Rüyanı gücü var mıdır?

Umutlar yanarsa, duman çıkarırlar mı?

Abuk-sabuk bir soru: Olmayan bir şey yenir mi?



Dert içerdeyse çare, içerde mi yoksa dışarda mı olur?



Utanmazlara 'utanma' dersi verilse, 'utanır' hale gelirler mi?



Acaba diyorum; ‘hikmet’ arayanlar, onu muhakkak bulurlar mı?



Hani sormak geliyor içimden de: 'Ahhhh, ah...' demek iyi mi kötümü?

"Dışı Müslüman, içi Kâfir olan insan çoktur" demiş birileri... Siz ne dersiniz?

Müslüman kimliği taşıyıp da kâfirlerin dili ile konuşanlara nasıl bir sıfat bulmak gerek?

Aklıma gelmişken sorayım da... Ne olacak memleketimizdeki çok sayıdaki sığırların hâli?

Şiir yazmak mı, hikâye yazmak mı, masal yazmak mı yoksa roman yazmak mı daha iyidir?

Aklıma gelmişken sorayım: Hayvanlar, insanların kendilerine 'hayvan' dediklerini biliyorlar mı?



Babasının katiliyle bir evlat aynı safta, sarmaş dolaş, nasıl buluşur? Mâkul bir izahı var mıdır?



Ahhhh kalbim ah... (Pardon) 'Ahhh yüreğim ah' diyecektim, yanlışlık oldu. Yoksa tersi miydi?



Birilerine köpeklik yapanların, kendilerine yalakalık yapacak, fino kullandıklarını biliyor musunuz?



Evet, evet… Elbette ‘doğru’ biliyorsunuz, ama her ‘doğru’yu da muhakkak siz bilmek zorunda mısınız?



Aklıma geldi de sorayım: Köpeklere yol yordam soranların gidecekleri yeri bilen var mı? (Fiziki köpeklerden özür).



Evet, evet… Hiç endişe etmeyin. Merak da etmeyin... İki yanlış bir doğru etmez! Peki, çok sayıda marazlı beyinden çıkan fikirler de mi bir 'doğru' etmez?



Üniversitelerde mevzuat gereği teşekkül ettirilen etik kurulları, ahlaksız ve etik olmayan icraat yapan ve bu durumları belgelenen kişileri korumak için midir?



Şöyle etrafıma bakıyorum da insanoğlunda iki tür hastalık görüyorum: 1. idrar yolları enfeksiyonu 2. İdrak yolları enfeksiyonu… Yanılıyor muyum acaba?



Kim söylemiş, ne zaman söylemiş, niye söylemiş, neden söylemiş, nerede niçin söylemiş? Ne bileyim ben! Hepsini benim bilmem gerekmez ki… Biraz da başkaları bilsin. Kötü mü olur yani?



Sanki çok lâzımmış gibi aklıma geldi de... Bir zamanlar, yani fî tarihinde, çok sık gündeme gelen bir ‘ulusalcılar’ grubu vardı, şimdi neredeler? ‘Borusalcı’ mı oldular yoksa bir başka şey mi?



Âşık biri için meselâ derler ki: ‘Deli gibi’ aşık… Bu ifadeden anlaşılan ‘âşık olan kişilerin en iyileri deli gibi olanlardır’. Acaba yanlış mı anlıyorum? Makbul olan ‘delinin aşkı’ mı?

Acaba diyorum; 'hayalperest' olsam, bazı problemleri çözebilir miyim?



Esrarengiz soru daha çok da…