BASIN BÜLTENİ Özgürgün Türkeş ve Zeybekçi ile görüştü - TURAN-SAM : TURAN Stratejik Ara?t?rmalar Merkezi - http://www.turansam.org









BASIN BÜLTENİ Özgürgün Türkeş ve Zeybekçi ile görüştü
Tarih: 04.10.2016 > Kaç kez okundu? 1015

Paylaş


Başbakan Hüseyin Özgürgün, TBMM’nin 26. Dönem 2. Yasama Yılı Açılış Töreni’ne katılmak amacıyla gittiği Ankara’da, Kıbrıs İşlerinden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş, Türkiye Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi ile de görüştü.

Görüşmelerde, Türkiye’nin KKTC’ye katkıları ile KKTC’de sürdürülen projeler ve yatırımlar yanında Türkiye’den ülkeye getirilen suyla ilgili yatırımlar değerlendirildi, karşılıklı görüş alışverişinde bulunuldu.



Özgürgün: “Türkiye’nin etkin ve fiili garantisini asla tartıştırmayız”



Başbakan Hüseyin Özgürgün, Türkiye’nin etkin ve fiili garantisini asla tartıştırmayacaklarını vurgulayarak, “Kıbrıs Türk halkı da Anavatan Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinden asla vazgeçmez. Kamuoyu yoklamaları da bu desteğin yüzde 90’larda olduğunu gösteriyor. Rum tarafı da bunu bilecek” dedi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) 26. Dönem 2. Yasama Yılı Açılış Töreni’ne katılan Başbakan Özgürgün, TRT Haber’in yayınına katılarak soruları yanıtladı.

Kıbrıs müzakerelerinin 1968’den bu yana aralıklarla devam ettiğine ve Kıbrıs Türk tarafının anlaşma niyeti olduğunu birçok anlaşmada ortaya koyduğuna işaret eden Başbakan Özgürgün, Kıbrıs Rum tarafının, Kıbrıs Türk tarafının bütün olumlu yaklaştığı anlaşmalara “hayır” dediğini, son olarak da Annan Planı’nı reddettiğini aktardı.

Kıbrıs Türk tarafının olduğu kadar Kıbrıs Rum tarafının da bir çözüme ihtiyacı olduğunu, Kıbrıs’ta iki eşit ortağın, Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin şart olacağı, iki halkın siyasi eşitliğine dayanan bir çözümün gerektiğini vurgulayan Başbakan Özgürgün, şöyle devam etti:

“İki kesimlilik net olarak korunmalıdır. Kıbrıs Türk halkının Kıbrıs’ta Rumlar kadar eşit olduğu da unutulmamalıdır. Bunu Rum tarafı kabul ederse derhal çözüm olur. Rum tarafı bunu kesinlikle kabul etmiyor. Zaten onun için 48 yıldır görüşülüyor. Tersinden bakalım, eğer biz Rum tarafının istediklerini kabul edersek de hemen çözüm olur. Onlar nedir; Türk askeri gidecek, Türkiye’nin varlığı Kıbrıs’ta sonlanacak, eşitlik olmayacak azınlığı kabul edeceksiniz. Rum tarafının göçmen dediği insanları Kuzey’e yerleştireceksiniz. İki kesimliliği ortadan kaldıracaksınız. Bunu da kabul ederseniz yarın çözüm olur. Demek ki aramızda çok farklar var. Çok ciddi problemler var, çok ciddi ayrılıklar var. Bunların hiç birinde de uzlaşılmış değil. Onun için Kıbrıs’ta görüşmeler daha sürecek. Kolay bir süreç değil. 48 yıl daha sürebilir. Kıbrıs Türk halkı da Anavatan Türkiye de bu konuda her türlü olumlu yaklaşımı gösterdi. Burada varsa bir sıkıntı her zamanki gibi güney’dedir, Avrupa Birliği’ndedir, Yunanistan’dır. Yunanistan Başbakanı ve Dışişleri Bakanı’nın da son dönemde yapmış olduğu açıklamalar uzlaşmadan ne kadar uzak olduğumuzu gösteriyor.”

Başbakan Özgürgün, dönüşümlü başkanlığın Yönetim ve Güç Paylaşımı başlığı altında alt başlık olduğunu, Yönetim ve Güç Paylaşımı başlığı altındaki konularda da sıkıntılar olduğunu anlattı.

Liderlerin New York’taki görüşmeleriyle ilgili soruyu da yanıtlayan Başbakan Özgürgün, New York’ta pek uzlaşı göremediklerini, görüşmelerin kaldığı yerden devam edeceğini ve etmesi gerektiğini söyledi. Taraflarda seçim olduğu zaman görüşmelerin sıkıntıya girdiğini belirterek, gelecek yıl Kıbrıs Rum kesiminde başkanlık seçimi olduğunu anımsatan Başbakan Özgürgün, seçim atmosferine girilmesinin görüşmeleri uzatacağını kaydetti.

Başbakan Hüseyin Özgürgün, Türkiye’nin garantörlüğünün en kalın kırmızı çizgileri olduğunu ve asla tartıştırmayacaklarını vurgulayarak, şöyle konuştu:

“Ben ve hükümetim olarak söylüyorum, kesinlikle Türkiye’nin garantörlüğünü tartıştırmayız. Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinden asla taviz vermeyiz, onu konuşturmayız. Bu bizim altı çizilmesi gereken en kalın kırmızı çizgimizdir. Çünkü güvenlik konusu, bugünkü ‘çağdaş’ dünyada çok daha fazla önem arz ediyor. Çok yakın çevremizde de görüyoruz. Hiç kimse kimsenin gözünün yaşına bakmadığı gibi, kimse de kolay kolay birisine yardım edecek durumunda değil. Çok şükür ki, Anavatan Türkiye 1974’te müdahaleyi yapmasaydı Kıbrıs’ta da böyle durumların yaşanacağını herkes biliyor. Onun için biz, o günleri yaşatmayacak bir çözüm peşindeyiz. Onu yapmazsak halkımıza da çok büyük zararı olur. Yarın diyelim ki böyle bir çözümden sonra Kıbrıs Türk halkı Elam gibi bir terör örgütünün, Rum tarafındaki aşırı uç unsurların insiyatifine terk edilmiş olur, sokağa çıkmayacak duruma gelir. Sokağa çıktığı zaman ‘çocuk geri dönecek mi’ endişesi yaşamaya başlar. Onun için biz Türkiye’nin etkin ve fiili garantisini asla tartıştırmayız. Kıbrıs Türk halkı da anavatan Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinden asla vazgeçmez. Kamuoyu yoklamaları da bu desteğin yüzde 90’larda olduğunu gösteriyor. Rum tarafı da bunu bilecek.”

Kıbrıs Rum tarafının “Ben tanınan devletim, AB üyesiyim, Kıbrıslı Türkler azınlıktır, onlarla azınlık haklarını görüşüyorum” yaklaşımında ve felsefesinde olduğuna işaret eden Başbakan Özgürgün, Rumlar bu yaklaşımda olduğu için adadaki doğal kaynaklar konusuna da, her şeyin kendisinin olduğu ve “azınlıklarla bunu görüşmem” mantığıyla baktığını söyledi. Başbakan Özgürgün, “Bu zihniyetle neyi anlaşacaksınız ki?” diye sordu.

Doğal gazın Ada’daki iki halkın eşit hakkı olduğunu vurgulayan Başbakan Özgürgün, “Hiçbir zaman Rum tarafının tek başına hakkı değildir. Onu da oldu bittiye getirme gayretleri var. Öyle bir şey olursa da gereken tedbir alınır. Kıbrıs Türk tarafının haklarını da yedirmemek lazım” dedi.

Kıbrıs Rum kesiminde 3 bin uzman asker alımı konusundaki bir soru üzerine Başbakan Özgürgün, bunun, Türk askerinin Kıbrıs’taki fiili varlığının ne kadar önemli olduğu anlamına geldiğini vurguladı.

Başbakan Özgürgün, “Bir taraftan, ‘Türk askeri gitsin, Türk unsurlar gitsin’, bir taraftan da yaklaşık 30 bin kişilik bir ordu besliyorsunuz. Sen önce bunları kaldır, onu görelim. Ondan sonra bunu söylemeye hakkın olur” dedi.

Rum tarafının, Türk askerini “tehdit” olarak gördüğü iddiasıyla tedbir aldığını söylediğini, Türk askerinin tehdit olmadığını kaydeden Başbakan Özgürgün, “1974’den sonra Kıbrıs’ta ne oldu ki sen tedbir alıyorsun. 1974’den önce Türk askeri yokken oldu olanlar. Binlerce insan öldü, kayboldu. Daha bir ay önce katledilmiş 33 kayıp Türkün cenazesini Kuzey’de gömdük. Bunlar daha yeni bulundu. O zaman Türk askeri yoktu. Türk askeri olduktan sonra Ada’ya barış geldi. Ada’ya barışı Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) getirdi. Hala daha onu tehdit görüyorsan bunun arkasında başka niyet ararım. Güney’e geçtiği zaman aşırı uçların saldırısına uğramış birçok Kıbrıslı Türk var. Asker alımları süratli bir şekilde Güney’de devam ederken TSK’nın ve Güvenlik Kuvvetleri’nin güçlü olması çok önemli” dedi.

Konuşmasında, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın TBMM’deki konuşmasını da değerlendiren Başbakan Özgürgün, “Sayın Cumhurbaşkanımız çok kapsamlı bir konuşma yaptı, her konuya değindi. 15 Temmuz’dan sonra Meclis ilk defa açılıyor. Önemli bir açılış. O süreci de değerlendirdi. AB ile ilişkilerden, terör olaylarına kadar her türlü konuya kapsamlı bir şekilde değindi. Sayın Cumhurbaşkanı, Meclis’ten beklentilerini de dile getirdi” dedi.

Cumhuriyet Meclisi’nin de 3 Ekim Pazartesi günü açılacağını belirten Başbakan Özgürgün, TBMM’nin yeni yasama yılının açılışına katılmaktan büyük bir memnuniyet duyduğunu kaydetti.

Başbakan Özgürgün, 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili bir soruya karşılık, hükümetin 21 Temmuz’da FETÖ’yü KKTC’de terör örgütü olarak kabul ettiğini, 7 Ağustos’ta da Yenikapı Mitingi’ne katıldığını anımsatarak, “O anlamda yoğun bir işbirliğimiz var. KKTC ile Türkiye Cumhuriyeti arasındaki ilişkiler her açıdan çok yoğun ve çok üst düzeyde. Biz Kıbrıs’ta da bu anlamda gereken bütün tedbirleri almış bulunuyoruz ve Anavatan Türkiye ile işbirliği içerisindeyiz. Türkiye ne kadar güçlü ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde biz de o kadar güçlüyüz. Biz, Türkiye’nin güçlü ve sağlıklı olmasını istiyoruz. Türkiye, bu tip belalardan kurtulduğu zaman çok daha güçlü olacaktır, mutlaka da kurtulacaktır, böyle bir gücü var” dedi.

Türkiye’de 15 Temmuz darbe girişiminin ardından, yurt dışından gösterilen bazı yaklaşımları hayretle izlediğini, yaşanılan olayların Kıbrıs Türk halkını derinden yaraladığını ve gereken adımları attıklarını ifade eden Başbakan Özgürgün, en basit ifade ile Türkiye’ye haksızlık yapıldığını söyledi.

Türkiye’ye yapılanların samimiyetsizlik olduğunu kaydeden Başbakan Özgürgün, AB’nin aynı tutumu Kıbrıs’ta da yaptığını belirtti.

Türkiye’nin kredi notunun düşürülmesiyle ilgili değerlendirmesinin sorulması üzerine de Başbakan Özgürgün, ekonominin zayıflatılması ile her şeyin zayıflatılmasının hedeflendiğini ifade ederek, “Ekonomik güç, askeri güç birleştiğinde süper güç olunuyor. Askeri gücün zayıflatılması operasyonları yapıldı. Sonra ekonomik gücü zayıflatma, bence şimdi onun ikinci perdesi oynanıyor. Türkiye bunları aşacak kadar çok büyük bir ülke. Türkiye’nin ekonomik gücü dünyadaki en büyük ekonomik güçlerden biri. Bunu çökertmek kolay değil, bu şekilde imkanı yok, onlar görülecek. Kısa süreli aldatma olur ancak, gelir geçer. Biz, Kıbrıs’a gelen yatırımlardan da o gücü görüyoruz. Türkiye’nin hem ekonomik gücü, hem askeri gücü, ikisi de zaafiyete uğratılacak güç değil. Bunu deneyenler bana göre hayal peşinde koşuyor” diye konuştu.

Ankara’da, Türkiye hükümet yetkilileri ile üst düzey görüşmeler de yaptığını, KKTC ve Türkiye hükümetlerinin çok yoğun ve yakın işbirliği içerisinde olduğunu da aktaran Başbakan Özgürgün, özellikle Türkiye’den suyun gelmesi ile ülkede ciddi proje ve yatırımlar olduğunu, bunları da görüşme fırsatı bulduklarını söyledi.



Özgürgün: “Rum tarafının taleplerinden vazgeçmediği ortamda 2016 yılı sonuna kadar bir çözüm umudu görmüyorum”



Başbakan Hüseyin Özgürgün, Kıbrıs müzakerelerinde gelinen aşamaya bakıldığında ve Kıbrıs Rum tarafının açık olan taleplerinden vazgeçmediği bir ortamda 2016 yılı sonuna kadar çözüm umudu görmediğini ifade etti.

A Haber’in, New York’ta yapılan üçlü Kıbrıs görüşmesine ilişkin sorularını yanıtlayan Başbakan Özgürgün Kıbrıs Türk tarafının zorla her şeyi vererek gerçekleştirilecek bir anlaşmaya ihtiyacının olmadığını, Rum tarafının da Kıbrıs Türk tarafı kadar bir anlaşmaya mecbur olduğunu kaydeden Başbakan Özgürgün, “Rum tarafının ada üzerindeki hakları, hiçbir konuda Kıbrıs Tük tarafının haklarından daha fazla değil. Bunu ortaya koyup, bir görüşme ve anlaşmayı devam ettirmek lazım” dedi.

Rum tarafının BM Genel Kurul çalışmaları sırasında Türk tarafıyla görüşmeyi kesinlikle kabul etmediğini dile getiren Özgürgün, liderler görüşmesinin BM Genel Kurul çalışmaları bittikten sonra yapıldığını kaydetti.

Özgürgün, Rumların, yurt dışında, “sadece, BM gözetiminde iki toplum görüşüyor” şeklinde kabul ettiğini, bu bağlamdan bakıldığında bu görüşmelerden çok umut beklemenin doğru olmadığını söyledi.

Müzakerelerde gelinen aşama ve bugüne kadar olan gelişmelerden 2016 yılı sonuna kadar çözüm olmayacağının görüldüğünü belirten Başbakan Özgürgün, şunları kaydetti:

“2016 yılı sonunda çözüm olur mu? Bu aşama veya bugüne kadar olan gelişmelerden böyle bir şey olmadığını görüyoruz. Rum tarafı taleplerinden vazgeçti mi, bunun da olmadığını görüyoruz. Rum tarafı, ‘Güzelyurt’u isterim, Maraş’ı isterim, Karpaz’da kanton isterim, 160 bin göçmenin tamamı yerlerine dönecek, KKTC topraklarının yarısını isterim’ gibi hiçbir talebinden vazgeçmiş değil. Bir de, ‘Türk askerinin çekilmesi, Türkiye’nin gönderilmesi’ var. Rum tarafının talepleri çok net. Bu taleplerden vazgeçmedikten sonra yılsonuna kadar bir anlaşma olur mu? Eğer teslim olacaksanız olur. Kıbrıs Türk tarafı, ‘ben teslim oldum’ derse olur. Türkiye bunu kabul ederse o zaman olur. Ama ne Türkiye ne Kıbrıs Türk tarafı asla böyle bir şeyi kabul etmez.”

Türkiye’nin fiili garantörlüğü ve tek taraflı müdahale hakkını içermeyen bir anlaşmanın olamayacağını, BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide’nin garantiler konusunda, “garantiler çağ dışıdır” yönündeki açıklamasının son derece tutarsız ve yanlış olduğunu vurgulayan Başbakan Özgürgün, BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı’nın garantiler konusunda böyle bir açıklama yapmaya ne yetkisi ne hakkı olduğunu söyledi.

Bugün dünya geneline bakıldığında çok daha fazla güvenliğe ve garantilere ihtiyaç duyulduğunu ifade eden Özgürgün, “Dünyada güvenlik sorunu çok had safhada, kimin kime ne yaptığı belli olmayan bir düzen var. Öyle bir ortamda biz Kıbrıs Türk tarafı olarak, bir anlaşmanın herhangi bir şekilde ışığını görmüyoruz” dedi.

Kıbrıs konusunda görüşmelerin 2008 yılında, yanlış bir kararla da olsa, Kıbrıs Türk tarafının zorlamasıyla başladığını, oysa 2004’deki “hayır” kararlarının ardından görüşmeleri Rumların başlatması gerektiğini ifade eden Başbakan Özgürgün, şöyle konuştu:

“Bizim, yanlış bir kararla, zorla görüşme başlatmamız ve anlaşmaya mecburuz gibi bir tavır sergilememiz de aslında çok yanlış, bunu daha önce de söyledim. Biz kimseden anlaşma dilenmiyoruz, anlaşma ihtiyacındayız diye her şeyi verecek değiliz. Ama o dönemlerde, zorla masaya Rumları getirmek için çok uğraştık. Oysa 2004’te ‘hayır’ diyen tarafın bizi zorla masaya getirmesi gerekirdi. o zaman ne oldu, ‘beni zorla getirdiğine göre daha fazla taviz vermeye ihtiyacı var, demek ki anlaşmaya ihtiyacı var, demek ki bunlar anlaşmak zorunda’ der ve taleplerini iki katına çıkarır. Yanlış buradaydı, o hata 2008’de yapıldı, çok büyük bir hata olarak yapıldı. Bugün de aynı şeyde devam ediyoruz”.

Özgürgün, New York’ta yapılan üçlü görüşmenin sonucunun kendisi için sürpriz olmadığını da kaydederek, görüşmelerin, 1968’den bu yana olduğu gibi devam edeceğini belirtti.

Özgürgün, “Bir sürpriz olur da Rum tarafı bütün isteklerinden, garantilerdeki yanlış tavrından, toprak tavizlerindeki isteklerinden, olmayacak bir hayal olan bütün göçmenleri evlerine döndürme hayalinden, Girne’ye bayrak dikeceğim hayalinden, Türk bayrağını Kuzey’den indireceğim hayalinden, Türk askerlerini buradan göndereceğim hayalinden vazgeçer o zaman tabi ki çözüm umutları doğar. Bunların vazgeçilebileceğine dair birinin bir beklentisi varsa, ben onu beklemiyorum, o da o zaman çözüme ulaşsın” dedi.



Eide: "İki liderin anlaşması yetmez"



Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide, Birleşmiş Milletlerin resmi yayın organı UN News Center’e Kıbrıs’taki müzakere süreci ile ilgili yaptığı açıklamada tarafların askıda bulunan konular üzerinde uzlaşıya varamamaları durumunda sürecin ters yöne ilerleme tehlikesinin bulunduğuna dikkat çekerek, çözüm fırsatının kaybedilmesi durumunda Kıbrıs’ta bölünmüşlüğün ve statükonun istikrarlı bir şekilde devam edeceğinin altını çizdi

Sürecin ilerlemiş aşamada olduğunu, nihai düzlüğe varılmakta olduğunu ifade eden Eide, nihai çözüme yakın olunup olunmadığı şeklindeki bir soru üzerine, geçmişten daha çok yakın olunduğunu ancak askıda bulunan konular olması nedeniyle hala gidilmesi gereken yolun bulunduğunu söyledi.

Eide, anlaşmanın yakın olduğu izlenimini de yaratmak istemediğini çünkü çözümlenmesi gereken az ancak önemli konuların bulunduğuna dikkati çekti.

Birçok konunun geride kaldığını, çözümlendiğini, ancak, genellikle daha zor konuların ilk önce ele alınmadığına da dikkati çeken Eide, açıklamasında ayrıca bu nihai konuların, daha çabuk, daha etkili ve doğru bir şekilde göğüslenmesinin mümkün olacağı bir çerçeve, bir alanın yaratılması gerektiğini, şimdi bunu arayacaklarını belirtti.

Son 50 yılın çabalarının kaybedilmesi tehlikesinin bulunup bulunmadığı şeklindeki bir soru üzerine Eide, başarı sağlanan her şeyin kaybedilmesi olasılığının bulunduğunu çünkü ya çözüm ya da yokuş aşağı olabileceği bir aşamaya gelindiğini ifade etti.

Eide, alternatif çözümün, artık mevcut durumun değil, sonsuza dek sürecek istikrarlı ve güvenli bir statüko olduğunu belirtti.

İki toplumun, bugünkü durumun, kabul edilemez olduğunu ve aşılması gerektiğini söylediğine dikkati çeken Eide, uluslararası ilişkilere yönelik tecrübesinin ve hissiyatının, bu fırsatın kaçırılması durumunda, ne Kıbrıslılar ne de bölgede yardımcı olmaya çalışan bir kimse için iyi olacağını söyledi.

2016 yılı içerisinde çözümün olup olmayacağı yönündeki bir soru üzerine Eide, doğal olarak bunun iddialı ancak mümkün olabileceğini yineledi.

Liderlerin, samimi bir şekilde, Kıbrıs sorununun çözümü için çalıştıklarını ifade eden Eide, zorlukların ise, iki toplumda da, çözüm perspektifiyle o kadar coşkulu olmayan insanların bulunması olduğunu ifade etti.

Eide, sözlerinin devamında liderlerin, kendi aralarında anlaşmalarının yeterli olmadığını, toplumlarındaki çoğunluğu da ikna etmeleri gerektiğini çünkü anlaşmanın referanduma sunulacağını söyledi.

BM Güvenlik Konseyi’nin desteğinden de bahseden Eide, bunun, mutlak şekilde değerlendirilmesi gerektiğini, garantör ülkeler tarafından da yapıcı açılımlar bulunduğunu, rollerinin ne olacağı veya ne olmayacağı konusunda anlaşma zamanı geldiğinde bu görüşmeye hazır olduklarını belirtti.

Eide, BM’nin baskı yapmayacağını, BM’nin rolünün, yardımcı olmak ve koordine etmek olduğunu belirtti.



Talat: “Garantilerde önemli olan müdahale koşulları”



CTP Genel Başkanı Mehmet Ali Talat, Kıbrıs sorunu konusunda Rum “Kathimerini” gazetesine açıklamada bulundu.

Talat söyleşisinde özetle, Kıbrıs sorununa 2016 yılının sonuna kadar çözüm bulunmaması durumunda müzakerelerin, Güney Kıbrıs’taki seçim süreci ve Güney Kıbrıs’ın sözde Münhasır Ekonomik Bölgesinde (MEB) doğal gaz arama çalışmaları başlamasına Türkiye’nin tepkisi sebebiyle sona ereceği iddiasında bulundu.

Talat, çözüm müzakerelerde tüm konularda anlaşılması durumunda garantiler konusu yüzünden çözüme ulaşılamayacağına inanmadığını belirterek, “Türk askerinin çözümden sonra sadece Kuzey devletinin garantörü olması modelinin kendisini düşündürdüğünü, bu formülün uzun vadede bölünme uygulamalarına götüreceğine inandığını” ifade etti.

Garantilerin günümüzün koşullarına uygulanacağının kesin olduğunu, koşulların değişmiş olması sebebiyle uyumun şart olduğunu iddia eden Talat, geçmişteki tecrübelerinden ötürü Kıbrıs Türk halkına Türkiye askerinin olmadığı alternatif bir garantörlüğü sunmamın zor olduğunu belirtti.

Talat, Annan Planı’nda öngörülen 650 askerin kalmasının gerçekten bir tehdit teşkil edip etmeyeceği sorusunu da gündeme getirerek, bunun Kıbrıs Rum tarafınca reddedilmesinin akıllara Kıbrıslı Rumların başka planları olduğu sorusunu getirebileceğini vurguladı.

Talat ayrıca, garantiler konusunda önemli olanın müdahale statüsü olduğunu, müdahalenin ancak BM Güvenlik Konseyi kararıyla olabileceği şeklinde bir önerinin Kıbrıs Rum tarafına yapılması durumunda Kıbrıs Rum tarafının bunu kabul edeceğine inandığını belirtti.

Müzakere sürecinde bir yol haritası olması gerektiğini de ifade eden Talat, Kıbrıs Türk tarafının mülkiyet konusunda, “tazminatlar konusu gündeme gelmemesi için bazı taşınmazları iade etmeyi kendisi önerecek aşamaya geldiği” iddiasında da bulundu.



Valanidu: “Güney’de eğitim barış için uğraşmıyor”



Kıbrıslı Rum Dr. Hristina Valanidu Güney Kıbrıs’taki eğitim sistemi ile ilgili olarak Yenidüzen gazetesine bir röportaj verdi. Dr. Valanidu, Kıbrıslı Rumlarda eğitimin özünün 1812’den beridir değişmediğini ve okullardaki gizli müfredatın genel olarak barış ve anlayış için uğraş vermediğini söyledi. Valanidu “Bunu da çeşitli şekillerde öğrencilerin “ötekilerini” kabul edemeyişini yansıtmalarından anlıyoruz. Örneğin, Yunan Milliyetinin “en iyi milliyet” olduğunu kabul ediyorlar. Kıbrıs’ın bir Yunan adası olduğunu ve yalnızca Yunan kökenlilerin bu adada hakları olduğunu” Kıbrıs tarihindeki tek kurbanın Kıbrıslı Rumlar olduğunu anlatıyor bu gizli müfredat. Ayrıca okullarda tarih eğitimi ve anlatılar tek taraflı bir yaklaşımla, milliyetçiliği ve şovenizmi artırmaya yönelik bir yaklaşımla yapıldı” dedi.



Yeni Yasama Yılı bugün başlıyor



Cumhuriyet Meclisi’nin Sekizinci Dönem Beşinci Yasama Yılı, Ekim ayının ilk iş günü olan bugün yapılacak törensel toplantıyla başlıyor.

Genel Kurul Salonu’nda yapılacak törensel nitelikli toplantıda Cumhuriyet Meclisi Başkanı Sibel Siber, yeni yasama yılıyla ilgili, katılımcılara hitaben bir konuşma yapacak.

Tüm halkın da davetli olduğu Meclis’in Beşinci Yasama Yılı törensel toplantısına, başta Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı olmak üzere Yüksek Mahkeme Başkanı, eski Cumhurbaşkanları, Başsavcı, Sayıştay Başkanı, Kamu Hizmeti Komisyonu Başkanı, Ombudsman ve diğer üst düzey yetkililerin de katılması bekleniyor.









Enformasyon Dairesi







Facebook





Twitter





Website





Instagram













Dışişleri Bakanlığı











Facebook





Twitter





YouTube





Websitesi













KKTC Dışişleri Bakanlığı

Enformasyon Dairesi



Tel: +90 (392) 228 3365 / 228 3241

Fax: +90 (392) 228 4847

E-Mail: pio_news@mfa.gov.ct.tr

Adres: Selçuklu Caddesi, Lefkoşa KKTC

via Mersin 10 / TURKEY



Twitter: @trnc_pio

Facebook: TRNC Public Information Office / KKTC Enformasyon Dairesi

Youtube: KKTCDisisleri





Yorumlar









Aktif Ziyaretçi 22
Dün Tekil 1927
Bugün Tekil 941
Toplam Tekil 4067076
IP 18.226.93.207






TURAN-SAM PRINTED ISSN: 1308-8041
TURAN-SAM ONLINE ISSN: 1309-4033
Journal is indexed by:





























10 Sevval 1445
Nisan 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30


T rk hakanlar ve T rkmen Padi ahlar devlet i lerinde hatunun fikirlerini st n tutar.
(N ZAM L-M LK)


Ekle kar









Anasayfa - Amaç - Hedefimiz - Mefkuremiz - Faaliyetler - Yönetim - Yasal Uyarı - İletişim

Her Hakkı Saklıdır © 2007 - 2023 TURAN-SAM : TURAN Stratejik Araştırmalar Merkezi
Sayfa 1.811 saniyede oluşturulmuştur.

TURAN-SAM rssTURAN-SAM rss
Google Sitemap

"Bu site en iyi mozilla firefox'ta 1280x960 çözünürlükte görüntülenir."

Turan Portal v1.3 | Tasarım TURAN-SAM , Kodlama Serkan Aygün

Turan Nedir?, Bilimsel Dergiler, En popüler Bilimsel Dergi, Endeksli Bilimsel Dergiler, Saygın Bilimsel Dergi, Türk Dünyasının en popüler ve en saygın Bilimsel Hakemli Dergisi, SSCI, SCI, citation index, Turan, Türk Devletleri, Türk Birligi, Türk Dünyası, Türk Cumhuriyetleri, Türki Cumhuriyetler, Özerk Türkler, Öztürkler, Milliyetçi, Türkçü, Turancı, Turan Askerleri, ALLAH'ın askerleri, Turan Birliği, Panturan, Pantürk, Panturkist, Türk, Dünyası, Stratejik, CSR, SAM, Center for Strategical Researches, Araştırma, Merkezi, Türkiye, Ankara, İstanbul, Azer, Azeri, Azerbaycan, Bakü, Kazakistan, Alma-Ata, Astana, Kırgız, Bişkek, Kırgızistan, Özbekistan, Özbek, Taşkent, Türkmen, Türkmenistan, Turkmenistan, Aşxabad, Aşkabat, Ozbekistan, Kazakhstan, Uzbekistan, North, Cyprus, Kıbrıs, MHP, AKP, CHP, TURKEY, Turancılık, KKTC, Vatan, Ülke, Millet, Bayrak, Milliyet, Cumhuriyet, Respublika, Alparslan Türkeş, Atatürk, Elçibey, Bahçeli, Aytmatov, Bahtiyar Vahabzade, Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, İsmail Gaspıralı, Gaspırinski, Nihal Atsız, Alptekin, Kürşad, Tarih, Kardeş, Xalq, Halk, Milletçi, Milliyetçi, Yürek, Ürek, Türklük, Beynelxalq, Arbitrli, Elmi, Jurnal, Nüfuzlu