İnanıyorum ki, sizler de benim gibi "Ne Mutlu TÜRKÜM!" diyenlerdensiniz ve "Türk Askerliği"ne son zamanlarda yapılan sözlü, yazılı, görsel, haysiyetsiz ve haince saldırılardan çok mu çok rahatsızlık duyuyorsunuz. Sadece rahatsızlık ve nefret dışında bu hayasızca saldırının çok daha önemli bir boyutu var: Türk”ün, tarihî / moral / manevî en büyük dayanağı ve son olarak da Mustafa Kemal tarafından değerlendirilmiş olan "Askerlik Kut”u"na verilen telâfi olmaz zarar. Türk ve Türklük - özellikle bu coğrafyada - Askerlik Ruhu olmadan yaşayamaz. Tarihimiz ve coğrafyamız bizi "Askerlik Ruhu"muzu korumağa ve güçlendirmeğe mecbur ediyor... Görünen ve - maalesef - yaşanan o ki, üst düzey paşa üniformalılar benim ve bizim gibi düşünmüyorlar. Bakın, Vatan gazetesinin saygın yazarı Can Ataklı 19.04.2010 tarihli yazısına ne başlık atmış: "Askerin içine düştüğü yürekler acısı durum". Japonya”da olsa onlarca general ve yüzlerce asker çoktan "harakiri" yapardı! Bizde iki-üç onurlu subay çıktı sadece o kadar… Bu şerefli askerlerin önünde saygı ile eğiliyor ve susan silâh arkadaşlarını anlayamıyorum… Bu ne tür silâh arkadaşlığı! Bizim - emeklisi ve muvazzafı ile - yüksek rütbelilerimizin üzerine ölü toprağı serpilmiş, sanki... Emeklisi ve muvazzafı ile koca koca, anlı şanlı paşalar, silâh arkadaşları hapiste iken rahat uyuyor ve Ordu Evlerinde whisky yudumluyorlar... Ben, binlerce emekli-muvazzaf subayın, Silivri Toplama Kampındaki aylardır tutuklu ama neden suçlandığı meçhul olan asker arkadaşlarını ziyaret etmelerini bekledim… Anzac”ların torunlarının torunları asker atalarını taa Avustralya”dan, Yeni Zelanda”dan gelerek ziyaret ediyor... Tutuklu askerleri bu ilgisizlik kahretmiştir… Aklım almıyor, iki savcı kalkıyor, 25”i general ve amiral olan 78 muvazzaf subayı tevkif etmeğe kalkıyor. Bence bu, ülkenin savunma güçünü yok etmek demektir. Bundan daha büyük bir suç olamaz... Böyle giderse yarın bir savcının aklına esecek ve 100 jet pilotu subayı tutuklayacak... Veya bir savcı emrindelki polis botu bir Firkayni marinaya çekip bağlayacak... Tanrım! Generalsiz ve amiralsiz birlikler! Başsız gövdeler! O esnada İlker paşa da Macaristan yolculuğuna hazırlanıyor... İyi ki centilmen düşmanlarımız var! Dedim ya aklım durdu ama askerliği imha makinası durmuyor... Yeni Boğazlayan Kaymakamı Ali Bey”ler için zemin hazırlıyor...

Ben şahsen - Harbiyeli olmadığımdan - yoklamada "1283" denildiğinde "içimizde" demedim; "Kanla irfanla kurduk biz bu Cumhuriyeti / Cehennemler kudursa ölmez nigâhbanıyız" diye marş söylemedim. Harbiye”den mezun olmadığımdan " Türk bağımsızlığını ve Cumhuriyetini / Atatürk İlke ve İnkılâplarını / Sonsuza dek koruyacağıma / Savunacağıma ve yükselteceğime / Bu yuvadan aldığım eğitim ve bilgiyle / Bize kazandırılmaya çalışılan / Türkiye Cumhuriyeti ruhunun / Daima temsilcisi olacağıma / Düşüncelerimize ve yarınlarımıza ışık tutacak / Ülkeme övünç getirecek / Yeni fidanlar yetiştireceğime / Namusum ve Şerefim üzerine and içerim " diye andiçmedim. Ama bir Yedek Subay öğrencisi iken "Türklüğün öz cevheri taşar temiz kanından / Yedek subay ölür de dönmez er meydanından" diye, duyarak haykırdım ve haykırıyorum. Bir Asteğmen olarak (1949-1950, 31. Dönem) nasıl andiçtiğimi hatırlamıyorum. Her hâlde Harbiye”nin andından farklı değildi. Ama, Taa tarihin derinliklerinden gelen Türk Askerliği”nin simgesi olan üniformamın onurunu ve Atatürk İlke ve İnkılâpları”nı koruyacağıma namusum ve şerefim üzerine andiçmişimdir... Evet “namus" ve "şeref”ten söz ediyorum…



Ben, 83 yaşında yedek asteğmen diyorum ki, bir dernek kuralım ve maneviyatı en az benim kadar bozulmuş "Ne Mutlu Türküm”cüler"e moral verelim ve Türk Askeri”nin üzerine serpilen ölü toprağını temizleyelim. Tekrarlıyorum: Türk”ün askerlik hasleti O”nun en büyük manevî hazinesidir. O”nun onurunu korumak her "Ne Mutlu Türküm" diyenin Namus-Şeref borcudur. Türk Askerliği”ne bu hayasızca, bu şerefsizce sadırı derhal durdurulmalıdır. Türk Ordusu, ne Tramvay Demokrasisi”ne ne de onun meşruiyetini çoktan yitirmiş, mızraklarına demokrasi yaveleri geçirmiş Emevîleşmiş riyakâr yolcularına feda edilebilir. Evet, kara faşist riyakâr demokratları def etmek ve Türk Askerlik Onuru”nu korumak için böyle bir dernek kurulmasını nasıl karşılıyorsunuz? Ve de ilâve ediyorum. Böyle bir sivil amaçlı derneğin kurulması inisiyatifi onuru herkesten önce Ordu Evlerinde vakit öldüren emekli - paşalara - askerlere düşer diye de düşünüyorum... Arkasında büyük bir emekli asker ve sivil yurtsever aydının bulunacağı böyle bir yasal dernek, Türk Askerliğine hayasızca ve haince saldırılara karşı çok caydırıcı bir rol oynayacak ve mevcut hainlere hadlerini bildirecektir. Kokuşmuş kişi ve kuruluşlar - satılmış oylarla ve hileyle gelmiş parti ve partililer dahil - önce kendi kapılarının önünü temizlemelidirler. Haydi emekli Assubaylar ve Harbiyeli”ler 1283”e lâyik olmanın, göçmeden onurlanmanın tam zamanı... Biz yedekler - ve ben Yedek Subay Okulu 31. Dönemli 118 Celâdet - yanınızdayız!

Celâdet Moralıgil



(III. Ordu, Sarıkamış Süvari Tümeni, Kars 246. Sınır Piyade Alayı, Şahnalar Taburu, Cebeci Sınır Bölüğü Takım Komutanı – 1950 terhisli - Piyade Asteğmeni)



Not 1) Emekli Assubay ve Subay kuruluşlarının ileti (E-Mail) adreslerini bilenler lûtfen bu düşüncemi yönlendirsinler veya bana adresleri bildirsinler.

Not 2) Sadece Askerlik Onuru için değil, meselâ, “Türk Hukuk Onurunu Koruma Derneği” diye tüm hukukçuların (Hukuk fakülteleri profesörleri, barolar, avukatlar vb.) katılımıyla bir dernek; veya “Türk Dış Onurunu Koruma Derneği” diye ABD ve AB uydusu olmayan haysiyetli dış politika temelli bir dernek vb. kurulabilir ve – bugünkü haysiyetsiz koşullarda – mukakkak kurulmalıdır. Son yıllarda onuru ayaklar altına alınan birçok kişi ve kuruluş var… Yani onlarca “Onur Koruma Derneği”ne ihtiyaç var…

Not 3) Düşman güldürür, dost ağlatır”dan yola çıkarak, askerî bilgi ve yeteneği hariç Başbuğ paşaya notum, iki selefine olduğu gibi olumsuzdur...