nasılsa bir süre sonra doğru olanı o da görecektir.



Sevgili dostlar; benim düşünceme göre iletişim gönülden başlar, akılla devam eder. İkisinin birlikteliği ile “kemale” erer, olgunlaşır. Seminerlerimde ve hayatımda yaşadığım edindiğim onca tecrübeler, bana hep bunu ispatladı. Bir diyalogun sadece düşünce boyutlu başlayıp, sağlıklı sürdüğüne şahit olmadım. Mutlaka bir yerden bozuluyor veya zoraki devam ediyor. Öncelikle gönülleri fethetmeliyiz.



— Fiziksel temas sağlamalıyız. Gerektikçe, (özellikle diyalog olumsuz seyir almışsa) bunu yapmalıyız. Böylelikle olumsuz düşünceleri azaltmamız mümkündür. Çünkü dokunmak, duygusal yakınlık sağlar. Dokunmak, duygu iletişimidir. Mesajı tamamlamada çok güçlü bir katkı sağlar. Bu durum, Akdeniz coğrafyasındaki ülkelerde daha da önemli bir seremonidir. Etkisini asla hafife almamalıyız.



— Yeterli vaktimiz yoksa ertelemeliyiz. Çünkü gereken zamanımız olmadığı için rahat konuşamayacağız. Böylelikle vereceğimiz birçok mesaj eksik kalacaktır. Bunun yerine (özellikle kritik konularda) randevulaşmalıyız. Konuşmak, ciddi bir iştir ve sanattır. Siz hiç aceleye getirilip öğrenilen, icra edilen bir sanat dalı gördünüz mü?



— Ona iltifatta bulunmalıyız. Zaman zaman, bizi dinleyenin önemli bir meziyetine (özelliğine) vurgu yaparak, iltifatta bulunmalıyız. Göreceksiniz, diyalogunuz daha pozitif yönde sürecektir. Bu konuda William James” n harika bir sözü var; “İnsanların doğasındaki en derin prensip, takdir edilme isteğidir.” Bu olgu sadece ülkemizde değil, dünyanın her yerinde geçerli bir kuraldır.



Farkında mısınız bilmem; çıkarımız olmadan karşımızdakine iltifat etmekte cimri, kızgın olduğumuz muhatabımıza hakaretler yağdırmakta ise oldukça cömert olduk. Zaman zaman bu durumu çevremdekilerle tartışırım. İltifat etmenin bir karşılığı, yani bir çıkarların olması gerektiğini söyleyen ve bunu ciddi ciddi savunanlara çokça rastlıyorum. Oysa bize rehber olan Yüce Peygamber, kendi dininden veya fikirlerini benimsemeyenlere dahi insani hürmetini esirgemedi. Onun gibi düşünmese de, gereken nezaketi gösterdi. Ne çabuk unutuyoruz dostlar! Şüphesi olan, kaynakları açıp araştırsın.



Değerli dostum Abdullah Bey yeni bir web site açtı. Bu siteden her konuda kaynağı belli, sağlıklı bilgiye ulaşabilirsiniz. Siteye http://www.nenedir.net linkindinden girebilirsiniz. Ayrıca bu web sitesinde ve Facebook sayfamdan (kesifyolculugu34@gmail.com) tüm makalelerime ulaşabilirsiniz. Az bir üyelik alanımız kalsa da, eğer eklerseniz msn adresimizden (kesifyolculari@hotmail.com) sizlerle paylaşacağımız konuları değerlendiririz.



Yazımızı da böylece sonlandıralım. Gelecek sefere bu seri makalenin son kısmıyla karşınızda olmayı temenni ediyorum. Hepinize sevgi ve saygılarımı sunyorum. Kalın sağlıcakla.







İsmail Hakkı Kar

İnsan İlişkileri Ustası

İletişim:

www.edimer.net

bilgi@edimer.net

kesifyolculugu@gmail.com





“Bu yazı, mahalli idareler seçimleri arifesinde yazılmıştır.”





(Devam Edecek)







Not: Grup eğitimlerimiz için kayıtlarımız devam ediyor. Talepleriniz için bilgi@edimer.net adresine mail gönderip iletişim bilgilerinizi bırakınız. Eğitimlerini tamamlayan arkadaşların sertifikalarını düzenlenen törenle kendilerine takdim edeceğiz. Tatmin garantili olan bu eğitimlerin 6 ay boyunca takibi ve gerekli durumlarda ücretsiz tamamlayıcı eğitimleri verilecektir.



´--- Yeni açtığımız Facebook sayfamıza bekliyorum. Eklemeniz için adresimiz kesifyolcugu34@gmail.com. Msn adresimiz için kesifyolculari@hotmail.com



















Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 20
Dün Tekil 1927
Bugün Tekil 1512
Toplam Tekil 4067646
IP 18.118.1.232






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























10 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


T rk hakanlar ve T rkmen Padi ahlar devlet i lerinde hatunun fikirlerini st n tutar.
(N ZAM L-M LK)


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.597 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap

"Bu site en iyi mozilla firefox'ta 1280x960 çözünürlükte görüntülenir."

Turan Portal v1.3 | Tasarım TURAN-SAM , Kodlama Serkan Aygün

Turan Nedir?, Bilimsel Dergiler, En popüler Bilimsel Dergi, Endeksli Bilimsel Dergiler, Saygın Bilimsel Dergi, Türk Dünyasının en popüler ve en saygın Bilimsel Hakemli Dergisi, SSCI, SCI, citation index, Turan, Türk Devletleri, Türk Birligi, Türk Dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Türki Cumhuriyetler, Özerk Türkler, Öztürkler, Milliyetçi, Türkçü, Turancı, Turan Askerleri, ALLAH'ın askerleri, Turan Birliği, Panturan, Pantürk, Panturkist, Türk, Dünyası, Stratejik, CSR, SAM, Center for Strategical Researches, Araştırma, Merkezi, Türkiye, Ankara, İstanbul, Azer, Azeri, Azerbaycan, Bakü, Kazakistan, Alma-Ata, Astana, Kırgız, Bişkek, Kırgızistan, Özbekistan, Özbek, Taşkent, Türkmen, Türkmenistan, Turkmenistan, Aşxabad, Aşkabat, Ozbekistan, Kazakhstan, Uzbekistan, North, Cyprus, Kıbrıs, MHP, AKP, CHP, TURKEY, Turancılık, KKTC, Vatan, Ülke, Millet, Bayrak, Milliyet, Cumhuriyet, Respublika, Alparslan Türkeş, Atatürk, Elçibey, Bahçeli, Aytmatov, Bahtiyar Vahabzade, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, İsmail Gaspıralı, Gaspırinski, Nihal Atsız, Alptekin, Kürşad, Tarih, Kardeş, Xalq, Halk, Milletçi, Milliyetçi, Yürek, Ürek, Türklük, Beynelxalq, Arbitrli, Elmi, Jurnal, Nüfuzlu